Yolu biliyorum traduction Français
405 traduction parallèle
Beni geçirmene gerek yok. Yolu biliyorum.
Parfait ne me reconduis pas, je connais le chemin.
- Zahmet etmeyin, yolu biliyorum.
- Je connais le chemin
Beni atmanıza gerek yok. Yolu biliyorum.
- Ne vous fatiguez pas.
Oh, yolu biliyorum, teşekkür ederim.
Je connais le chemin, merci.
- Yok, sağol. Yolu biliyorum.
- Voulez-vous que je vous conduise?
Hiç zahmet etme, yolu biliyorum.
Ne te dérange pas.
Onları aramak için kiliseden iki kez çıkmaya çalıştım ama diğerleri beni yalnız gönderme konusunda endişeliydi. Yolu biliyorum, size gösterebilirim.
J'ai voulu les rejoindre mais on m'en a empêchée.
Ben yolu biliyorum. Birkaç gün içinde uğrarım.
Allez-y, je connais le chemin.
Bu işten bir çıkış yolu biliyorum.
Ce plan, je l'ai.
Kestirme yolu biliyorum. Hemen varırız.
Je connais le chemin.
En iyi yolu biliyorum. En iyi aletleri de.
J'ai mieux et de meilleurs outils.
Bir çözüm yolu biliyorum.
Je sais à qui demander.
Ben yolu biliyorum.
Je connais le chemin.
İzahat vermene gerek yok. Yolu biliyorum.
Pas besoin d'explication, je connais le chemin.
Ben de yolu biliyorum.
Eh bien, je connais la route aussi.
Yolu biliyorum.
Je connais le chemin.
- Yolu biliyorum.
- Je connais le chemin.
İsim hatırlamıyorum, ama hala yolu biliyorum.
Je me souviens pas du nom de la rue, mais je sais y aller.
Yolu biliyorum.
Merci, je connais le chemin.
Mağaranın içinden kaçabiliriz. Yolu biliyorum.
Je sais par où passer.
Yolu biliyorum. Otel benim.
Je sais que c'est par là, c'est mon hôtel.
- Ben yolu biliyorum.
- Je connais le chemin.
Ama yolu biliyorum
Cet endroit perdu
- Yolu biliyorsunuz, değil mi? - Evet, yolu biliyorum.
Vous connaissez le chemin.
- Elbette ki yolu biliyorum.
- Bien sûr que je connais le chemin.
- Bayan Spellacy. Yolu biliyorum.
Je connais le chemin.
Ve biliyorum ki başka yolu yok.. birbirimize bağlanmaktan başka.
Et je sais qu'il n'y a pas d'autre manière... de nous lier ensemble.
Yolu biliyorum.
je connais le chemin.
Bunun onu eğitmek için doğru yol olmadığını biliyorum. Ama en kolay yolu, yani...
Je sais que ce n'est pas la bonne méthode pour l'élever, mais c'est ce qui marche le mieux, alors...
Dokuz çeşit koyun pişirme yolu var ve ben hepsini biliyorum.
II y a 9 façons de le cuisiner et je les connais toutes.
Biliyorum. - Şu eski Kent Yolu'nun adını kim koymuş?
Vous ne faites que passer.
- Oy toplamanın çok yolu var. - Biliyorum.
- II y a d'autres façons de gagner.
Benim arabamla gitsek iyi olur doktor. Yolu ben biliyorum.
Venez dans ma voiture, je connais la route.
Biliyorum. Ana yolu kullanmayın.
Evite la route.
Yalnızca burası, çünkü işyerimin yolu üzerinde ve... çünkü... Biliyorum. Ellerini yıkasan iyi olur.
Pour allez vendre un de ces beaux réfrigérateurs il faut être présentable.
Evet, biliyorum, yolu biraz şaşırmış olabiliriz, Ama öncelikle o karışıklıktan bir an önce kurtulmayı düşünüyordum.
Je me suis peut-être un peu égaré, mais je nous ai sortis du pétrin!
Umuma açık yerde sarhoş yakalanmak hapse atılmanın... en kolay yolu diye biliyorum.
L'ivresse publique c'est encore le meilleur moyen d'entrer en prison.
Yaşattıklarımı telafi için çok geç olduğunu biliyorum ama beraber olursak bir çözüm yolu bulabiliriz.
Je sais qu'il est trop tard pour réparer... mais peut-être qu'ensemble, nous pouvons trouver une réponse.
Fester Amca, bu hiç de onurlu bir davranış değil. Biliyorum ama güvenli yolu bu. Fester Amca, senden utanıyorum!
Charlie leur a donc donné un nom. ll a fait, et c'est joint au contrat de Filmways, des croquis de Morticia, de Gomez et d'autres membres de la famille avec leurs caractéristiques.
Yolu biliyorum.
- Merci, je connais le chemin.
Anlıyorum, o saçma yolu seçmeni öfkeni, korkunu, meydan okumanı, gururunu, cesaretini bir erkek gibi küçük bir yenilgiyi hazmedememeyi biliyorum.
Pour comprendre ton choix fou pour cette route impossible... il faut comprendre la rage... la beauté... le terrible désir de faire de la mort notre putain. La moindre défaite peut y amener des hommes comme toi... et comme moi.
Evet efendim biliyorum. İnsanları buna hazırlamanın başka yolu yoktu.
Je sais, mais personne n'avait prévu une telle éventualité.
- Pis bir iş, biliyorum. Ama seni bağlamamın tek yolu bu.
C'est sale, je sais... mais c'est comme ça...
* Bilmiyorum nereye ama * * Biliyorum bir yerlerde bir şeyler olmalı * * Yaşamanın bir yolu *
Je sais qu'il doit bien y avoir quelque part un endroit et une manière de vivre alors aide-moi simplement à ne pas descendre plus bas, aide-moi simplement à ne pas descendre plus bas, plus bas.
Buna karşı ihtimalleri biliyorum ama bunu bulmamızın bir yolu var.
Je sais que cela semble peu probable, mais il y a un moyen de le savoir.
- Yolu ezbere biliyorum.
- Je la connais par coeur.
Yolu gösterme, biliyorum.
Inutile, je connais le chemin.
Yolu ezbere biliyorum.
Et Dickey est toujours là.
Ama biliyorum ki başka bir çözüm yolu daha var.
Mais je sais qu'il y a une autre solution.
- Biliyorum ama başka bir yolu var mı?
- Je sais, mais que faire d'autre?
Şimdi, Mr Carter, Biliyorum bu tamamen geleneklere aykırı, ama bu çocuğu bulabilmenin de tek yolu.
Écoutez, M. Carter, je sais que ce n'est pas très orthodoxe, mais c'est la seule manière de retrouver ce garçon.