Soğuk savaş traduction Français
510 traduction parallèle
Yoksa soğuk savaş ısındı mı?
La guerre froide se réchauffe?
Bakın bayım, soğuk savaşın kazananı hiç olmamıştır.
Dans les guerres froides il n'y a pas de vainqueur.
- Soğuk savaş bu şekilde bitirilebilir.
- Bon pour mettre fin à la guerre froide.
Vandamm gibilerini alt etmek için tek bildiğiniz... kızlardan onlarla yatmalarını, yanlarında gitmelerini... geri dönmemelerini istemekse... belki birkaç soğuk savaşı kaybetmeyi öğrenmelisiniz.
Plutôt que d'éliminer les Vandamm en obligeant des femmes à coucher avec eux et à se sacrifier, vous devriez la perdre, la guerre froide!
Soğuk Savaş'ı kazanmalarına şaşmamalı.
Je comprends qu'ils gagnent la Guerre Froide
Bir soğuk savaş. Ancak daha da kötüleşecek, Ta ki bu ülkenin her bir vatandaşı ayağa kalkıp da doğrudan ve özgürlükten yana mı yoksa Tomas Jordan gibilerden yana mı..
C'est une guerre froide, mais qui empirera jusqu'à ce que chaque homme, femme et enfant de ce pays déclare leur fidélité et annonce s'ils sont du côté du droit et de la liberté ou de celui des Thomas Jordan de ce pays.
İstanbul'daki soğuk savaş uzun süre soğuk kalmayacak.
La guerre froide va se dégourdir à Istanbul.
İstedikleri gibi dolaşabilirler. Soğuk savaş olsun, olmasın, biz de dolaşabiliriz.
Ils peuvent aller et venir... guerre froide ou non, et nous aussi.
Herkes unutuyor ama gerçekten Soğuk Savaş'a gönderme yapıyordu.
Je dois dire que ça m'a beaucoup touché. Commandant.
"Neden dizinizde bir komünist var?" gibi bir mektup aldığımı hatırlamıyorum. Soğuk savaş zamanı olduğu halde.
On peut croiser un vendeur de journaux, un avocat, et ils sont côte à côte dans l'uniforme qu'ils ont confectionné.
Tüm dünya eziyet çekerken ortaya çıktı. Soğuk Savaş vardı, kimse düşmanın kim olduğunu bilmiyordu, SSCB olarak belirlenmiş olsa bile.
Un jour, dans les allées du congrès, ce n'était que notre 2e rendez-vous, il était déjà convaincu qu'il allait m'épouser, parce qu'il m'a dit :
Siyasi ilişkiler sona erdiği anda Soğuk Savaş tekrar kızışmaya başlayacak.
Avec la fin des relations diplomatiques, la guerre froide commencerait immédiatement à se réchauffer.
Aynı zamanda Soğuk Savaş'ı kızıştırmak isteyen siyasi örgütün de başı.
Il dirige la faction politique qui veut raviver la guerre froide.
Amerikalıların ve Rusların arasındaki bu sözde soğuk savaşın içine karışmayacaktın.
Je ne veux pas qu'on te tue.
Daha sonra, Soğuk Savaş yıllarında da birbirimizle iyi geçindik.
On a même continué à collaborer après, pendant la guerre froide.
Soğuk savaşı satmaya çalışıyorlar.
Ils justifient leur guerre froide.
Soğuk savaşın yılı.
L'année de la guerre froide.
Govorshin bizi tekrar soğuk savaş günlerine dönmemize sebep olacak.
Govorchine nous aura ramenés en pleine guerre froide.
Uçağın düşürülmesi Paris'teki "Dörtlü Zirveyi", Cenevre'de görüşülen Nükleer Denemelerin Yasaklanması * antlaşmasını etkileyecek... ve soğuk savaşı tek başına yıllarca uzatacak.
La chute du U-2 a fait échouer le sommet des Quatre à Paris... et les conférences sur le désarmement à Genève.
Soğuk savaş devam ediyor.
La guerre froide continue.
Onlar Soğuk Savaş ve penguenlar bağlantılı sanıyor.
Ils pensent que la guerre froide est une affaire de pingouins.
Kennedy ikinci yarısında Soğuk Savaşı bitirmek istedi.
Kennedy voulait en finir avec la guerre froide.
Pentagon ve ClA'in gizli operasyon mekanizmasındaki... fanatik ve disiplinli soğuk savaş uzmanlarınca uygulanan... bir komploya kurban gitmiştir.
Le complot qui a tué Kennedy fut élaboré au plus haut niveau du gouvernement, exécuté par des guerriers fanatiques et disciplinés de l'appareil clandestin du Pentagone et de la CIA.
Onun kayboluşu Ulusal Güvenlik sınırlarını öylesine aşıyor ki, soğuk savaş bile bunun yanında önemsiz kalır.
Sa disparition, A des implications bien au-delà de la sécurité nationale,... A côté, la guerre froide, c'est du pipi de chat.
Soğuk Savaş sırasında, onun görevi,... düşen ABD uçaklarının teknolojilerinin Sovyetlerin eline geçmesini engellemekti.
Pendant la Guerre Froide, il évitait que la technologie de nos avions écrasés ne tombe aux mains des Russes.
1950'lerin ortasında, soğuk savaşın en ateşli zamanlarında,... Rusların genlerle oynadığı duyumunu aldık.
Au début des années 1950, au plus fort de la Guerre froide, on a su que les Russes s'amusaient à faire des expériences d'eugénisme.
Soğuk savaş gibi.
C'est la guerre entre nous.
Hacker fabrikasının kapanmasından sonra 10.000 çalışan soğuk savaşın bitmesinden sonra işten çıkarıImıştı.
10 000 employés furent licenciés à cause de la fin de la guerre froide,
Bu serserilerin tekrar soğuk savaş durumuna geçmesini istiyorum.
Veillez à ce que les Ruscofs se remettent en mode guerre froide.
Sizler ABD'nin soğuk savaşı kazanmasını sağlayan gücü veren kişilersiniz.
Vous avez permis aux Etats-Unis de gagner la guerre froide.
Eğer soğuk savaş boyunca bir gün harcanan parayı elimizde tutabilseydik çocuklarımızı muhtemelen 1 sene boyunca okula gönderebilirdik.
Mais en prenant les dépenses d'un jour de guerre, nous pourrions scolariser nos enfants pendant un an.
Yoksa en sıradan Amerikalı'nın dünyanın sonraki reklamdan önce sona ereceğinden korkması yüzünden dünyada 50 yıIdır süren soğuk savaşın getirdiği zenginliği mi istiyorsunuz acaba?
Ou 50 ans de prospérité parce que l'Américain moyen crève de trouille pensant que la fin du monde arrivera avant la prochaine pub,
Başka ne seçeneğimiz var efendim? O şerifi aradaki soğuk savaşı sıcak bir çatışmaya çevirmeden önce oradan uzaklaştırmamız gerekiyor.
Quel choix avons-nous, Il faut arrêter ce shérif sans tarder, ou il déclenchera une vraie guerre et non la guerre froide voulue.
Bir yazar, yönetmen ve yapımcı olarak Samuel Fuller'ın çalışmaları Soğuk Savaş dönemindeki Amerikan kayıtsızlığına karşı güçlü bir panzehirdi.
- même le patriotisme. - Barre-toi! Scénariste, réalisateur et producteur,
Yatan hastalar Soğuk Savaş'ın ve Güneyli ırkçılığın mahsulleriydiler.
Shock Corridor est rempli des Unes des journaux.
Clifford Odets ve Ernest Lehman'ın senaryosunda korkunç köşe yazarı ve radyocu bu adam Senatör McCarthy Soğuk Savaş döneminde ne ise, o da iş hayatında oydu.
Dans le scénario de Clifford Odets et Ernest Lehman, le grand éditorialiste de presse et de radio est au show business est ce que le Sénateur McCarthy est à la politique de la Guerre Froide.
Küçücük mini mini miydi? Soğuk Savaş'ın zirvesinde bütün ideolojiler ile dalga geçen acımasız bir sulu komedi.
Une farce politique qui ose ridiculiser toutes les idéologies au beau milieu de la Guerre Froide.
Soğuk Savaş bitiyordu.
La guerre froide s'achevait.
Ben — Rocky Dağları'nın tepesindeyken savaş çok soğuk geliyor, ciddiye alan kimse yok insanların yarısı, diğer yarısını öldürmek istiyor ama... dağların arasında çam ormanlarının içinde... insanın bakışı değişebiliyor.
Ici, elle paraît si loin qu'on ne la prend pas au sérieux. La moitié de la planète, contre l'autre moitié. Mais ici dans ces montagnes, on la voit avec du recul.
Avrupa'nın savaş meydanlarında, soğuk ve çamurda iki yıl geçirdi.
Il a passé deux ans sur les champs de bataille en Europe.
Bir rüya gibi kayboldu, soğuk dalgalar ve rüzgâr geçmişteki zaferi yıkayıp bir savaş alanı bıraktı.
"De la fin tragique du clan Heikei disparu comme un rêve, " il ne reste que l'ultime champ de bataille de Dannoura. " Avec ses vagues ourlées de blanc
Oh, Afrika ve Endonezya'yla ilgili yazdıklarımın aynısını. Savaşın soğuk gerçeklerini insanların korktuğunu, acı çektiğini, anlayamadığı olaylara sürüklendiklerini anlatan diğer şeyler.
Les mêmes choses que lorsque j'étais en Afrique, en Indonésie... la froide réalité de la guerre, des histoires sur la peur, la souffrance, sur des gens qui n'y comprennent rien.
Önemi yok. Nerede bir savaş olsa orası ya çok sıcaktır ya da çok soğuk.
Il fait toujours trop froid ou trop chaud quand on est en guerre.
Savaş cehennemdir Bay Thornhill, soğuk bile olsa.
C'est la guerre, même si c'est une guerre froide.
KGB, soğuk savaş, özel kuvvetler, yeter artık, kafi!
Le KGB, les guerres froides...
Dünya Savaşı, sıcak ve soğuk, Haziran 1950'den...
La 3ème guerre mondiale, chaude et froide, dura de...
Dünya Savaşı, sıcak ve soğuk,... Haziran 1950'den Mart 1983'e kadar devam etmiştir.
La 3ème guerre mondiale, chaude et froide dura de Juin quand l'armistice du Vatican fut signée.
Soğuk bira, sıcak yemek, rock and roll ve benzeri konforlar mevcut normlarda devam ettiği sürece savaşı yönetimimiz güç kaybedecektir.
"et autres luxes resteront la norme, " notre impuissance dans cette guerre ira croissant.
Savaşın soğuk yüzünü daha önce de gördüm, bayım ama kadın ve çocuklara yönelik bir savaşı ilk defa görüyorum ve sizin bu aldırmazlığınız hepsinden beter.
J'ai déja vu le visage de la guerre, mais jamais une guerre faite contre des femmes et des enfants. Votre indifférence est presque aussi cruelle.
İster Vahşi Batı'da geçsin, ister Soğuk Savaş Amerikası'nda imgelerinden şiddet ve cinsel enerji fışkırıyordu.
De l'impact, voilà ce qu'il veut.
Rusya'yla girdiğimiz Soğuk Savaş'ın zirveye çıktığı o yıllarda bir Amerikalının bunu söylemesine karşıydı.
Hoover a protesté, publiquement, il s'est élevé contre... en ma présence, à la table du Romanoff, avec Zanuck. SAMUEL FULLER
savaşçı 50
savaş 353
savaşçi prenses 68
savaşçı prenses 29
savaşın 42
savaşçılar 32
savaşa 30
savaş ve barış 20
savaşta 41
savaşlar 27
savaş 353
savaşçi prenses 68
savaşçı prenses 29
savaşın 42
savaşçılar 32
savaşa 30
savaş ve barış 20
savaşta 41
savaşlar 27
savaş var 18
savaş tanrısı 21
savaşacağım 16
savaş mı 39
savaş başladı 22
savaş bitti 121
savaşacağız 28
savaştan sonra 47
savaştayız 44
savaşalım 20
savaş tanrısı 21
savaşacağım 16
savaş mı 39
savaş başladı 22
savaş bitti 121
savaşacağız 28
savaştan sonra 47
savaştayız 44
savaşalım 20
savaş sırasında 28
savaş onunla 21
savaş sona erdi 25
savaştan önce 32
savaş istasyonları 22
soğuk 387
soğuk mu 34
soğukkanlı 18
soğuktu 22
savaş onunla 21
savaş sona erdi 25
savaştan önce 32
savaş istasyonları 22
soğuk 387
soğuk mu 34
soğukkanlı 18
soğuktu 22