Tek sorun traduction Français
1,236 traduction parallèle
- Tek sorun o değil!
- Ce n'est pas tout!
Tek sorun şu ki, ikimizde de diğerinin payını alacak para yok.
Mais on ne peut pas se la racheter.
Tek sorun, belki de düşündüğüm kadar iyi bir pilot değildim.
L'ennui, c'est que je n'étais pas si bon pilote que je le croyais.
Tek sorun henüz var olmaması.
Le problème, c'est qu'il n'existe pas encore.
Bir seferde tek sorun.
Un souci à la fois.
Tek sorun kızın ölmüş ve tecavüzün iki ay önce olmuş olması.
Le problème, c'est que la fille est morte. Le viol a eu lieu deux mois plus tôt.
Tek sorun horozlar yumurtlamaz, değil mi?
Sauf que les coqs pondent pas, hein?
Yaşla ilgili tek sorun, o yaşa ulaşmak.
Il est toujours en vie...
Tek sorun bunu en uygun anda yapmak zorunda olmam.
Mais il faut le faire pile au bon moment.
Bir tek sorun var.
Il y a un seul problème.
Tek sorun Lola değil.
Bref, c " est pas juste Lola.
Tek sorun, elime vurdukları bu çirkin damga.
Si on oublie ce tampon débile.
- Tek sorun, birden fazla olması.
- ll y en a plus d'un.
Tek sorun ise, Sosyal Hizmetler'in soru sormaya başlamasına 24 saatimizin kaldığını söyledi.
Mais on a que 24 h avant que les services sociaux s'en mêlent.
- Tek sorun, bilinmeyenler.
- Seulement de l'inconnu?
Evet, tek sorun bir hafta içinde başlıyorlar ama replikleri ezberlemene gerek yok.
Oui. Le truc, c'est que la première est dans une semaine mais tu n'as rien à apprendre. Tu peux te servir du texte sur scène.
Tek sorun, sana güvenmememiz.
- A part que je ne vous fais pas confiance.
Evet ama tek sorun şu ki servis gerçekten yavaş.
Le seul problème, c'est qu'ils servent très lentement.
Tek sorun, başkomiserimin ayrıntıları önemsememesi.
Mais mon capitaine se fout des détails.
Liz, buradaki tek sorun Max değil.
Le problème, ce n'est pas que Max. Toi aussi tu en fais partie.
Benim tahminimce tek sorun, E bölüğünün hala bir lideri olmamasıydı.
Le problème, c'était qu'à mon avis... Easy n'avait toujours pas de chef.
Tek sorun, kim olduğunu bilmiyorum. Ona bakmaya gittiler.
Je ne le connais pas.
Tek sorun motorları yok.
Leur nom de club : les TBM. Pas vrai, les gars?
Tek sorun mutfak.
le seul problème, c'est la cuisine.
Tek sorun, ekonomik dertler değil. Bence de değil.
Il n'y a pas que les considérations économiques.
Tek sorun benim arabam yok.
Tu sais, le truc c'est que j'ai pas de voiture alors...
- Tek sorun bu mu, emeklilik?
- C'est le seul problème?
Sadece tek bir sorun var.
Mais il y a un problème.
Bunun büyük bir sorun olduğunu düşünen bir tek ben mi varım?
Je suis la seule à penser que c'est une super tuile?
- Bu kadar büyük bir evde... tek başıma oturamazdım. Sorun yok.
On a jugé l'appartement trop grand pour moi toute seule.
Tek sorun, onu gerçekten...
Ce qu'il nous faut...
Tek bir sorun var.
Un seul petit problème.
Tek sorun, kızın çoktan ölmüş olmasıydı.
Morte.
Anlaşılan artık tek yapabildiğim şey sorun çıkarmak.
Tout ce que je fais provoque des catastrophes.
Tek kişilik yatağında seninle yatmam sorun olmadı umarım?
Ca ne t'a pas gêné que je dorme dans ton petit lit?
Bir şeylerin yanlış gittiğini bir sorun olduğunu söylediklerinde, tek düşünebildiğim şey içimde büyüyen şeyin bir şeytan olduğuydu.
Je ne pensais plus qu'à une chose quand j'ai appris la situation, qu'il y avait un problème, c'est que cette chose qui poussait en moi était un monstre.
Eğer senin için sorun olmazsa, yılbaşından önce adet olmayan tek çocuk ben olmak istemiyorum..
Je veux pas être le seul enfant à pas avoir ses règles pour l'an 2000.
Tek sorun gerekli donanıma sahip değilim.
Mais j'ai pas l'équipement pour.
Tek sorun, zehirli içkiyi önce onun içmesiydi... sonra ötekiler vazgeçti.
Après, tout le monde avait un peu changé d'avis.
Anne babasının ölümü sorun ama tek bu değil.
Il y a la mort de ses parents, mais pas seulement ça.
Tek Vuruş Liu daha ciddi bir sorun!
L'épisode de Maître Liu, c'est plus gênant.
Hayır, yani, tek büyük sorun, senin Leo'yu sevmen onun da seni sevmesi.
Non, le seul gros problème, c'est que tu aimes Léo, et qu'il t'aime.
Sorun büyüyü yapabilecek tek kişinin o olması.
Mais c'est la seule à pouvoir dire le sort.
Tek bir sorun var :
Il reste un problème.
Tek bir sorun var.
Il y a un problème.
Kalbinde sorun olan tek kişi Trey değildi.
Trey n'était pas le seul à avoir des problémes de coeur.
Ciddi bir şekilde, eğer sizin için bir sorun yoksa, Albay, tek bir savaşçı bir Goa'uld savaş gemisi filosuna karşı ne kadar etkili olabilir?
Plus sérieusement, si ça ne vous dérange pas, colonel, vous pensez qu'un seul de ces avions peut menacer la flotte goa'uld?
Tek bir hayvan bir sorun yaratabilir ; ama birçok hayvan, birçok sorun demektir.
Plus de Bête, plus de problème.
Beni yani tek çocuğunu terk etmen sorun değil. Bunu tamamen anlıyorum.
C'est complètement ok que tu m'aies abandonnée, tu n'étais qu'une enfant, je comprends parfaitement.
Tek sorun vardır.
C'est ton problème, t'as aucune discipline.
Şimdi kendinize tek bir şey sorun.
Posez-vous une question.
sorun değil 4528
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun degil 26
sorun 297
sorun yok 1746
sorun nedir 2736
sorunlar 17
sorun ne 3390
sorun olmaz 185
sorun mu var 211
sorun olur mu 68
sorun değil tatlım 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorun bu mu 22
sorununuz nedir 22
sorun bu değil 89
sorun bu 79
sorun olmaz mı 17
sorunumuz var 27
sorun var 47
sorunuz var mı 42
sorunun nedir 50
sorun bu mu 22
sorununuz nedir 22
sorun bu değil 89
sorun bu 79
sorun olmaz mı 17