Tabii eğer traduction Français
1,847 traduction parallèle
- Kardeşime Stony Brook'u sor, tabii eğer onu gerçekten tanımak istiyorsan.
- Demande à ma sœur de t'en parler. Si tu souhaites vraiment apprendre à la connaître.
Aslında isterler, tabii eğer...
Ils accepteront s'ils...
Atılacak bir adım varsa ben değerlendiririm. Tabii eğer teklifinizi bana ve iş arkadaşlarıma sunarsanız.
Si prochaine étape il y a, j'apprécierais que vous adressiez vos propositions à mes collègues, mais aussi à moi.
Tabii eğer kalmamı istediğine karar vermezsen.
Á moins, bien sûr, que tu décides que je reste.
Tabii eğer Chloe sarı bir peruk takıp, ortalıkta hafızasını kaybetmiş.. biri gibi dolaşmadığı sürece..
À moins que Chloé veuille porter une perruque blonde et se comporter comme une amnésique.
Belki tabii eğer uzun kadınlardan hoşlanıyorsan ve kusursuz!
Possible, si tu aimes les femmes grandes... et parfaites.
Bundan daha kötüsü olamazdı, tabii eğer adalet varsa.
Au 9e cercle des Enfers, s'il y a une justice. *
Onun o güzel boynunu kırıp kafasını bir tarafına sokacağım tabii eğer istediğimi almazsam.
Je vais lui casser le cou Et mettre sa tete dans ses fesses, Si vous me donner pas ce que je veux.
Eskiden sorun olarak görebileceğiniz bir şey, tabii eğer bu salgının yayılmasından siz sorumlu değilseniz, bu durumda, feda edilen insan hayatlarını makul kayıplar olarak mı düşünüyorsunuz?
Dans le passé, ça aurait été votre problème. À moins que vous ne soyez responsables de la diffusion de cette maladie. Si tel est le cas, les humains sacrifiés constituent-ils une perte acceptable?
Tabii eğer istersen.
À moins que tu veuilles.
Şu anda insan uygarlığının ne durumda olduğunu bilmeye imkan yok,.. ... tabii eğer hâlâ öyle birşey varsa.Yani,..
Il n'y a aucun moyen de connaître l'état de la civilisation humaine, en supposant qu'elle existe encore.
Tabii eğer lütfedip de gelirse.
S'il daigne venir travailler.
Ne düşündüğünü bildiğim için söylemiyorum. Sadece düşünebileceğin şey hakkında mantıksal bir sonuç çıkarımı yapıyorum tabii eğer öyle düşünüyorsan.
Je ne prétends pas savoir ce que tu penses, ce n'est qu'une déduction logique, j'imagine ce que tu penses si c'est en fait...
Tabii eğer ciddi duygusal taciz yoksa.
Pas sans un gros dysfonctionnement émotionnel. Vous le savez.
Tabii eğer ben yanılıyorsam bu durumda, kopya çektin çünkü gerçekten yeterince akıllı değilsin ve biraz daha zamana ihtiyacın var.
À moins que, je me trompe et que tu triches parce que tu n'es pas intelligente du tout - et que tu as besoin d'une autre semaine.
İşe yaramalıydı, tabii eğer kimyasal madde Kitt'in bio-materyalini tepkime oluşturarak eritmiyorsa.
- Billy, ça ne marche pas... Ça devrait marcher à moins que... A moins que le composé chimique
William'da bırakacak, Tabii eğer uyanırsa...
De même pour William, s'il se réveille un jour.
Tabii eğer kucak dansı yapmak isteseydin, ki yapabileceğini...
A moins que tu veuilles être du staff.
Tabii eğer inşaat masraflarını azaltmak istiyorsanız.
Si vous voulez limiter les coûts de construction.
Tabii eğer Faslı değilse...
Sauf si elle est marocaine.
Tabii eğer başka bir enerji kaynakları yoksa.
Sauf s'ils utilisent une source externe. Écoute-moi.
Sadece diyordum ki, eğer onu sürekli göz altında tutarsak, bu ondan kaynaklanabilecek herhangi bir tehlikeyi minimum seviyede tutar. Tabii eğer herhangi bir tehlike yaratıyorsa.
Je dis que gardée par des soldats, cela minimiserait les risques, si risques il y avait.
- Yani merak ediyordum.. eğer arada bir biraraya gelmek istersen, bilirsin, belki bir filme izleriz halka açık yerlerde, tabii ki. yani korkman gerekmiyor.
- Je... donc je me demandais si... si tu voulais qu'on se voit parfois, tu vois, aller voir un film peut-être... dans un endroit public bien sûr pour que t'es pas à avoir peur.
Gayet iyi. Eğer uyumaya, yemek yemeye, çocuklarını görmeye düşkün değilsen tabii.
Super, si on n'aime pas dormir, manger ou voir ses gosses.
Eğer onu, düşmanı değil de dostu olduğuma inandırabilirsem tabii.
Je dois la persuader que je ne suis pas son ennemi, mais plutôt son ami.
Eğer davamıza yardım ediyorlarsa, tabii ki.
Oui, s'ils sont favorables à notre cause.
O zaman sana Madge demeliyim eğer tabii izin verirsen?
Alors je vous appellerai Madge, si vous le permettez.
Bana her zaman gelebilirsin. Eğer istersen tabii.
Tu peux venir chez moi quand tu veux... si tu veux.
Tabii eğer onu bulursak.
Si on le trouve.
Eğer takılıp öpüşmek istiyorsan, o başka tabii.
Oui. Sauf si tu veux que je t'emballe.
Tabii. "Eğer bunu imzalamazsanız tepenize bineriz size soruşturma açarız, hayatınızı cehenneme çeviririz."
Moue, Mais si on le signe pas, on se fait harceler, on enquete sur vous, on va faire de ta vie un vrai enfer.
Eğer bir robot olsaydınız, bana anlatırmıydınız? Tabii ki.
Si jamais vous devenez un robot, vous allez m'avertir?
Tabii, eğer bir kaç yılını kız uyuşuk uyuşuk içerken ve zayıf Beyaz Rus'larla takılırken ödev yaparak geçirmek istiyorsa.
Si tu veux passer deux ans à faire ses devoirs pendant qu'elle se saoule à coups de White Russians.
Eh, eğer uyuşturucu tacirine parasını ödemezsen öyle olur tabii.
C'est ce qui arrive quand on paie pas son dealer.
Eğer önyargısız bakabilirsen, ki tabii ki yapamazsın.
Si vous les regardez avec un esprit ouvert, ce que vous savez pas faire.
Tabii bu gerçek adınsa eğer.
En admettant que ce soit ton vrai nom.
Eğer yeteri kadar özelse. Tabii.
Si c'est assez spécial, bien sûr.
Tabii ki eğer öyle bir şeyin içindeysem.
Si j'en avais besoin.
Tabii, eğer, vicdanın izin verirse.
Si ta conscience te le permet.
Tabii, eğer hazırsan.
Sans problème. Si t'es partante.
Eğer gerekiyorsa tabii.
S'il le faut.
o da öldü. Tabii. Yani demek istediğim, eğer gerçekten...
- Bien sûr, si j'étais...
Tabii eğer -
Sauf si...
Eğer Smash gibi bir yıldızın varsa,... tabii ki takımı onun etrafına kuracaksın.
Si vous avez une star comme Smash, vous construisez l'équipe autour de lui. Point final.
- Eğer gelirse tabii!
- Sauf qu'elle ne viendra pas!
Tabii eğer kan örnekleri tutarsa.
Si le sang correspond.
Eğer çalıştırmayı başarırsam tabii, 10 dakikadan fazla!
Si j'y arrive, bien plus que 10 minutes!
Tabii, diğer yandan, eğer olur da bir şey bulursam belki de değişiklik olsun diye benim adımı verirler.
Mais si je trouve quelque chose, peut-être qu'on lui donnera mon nom, pour changer.
Tabii ki, eğer mikrop orada bulaştıysa...
Bien sûr, si c'est là qu'elle a croisé l'agent pathogène...
Eğer birisi, tabii ki o birisinin kim olduğunu bilmiyoruz nereye gittiğini sorarsa, ne demeliyim?
bien sûr, on ne sait pas qui... demande où tu es, que dois-je répondre? Je sais pas.
Tabii, eğer bıçakta ikisi de yoksa.
La lame a...
eğer 898
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer izin verirsen 26
eğer istersen 206
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer beni seviyorsan 30
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer bilseydim 25
eğer izin verirsen 26
eğer o 55
eğer yanılmıyorsam 39
eğer sakıncası yoksa 54
eğer öyle olsaydı 20
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer isterseniz 86
eğer varsa 60
eğer mümkünse 45
eğer yanılmıyorsam 39
eğer sakıncası yoksa 54
eğer öyle olsaydı 20
eğer ben 51
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer isterseniz 86
eğer varsa 60
eğer mümkünse 45