Sadece ben değil traduction Français
808 traduction parallèle
Sadece ben değil...
Pas seulement le mien.
Bu suçlama alay ve iftira çılgınlığı içerisinde hepimiz bir yumak haline geldik. Sadece ben değil tüm Cefalu halkının onuru zedelendi.
Dans cette orgie d'accusations, d'insultes et de menaces, non seulement mon honneur était sali, mais également celui de tous les Cefalù.
Sadece ben değil. Başka pek çokları da. Ilya, Rudolph'a bu kadar sataşmamalısın.
Tout notre ministère y est passé.
- Sadece ben değil. Bir çok kişi.
Beaucoup d'autres.
Sadece ben değil, benim motelim var.
Ce n'est pas juste à cause de mon motel.
Çok hoş bir yer olur, değil mi? Sadece sen ve ben?
Ce serait charmant, n'est-ce pas?
Sadece Snow'u değil, Manny Arnold'u da ben öldürdüm.
Non seulement j'ai descendu Snow, mais Manny Arnold aussi.
Şunu anlamalısınız, ben adamlarımın o silahları gösteriş olarak taşımasını değil çetelerin bir federal ajan gördüğü zaman onun her daim tetikte ve sadece öldürmek için ateş etmeye hazır olduğunu bilmelerini istiyorum.
Ces hommes n'auront pas pour autant la gâchette facile, mais la pègre doit savoir que si ces agents sortent leurs armes, ceux-ci n'hésiteront pas à faire feu et feront mouche à tous les coups.
Ben sadece seni düşünüyorum. Sende sadece beni düşünürsün sandım. Ama öyle değil.
Je suis si déçue, je pourrais hurler!
Ben onu sadece eve götürdüm. Onu içeri sokmak benim isim degil.
Je l'ai simplement ramené chez-lui Ce n'est pas mon travail de le border.
Hayır, ben bir soyguncu değil, sadece bir baş belasıyım.
Non, je ne suis pas un gangster. Je cherche à vous embêter.
Ben sadece politika için değil, hayatım için savaşıyorum.
Je ne défends pas seulement ma carrière, mais ma vie!
- Hayır öyle değil. Ben sadece- -
- Non, bien sûr que non.
Ben sadece gururlu ve mutlu olduğumu.. .. ve bu büyük onuru başardığım şeyler için.. .. verilen bir ödül değil, daha başarmam gereken şeylere..
Mais je suis fière et heureuse, et je considère cet honneur, non comme une récompense pour ce que j'ai accompli, mais comme référence pour ce que je dois accomplir.
Sadece sen ve ben, değil mi, Poldi? Sadece sen ve ben. Birlikte...
Je vais te soigner.
Umulmadık bir tutkuyla uyanma olasılığı, ben yaştaki biri için sadece rahatsız edici değil daha ziyade mucizevi olurdu.
La possibilité d'éveiller une passion insoupçonnée à mon âge serait non seulement dérangeante, mais plutôt miraculeuse.
Ben sadece mülk sahibi değil, aynı zamanda bu işi çekip çevirenim.
Nous formons une famille.
Hem sadece sakar da değil, ben... -
Et moi, j'ai pas été que maladroite, j'ai été.
- Ben sadece kötülük almışım. - Bu doğru değil.
Ce n'est pas vrai.
Ben sadece sarsaparilla içmesi gerekiyordu sandım. İçmek için değil.
Je croyais n'avoir droit qu'au Sassparilla!
Bastıkları mekan onundu, benim değil. Ben sadece krupiyeydim.
Je donnais pour lui quand les flics sont venus.
Nerede olduğum umurumda değil, Ben sadece nerede olduğuma bakarım.
Peu m'importe où je suis allée, seul compte l'endroit où je me trouve.
İşime ait pek çok detay, ustalıkla yazılmıştı. Üstelik ben yazdırmadığım halde, onlar benim mektuplarımdı. Sadece anlatım biçimi ve tarzıyla değil ne yapılması gerektiği konusunda da.
Elles faisaient référence à des affaires en cours et... en plus de ça, même sans les avoir dictées elles étaient de moi, pas seulement à cause du style mais aussi de la connaissance du métier.
Önemli birine degil. Ben sadece bir köleyim.
Je ne suis qu'une esclave sans importance.
Hayır, ondan değil. Ben sadece...
Ce n'est pas ça...
Sadece daha önce böyle bir şey yapmadığımdan değil, ama bana öyle geliyor ki, ben veya bu durumda bir başkası 13 yaşındaki bir kızın içini dökmesiyle ilgilenmez.
Mon seulement parce que ) e n'en aí ) amaís tenu... maïs parce que ní moí. ní personne d'autre d'aílleurs...
Bakın, deli olduğumu düşünmenizi istemem, bu öyle bir şey değil. Ben sadece...
Vous allez croire que je suis fou.
Ben sadece bilgiyi sağlarım, kaynağı değil.
Je fournis l'information sans indiquer la source.
Ben sadece itaat etmesini değil,.. ... her şeyin bir yalan olduğunu anlamasını istiyorum. Onun için.
Je ne veux pas qu'elle obéisse seulement... mais la laisser tout faire, c'est mentir... lui mentir.
Peter ve ben şu anda tarihe geçiyoruz. Sadece insanlık tarihine de değil.
Petr et moi allons entrer dans l'histoire, et pas seulement l'histoire humaine.
Ben sadece sizin rahibiniz değil aynı zaman da arkadaşınızım.
Je suis votre confesseur et ami. - Je sais.
Fakat, ben sadece bu evin diğer yüzünü görmek istiyorum, senin değil.
C'est cette maison que je veux quitter, pas vous.
Ama sadece istediğin zaman değil. Ben ne zaman dersem yapmak zorundasın.
Tu devras m'obéir en tout, même si ça ne te plaît pas.
Sadece bayan Tremaine yüzünden değil, doğru, ben çalışıyorum ve aptalım.
Pas seulement à cause de Miss Tremaine, je travaille, et suis bête.
Kilisem mi? Bu yer benim değil. Ben sadece buraya bakıyorum.
L'église n'est pas à moi, je m'en occupe, c'est tout.
Oh, bazıları şişman olduğumu düşünüyor, belki ama o kadar da değil. Ben sadece etine dolgunum.
Certains disent que je suis grosse, mais je suis potelée, c'est tout.
- Hayatım boyunca çok yatak gördüm ancak hiç bir zaman... ben... sadece.. - Güzel, değil mi?
- C'est joli, non?
Benim suçum değil, Haham. Ben sadece okuyorum.
Ce n'est pas de ma faute, Rabbin, je ne fais que lire!
Ben sadece modası geçmiş bir karakterim, fazlası değil.
Je ne suis qu'un personnage démodé, rien de plus.
- Bilirsiniz işte, Yani resmi bir şey değil Ben sadece... nasıl söylesem ucu açık şeyleri birbirine bağlayabilmek için.
Ça n'a rien d'officiel. C'est juste que certains détails me chiffonnent.
Herşeye sessizlik içinde katlandım. Ve de sessiz kalacaktım, eğer olayın içindeki tek kişi ben olsaydım. Ama artık sadece benimle ilgili değil.
J'ai suivi votre conseil, j'ai tout supporté en silence et continuerais si j'étais seul en cause.
Erkekler sadece maddi güvenliğin peşindeler, başka bir şeyin değil. Bunu başarmak için hayatlarını kaybetmeye hazırlar. Ben özgür olmak istiyorum.
Les hommes ne pensent qu'à leur sécurité matérielle et sont prêts à y laisser leur vie.
Ben ondan eski nişanlın olarak değil, sadece küçük maçımızı düzenleyen biri olarak söz ediyorum
Je parle d'elle en tant qu'organisatrice du match, pas en tant qu'ex-fiancée.
Ben sadece o konuda değil başka konularla konusuruz diye düşünmüstüm.
Il n'y a que moi qui ne peux pas parler.
Tabii ki, çok hayal kırıklığına uğramıştım. Sadece ben değil...
Évidemment, j'étais très déçu.
Ben sadece - Ben sadece kendi çocuklarımı değil... Mr.Jensen'in çocuklarını da seviyorum.
J'adore non seulement nos gosses, mais ceux des Jensen.
- Siz veya bir başkası... - Başkası değil, sadece ben.
- Jusqu'à ce que vous ou que quiconque...
- Sen başlattın? - Bu doğru değil. Ben sadece...
Mais non, j'ai seulement...
Sadece ben değil.
Je ne suis pas la seule.
Ben sadece onunla şampanya içmeyi seviyorum belki onunla bile değil.
"Je n'aime pas les anniversaires. " J'aime seulement boire du champagne avec lui. "Et pas seulement avec lui."
Sadece düğünler için değil, ben herşeyin doğru olmasını isterim.
Pas pour les mariages, pour l'ordre.
sadece benim 48
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
sadece beni 16
sadece ben 126
sadece beni dinle 27
sadece beni yalnız bırak 17
sadece ben varım 32
ben değilim 366
ben değildim 222
ben değil 585
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32