Yalan değil traduction Français
1,456 traduction parallèle
Hayatım bir yalan değil.
Ma vie n'est pas un mensonge.
Yalan değil.
Je dis la vérité.
Bu yalan değil, gerçek.
C'est la vérité.
- Yalan değil.
- Je ne mens pas.
- Yalan değil. - Ben ne görüyorum söyleyeyim. - Yalan değil.
- On est deux.
Yalan değil.
- Non.
Bunlar yalan değil! Onu tanıyordun.
C'est pas des mensonges!
Nasıl Bize yalan değil biliyor musunuz?
Vous nous mentez peut-être.
Bu yalan değil hayatım.
Mais ce n'est pas un mensonge.
Yalan söylediğimden değil.
Pas que je mente.
Burada Sacred Heart'ta hastaların bizi seçmelerinin sebebi sadece basına rakiplerimiz hakkında yalan haberler sızdırmam değil aynı zamanda doktorlarımızdan birisini gördüklerinde "İşte bir profesyonel!" diye düşünmeleri de olsun isterim.
J'aime à croire que nos patients choisissent notre hôpital non seulement parce que je dénigre les autres dans la presse, mais aussi parce qu'en voyant nos médecins, ils se disent : "Ça, c'est des pros!"
Bush yalan söylüyor, kimsenin umrunda değil.
Bush ment et tout le monde s'en fout...
Yalan söylemek edebi kelamdan başka bir şey değil.
Nous ne faisons que de belles phrases
Yalan söylüyor, değil mi?
Elle ment, hein?
nedir bu... içimizde yalan söyleyen... fahişelik yapan, çalan ve öldüren yardı ve donuna otuzbir çekti... böyle bir şeyi kim yapar... bir canavar bekliyordun, değil mi... ben bir canavarım hepimiz canavarız...
Voler, forniquer, mentir et assassiner. Quel type d'homme fait cela? Couper, tuer...
Yani, yalan söylüyor, değil mi?
Alors?
- Evet. Yalan söylüyormuşum, değil mi?
J'ai menti, à n'en pas douter.
Onu gördüm! - Bu konuda yalan söyledi, değil mi?
Alors, il a menti, c'est ça?
Yalan söylendiğini anlarsınız, değil mi?
Vous savez quand vous mentez, non?
Bana yalan söylemek istemezsin, değil mi?
- Tu peux pas m'en parler, c'est ça?
Tabii, bu sefer senin için yalan söyleyecek bir karın yok, değil mi?
Cette fois, ta femme ne peut plus mentir pour confirmer, hein?
Neredeyse kendi yalanına inanacaksın, değil mi?
Tu as presque fini par y croire toi même, à ces conneries, non?
- Dostum, yalan söylemen hoş değil.
- C'est vraiment pas cool de me mentir.
Yalan söylemiyorsun değil mi?
Tu dis la vérité, hein?
Daha önce yalan söylemiş olabilirim, ama bu gözyaşları sahte değil.
Je mens des fois, mais ces larmes ne sont pas fausses.
Hata değil, yalan söylemiştir.
Non, pas d'erreur. Elle a menti.
Yalan söyleyecek biri değil.
C'est pas le genre à mentir.
Özellikle de kendine... Ufak tefek yalan da değil... Kendine oldukça ağır yalanlar söylüyorsun.
Tu te mens profondément, t'as peur de tout, t'es fermé comme une huître!
Yalan söylemem önemli değil.
Mentir est devenu inutile.
Bana yalan söylüyorsun. Değil mi? Hadi ama.
Tu me mens, hein?
Şimdi de sana yalan söyleyen bir kadın çocuk senin değil dediği için bir çocuğun olduğunu düşünüyorsun.
Et maintenant tu crois avoir un enfant car une menteuse t'a dit qu'il n'était pas de toi.
Tucker, bir federal ajana yalan söylediğinin farkındasın, değil mi?
Il n'a pas dit qui. - Tucker, tu mens à un agent fédéral.
Doğru, devlet bir çok masum zenciyi yalan suçlamalarla hapise gönderdi. Fakat, R Kelly onlardan biri değil!
Oui, le gouvernement tente d'emprisonner plein de Noirs innocents de façon fallacieuse, mais R. Kelly n'est pas innocent!
Şimdi yalan söylemenin hiç sırası değil.
Vaut mieux pas me mentir pour le moment.
Nereye gitti? Bana yalan söyleme! Bunu kendi başına yaptın, değil mi?
Comment le savez-vous? Ton chariot.
Sorun değil. Bu senin için küçük bir yalan.
C'est un mensonge sans importance pour vous.
Bunca yalan arasında seninki en kötüsü değil.
Pour ce qui est des mensonges, le vôtre n'était pas le pire.
Ve sen de bu yalanı görmemi istedin, değil mi?
Pour arrêter la souffrance.
Yalan söylediler, onlar melek değil!
Ils ont menti, ce ne sont pas des anges!
"yalan söylemeyeceğine güveniyorum" ya da "paramı çalmayacağına güveniyorum" değil.
"Je sais que tu ne me mens pas."
Yalan söylemiyorsun değil mi?
Tu mens pas?
Yalan söylemek sorun değil.
C'est pas grave de mentir.
Zararsız bir yalan değil mi?
Ça part d'une bonne intention, non?
- Değil. Ona yalan söylemiş olabilirim.
Je pourrais lui avoir menti.
- Ama bu yalan, değil mi?
- Mais ce n'est pas vrai, hein?
Yalan söyledin, değil mi?
- Tu as menti?
Yani, House'a yalan söylenmiş olacak, fakat hastaya değil.
Donc je peux mentir à House, mais pas à un patient?
Yalancının teki olduğunu biliyordum ama ben de ona yalan söyledim, değil mi? Ölmeden önce duyduğu son şey bir yalandı.
Je sais que c'était un menteur... mais je lui ai menti aussi, non?
Başka kadınları görmen umrumda değil. Ama bana yalan söyledin o aptal şovunla.
Je me fiche que tu vois d'autres filles, mais tu m'as menti, et tu as monté ce plan stupide.
Nasıl görüneceği umurumda değil, Sean. İçinde yaşadıkları hakkında endişeleniyorum... bize olan bitenlerle ilgili yalan söylemesine sebep olan şeyler.
Ce n'est pas son apparence qui m'inquiète, Sean, je me demande ce qu'il ressent pour nous avoir menti ainsi.
Müvekkiliniz sıradan bir yalancı değil Bay Baerwitz... kendisi, uydurma ve ürpertici bir yalan makinesi.
Votre cliente n'est pas seulement une menteuse, Mr. Baerwitz, c'est une fontaine d'horreur et d'inventions d'aliénée.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75