Oraya değil traduction Français
954 traduction parallèle
- Hayır, oraya değil.
- Non, pas ici. - Où?
Oraya değil.
Pas par là.
Oraya değil, Davey. Oraya değil.
Pas là, Davey.
Hayır, oraya değil.
Non, pas là.
Hayır, oraya değil, oraya değil, orada Senatör Babcock oturuyor.
Pas là. Il y a le sénateur Babcock.
- Oraya değil, buraya. Tek güvenilir sandalye bu.
Pas là. ici : c'est Le seul fauteuil qui soit sûr.
Hayır, oraya değil. Buraya.
Pas là-bas. ici.
Oraya değil Bayan Cutler. Eşyalarınızı Kabin B'ye yerleştirdim.
J'ai mis vos affaires dans le bungalow B.
Hayır, hayır oraya değil, kanepeye lütfen.
Non, pas ici. Sur le divan.
Oraya değil, otel diğer tarafta.
L'hôtel est de l'autre côté!
Oraya değil, öğretmen.
Pas ici, professeur.
Sorun değil, bir iki hafta içinde tekrar gideceğiz oraya...
Mais nous y retournons dans deux semaines. - Un discours très instructifs.
Paltoyu oraya belki de kirli eski bir katil bırakmıştır. Fakat o palto senin değil.
Peut-être que l'assassin a laissé ce manteau derrière lui, mais ce n'est pas le tien.
Ama benimle oraya ilk dönen olursan kazanırdın, değil mi?
Vous gagneriez si vous reveniez avec moi?
Oraya değil, dışarıya.
Dehors!
Çok uzak değil, oraya gitmemiz birkaç saati alır.
Oh, ce n'est pas très loin. Ça nous prendra 2 ou 3 heures pour y arriver.
Ama oraya esas güzelliği veren mimari yapısı ya da manzarası değil Liderin oradaki varlığı.
Mais ce n'est pas l'architecture, c'est la présence du Führer qui lui donne sa beauté.
Bununla beraber, oraya bir çok sorun olacağını bilerek gittin, değil mi?
Tu t'attendais malgré tout à des difficultés?
Oraya böyle denilmesi en kötüsü değil
Une prison? On lui a donné de pires noms.
Onu oraya siz koydunuz, değil mi?
Ou bien c'est vous?
Hayır ama benim değil bu, ben oraya koymadım.
Non, mais elle est pas â moi.
Hayır, elbette değil. Ama oraya suçlu insanlar sürgün edilir, ve sen gönüllü gidiyorsun.
Mais c'est là que l'on exile pour de graves crimes, alors que vous y allez de votre propre gré.
Oraya hiç gitmemiş değil mi?
Il n'y est pas allé, hein?
Onu sorduğumuzda o çoktan oraya gitmişti, değil mi?
Il ira, si on le lui demande. N'est-ce pas?
Hatta kendisine oraya gitmek için özel bir elbise bile almış değil mi?
Mr Adare l'a choisie, parait-il. Impossible de le faire sortir de la boutique!
Oraya gitmemiz sorun olmaz sanırım, değil mi?
Je suppose, que ça ne dérange pas, si on grimpe là haut, non?
Korkarım nitelikleriniz oraya pek uygun değil.
Oui, mais vous êtes surqualifié. C'est un emploi de manutentionnaire.
Ve sen kesinlikle oraya davet edilmeyeceksin. Doğrusunu söylemek gerekirse evim Shropshire'de değil.
et qui mène une vie dissolue.
Umurumda değil, dün gece neredeysen oraya.
Ça m'est égal. Là où tu as passé la nuit.
Tamam, ayakkabılarımı da oraya koyarsın değil mi, canikom?
O.K.. Peux-tu y mettre mes chaussures, Doug?
Buraya değil. Oraya, oraya.
Là-bas, là-bas.
- Oraya gitti, değil mi?
- Il y est arrivé, non?
Ciddi ciddi oraya girmene izin vereceğimi düşünmedin, değil mi?
Avez-vous cru que je vous laisserais y aller?
- Oraya gitmemi istiyor musunuz? - Düşündüğünü biliyorum zavallı çocuk. Kralımızı öldüren ve Fransa'yı yaralayan haydutlardan birinin oğlu olman senin suçun değil.
Marius Pontmercy était devenu un homme sans avoir revu son père.
Oraya nasıl vardığını bilmiyorum. Belki de bir helikopterle değil mi?
je ne sais pas comment elle a fait, peut-être par hélicoptère.
Onu penceremin dışına mı koydun, yoksa oraya uçtu mu... umurumda değil. Fark etmez.
Que vous l'ayez posé sur ma fenêtre... ou qu'il y ait volé, je m'en fiche.
- Direk oraya değil.
J'ai un chargement pour Magdalene.
Eğer o kadın iffetli biri ise, oraya ait değil.
Si elle est de bonne moralité, elle n'a rien à faire là-haut.
Yine oraya gittiniz değil mi?
Vous étiez encore à côté!
- Oraya gidiyoruz, değil mi?
Là-haut?
Niyetim sizi rahatsız etmek değil, ama bu Palermo treni olduğuna göre siz de oraya gidiyorsunuz herhâlde?
Ce train va à Palerme. Vous allez à Palerme?
Oraya uğradınız, değil mi Bay Foster?
Vous vous y êtes arrêté, n'est-ce pas, M. Foster?
Şimdi, oraya, oraya. - Aslında o kadar da kötü değil.
Ce n'est pas mal du tout.
İyi bir neden değil, bana söylerdin ben de oraya gelirdim.
C'est pas une raison, je vous aurais rejoints!
Gel, oraya degil, buradan.
- Viens! - Pas par là, par ici.
Sen oraya birinin düşüp boynunu kırmasını istemezsin, değil mi?
Tu veux que quelqu'un tombe dedans et se casse le cou?
Ama oraya dönmeyi çok istiyoruz, değil mi çocuklar?
Mais on y retournerait bien, pas vrai?
- Guido, yine oraya gitmiyor değil mi?
- Il n'y retourne pas?
Hatta ve hatta, kalkıp oraya gittik. Polis merkezine. Oradaki komiser, çok başarılı biri, doğru değil mi profesör?
Nous sommes allés en personne au... au commissariat central de Fate Bene Fratelli, où le... commissaire, un homme très courtois, a été très aimable.
İstediğim Doğu'ya geri dönmek, Batı değil ve eninde sonunda oraya ulaşacağım, görürsün!
Je veux vivre à l'Est, pas à l'Ouest. J'y retournerai, tu verras.
Oraya gitmek akıl kârı değil.
T'es dingue? .
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66