Onemli traduction Français
87,699 traduction parallèle
O günlüğün ne kadar önemli olduğunu hiç bilmiyorsun.
Tu n'as absolument aucune idée... de la valeur de ce journal.
Önemli bir işin var sanıyordum.
Je pense que tu devrais t'accroupir.
Tek önemli olan sensin.
Tout ce qui compte c'est toi.
Bir önemli soru daha o zaman.
Une question plus importante, alors.
Konuşmamız gereken çok önemli bir şey var Lucifer.
Il faut qu'on parle de quelque chose d'important.
Neyin daha önemli olduğuna siz karar vereceksiniz.
vous décidez ce qui est le plus important.
Bunlar çok önemli adımlar.
Ce sont d'immenses victoires.
Üzgünüm Trish. Bu detaylar bizim için önemli.
Désolée, ces détails sont importants.
Bizim için önemli. İşimize yarayacaktır.
C'est important, ça nous aiderait vraiment.
Şu an önemli olan Trish'in ihtiyaç duyduğu desteği alabilmesi ve polisin ona bunu yaşatan herifi çabucak bulması.
L'important, c'est d'aider Trish, et que les flics serrent le type qui... lui a fait ça.
İfadede önemli başka ne vardı Miller?
Quoi d'autre, Miller?
Yapacak daha önemli işlerin mi var?
Tu as mieux à faire?
Dava için önemli miydi?
Désolé.
Bu dava için önemli değil mi? Bilmiyorum bu yüzden soruyorum.
C'est important?
Üstünden ne kadar zaman geçtiği önemli değil, bunu bilmeni istiyorum.
Sachez que ça n'a pas d'importance que du temps soit passé.
- Önemli değil.
- Pas de quoi.
- Neyin nerede önemli olacağı belli olmuyor.
On ne sait jamais, dans votre branche. Exact.
Görüyorum ama elimde çok önemli bir şey olabilir.
Si! Mais c'est peut-être important.
- Önemli olduğunu düşünmedim. - Adam şüphelimiz!
- Ça me semblait pas important.
Evet zorundayız, bu önemli.
C'est important.
Bu önemli olabilir.
C'est peut-être important.
Şu an önemli bir işin ortasındayım da sonra konuşalım mı?
Je suis au milieu d'un truc. On en reparle plus tard?
Neyi haber yapmadığın da yaptıkların kadar önemli.
Ce qu'on ne publie pas est aussi important que ce qu'on publie.
Nice değerli haberler yazdım önemli gerçekleri ortaya döktüm.
J'ai écrit de beaux articles, mis à jour des vérités importantes.
Zengin olmak kötü kapakçıklı bir çocuk veya altın kalpli bir yosmadan daha önemli olduğum anlamına gelmez.
J'ai beau être riche, je ne suis pas plus important qu'un enfant malade. Ou qu'une prostituée au cœur d'or.
Önemli değil.
Ce n'est rien.
Amerika halkı, şu anda nesillerden beri vereceği en önemli kararı vermek zorundadır.
Le peuple américain doit prendre la plus importante des décisions depuis des générations.
Önemli değil, ben hallederim.
Non, ça va. Je m'en charge.
Baksana... önemli değil.
Non, ce n'est rien. Laisse tomber.
Önemli değil. Acil bir durumdu.
C'était urgent.
Bu, önemli tabii.
C'est toujours ça.
Önemli. Siz... Ne iş yapıyorsunuz, Bayan Kimke?
Que faites-vous dans la vie, Mlle Kimke?
Gümüşlerinden önemli şeyler var!
Il y a plus important que votre argenterie.
- Önemli değil.
- Ça va.
Ama önemli olan motorun gücü.
C'est le moteur qui compte.
Önemli değil.
Ça va.
Önemli olan tek şey sana karşı dava açılmaması.
Il ne faut juste pas qu'on puisse t'impliquer.
En önemli sahneyi çekeceğiz.
- Ta grande scène est juste après.
O yüzden sessiz film döneminde ne kadar önemliyse bugün de o kadar önemli.
Donc il est toujours aussi essentiel qu'il l'était durant le cinéma muet.
Önemli olan benim ne düşündüğüm.
Seule mon opinion compte.
Önemli olan tek görüş ise benimki.
Et mon opinion est la seule qui compte.
Zaman herkesin en önemli kaynağıdır çünkü zaman, satın alamayacağın tek şeydir.
Et le temps est de loin, la plus précieuse des ressources. Car le temps, c'est la seule chose que l'on ne peut acheter.
Önemli değil.
Peu importe.
Artılar tarafında önemli bir madde.
Un plus dans la colonne "Pour".
Gus Fring, sadece çekilişlerimizi finanse ettiği için değil şehirdeki en iyi tavuğu yaptığı için de yerel işletmeciler topluluğunun en önemli ismidir.
Gus Fring est un pilier de notre communauté. C'est un généreux donateur, qui fait le meilleur poulet de la ville.
Pişmanlık çok önemli.
Le remords, c'est important.
- Hiç önemli değil, zahmet etmeyin.
- Inutile. - Ça prendra 20 minutes.
Önemli değil, zaten...
- Pas grave, pas besoin.
Asıl önemli olan, konunun kamuoyunda bir miktar yankı bulabileceği.
Le souci, c'est que ça pourrait s'ébruiter.
Şimdi en önemli konuya gelelim, akşam yemeği.
Le plus important, c'est le dîner.
Biz, bütün bağlamı edinmenizin ardından James McGill'in hukuk çevremiz için önemli bir kazanım olduğunu anlayacağınıza inanıyoruz.
Nous pensons qu'en ayant une vue globale, vous comprendrez que James McGill est un avocat qui compte.
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli değil mi 21
önemli bir şey değil 261
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli olan 207
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli değil mi 21
önemli bir şey değil 261
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli olan 207