Başarılar traduction Portugais
1,879 traduction parallèle
Benim tüm başarılarım, benim olduğu kadar, senin de.
Todo o sucesso que tiver é tanto meu como teu.
Onların başarılarını, kazanımlarını düşün. Birbirlerine üstünlüklerine bak.
Considera feitos, proezas, procura o que se destaca.
Cerrahi yetenekler, ameliyathane saatleri, tıbbi yayınları, akademik başarıları.
Competências cirúrgicas, horas no BO, artigos publicados, feitos académicos.
"Masum" dostumuz konusunda size başarılar.
Boa sorte com os ricos sem sentimentos de culpa.
Annie, bu geceki şovda başarılar, izlemeye geleceğiz.
Annie, boa sorte na apresentação, vamos assistir.
Başarılarımda yükselen kendi başarısızlıklarında düşüşe geçen personelimin kariyerleri için.
Um staff cujas vidas miseráveis sobem e descem com o meu sucesso e com os seus fracassos.
Richard Lobb / Milli Tavuk Konseyi Tavuk endüstrisi, diğer endüstrilere ürünün üretimi, işlenmesi ve satılmasını entegre eden bir örnek teşkil etti. Tavuk endüstrisinin başarılarını gördüler.
A indústria avícola estabeleceu um modelo para a integração da produção, o processamento e o marketing dos produtos que está a ser seguido por outras indústrias, porque viram que conseguimos poupanças enormes.
Senin için düşündüğüm üstün olma ya da başarıları feda etmek zorundasın.
Para alcançarmos algo, temos de nos sacrificar.
Hayalî başarılarını sayarak.
- Enumerando os teus feitos fictícios.
Başarılarınız konusunda çok mütevazısınız.
Tão modestos relativamente aos vossos feitos.
Başarılarınla gurur duyuyorum.
Acredita, papi, estou super-orgulhosa pela forma como te tens evidenciado!
Göründüğü kadarıyla benim başarılarım onlarınkiyle kıyaslanamayacak bile.
Parece que as minhas conquistas... nunca serão capazes de ser comparadas às deles.
Tiyatro giriş sınavında başarılar.
E boa sorte no teste.
Davanda başarılar.
Boa sorte no caso.
Tarihin başlangıcından bu yana insanoğlunun karşı konulmaz merakı kültür ve uygarlık alanında büyük başarıları da beraberinde getirdi.
Desde o início dos tempos que o espírito indomável do Homem nos permitiu alcançar grandes feitos culturais e civilizacionais.
Çünkü bu, düşman ile aramıza sadece bariz bir hat çekmekle kalmayıp emeğimizin üstün başarılar getirmiş olduğu anlamına gelir. "
Porque isso mostra,... que não apenas existe uma clara distinção entre nós e eles,..... mas que também nós fizemos um bom trabalho.
Büyük başarıların çağı.
Uma Era de grandes façanhas.
Dale hep benim başarılarım sayesinde geçindi.
Dale sempre viveu à sombra dos meus êxitos.
Başarılar, Jie.
Bom treino, Jie.
Akademik başarılarımız mükemmel ve bize özel Koreli bir manikürcümüz var.
Temos um GPA elevadíssimo e uma manicura coreana privativa.
Yarın ki şu yazı seminerinde sana başarılar!
Boa sorte no workshop amanhã!
Geri kalan başarılarımın tümü unutulmaya yüz tuttu.
Como se todas minhas conquistas nunca existiram.
O ve başarılarıyla öyle gurur duyuyorum ki onu Los Angeles'teki seminerime götüreceğim.
Estou tão orgulhoso dele... e do que alcançou... que o vou levar comigo ao meu seminário em Los Angeles.
Bir erkeğin büyük hayalleri ve ardından gelen büyük başarıları olmalı.
Um homem deve sonhar alto e almejar grandes feitos.
ABD gibi ülkeler başarılarını, harcadıkları paralar ile ölçtüler.
Algumas organizações como os E.U.A. medem o êxito por quanto gastam. PETER JOUVENAL, CORRESPONDENTE DE GUERRA HÁ 23 ANOS
Ben Müdire Higgins. Geçmişteki başarılarınız ve babanızın her nedense sınırlı mali gücü nedeniyle ikiniz de burslu kabul edilmişsiniz.
Vejo que, pelo vosso currículo, assim como o do vosso pai vou contar com recursos limitados, vocês foram admitidas com bolsa.
Jake, başarılar dilemek için gelmek zorundaydım.
Jacke, Jacke eu tinha que vir aqui a baixo e desejar-te boa sorte.
... ve başarılarını tekrarlamak yatıyor.
Vão agentes a caminho. Os triunfos um do outro.
Sana sevgilerimi yolluyor başarılar ve mutluluklar diliyorum.
Envio-te as minhas carinhosas saudações, e espero que encontres alegria e felicidade.
Bir sonraki hayatında başarılar.
Melhor sorte na próxima vida.
Başarılarımı biliyorsun, özgeçmişimi gördün.
Conhece os meus talentos, viu o meu curriculum
Sana başarılar diliyorum.
Desejo-te as maiores felicidades com isso.
Hayır, Wraith oyun oynamayı sever ve akıl yetenekleriyle, bunda oldukça başarılılar.
Não, os wraiths adoram jogos. Com as habilidades mentais deles, são muito bons nisso.
Reklamcıların oldukça başarısızdı.
Bem, quem diria que o teu pessoal do Marketing eram tão fracos?
Binlerce nesil boyunca, bir varolma mücadelesi içinde, başarılı farklılıklar üremek için hayatta kaldılar, yaşamı yavaş yavaş daha özelleşmiş yapılara doğru biçimlendiren bir süreç.
Ao longo de milhares de gerações, numa luta pela existência, variações bem sucedidas sobreviveram e reproduziram-se. Um processo que gradualmente transforma a vida em formas cada vez mais especializadas.
McDonald kardeşlerin işlettikleri başarılı bir drive-in vardı. İşleri basitleştirip ucuzlaştırmaya karar verdiler. Bütün servis kızlarını kovdular menüyü büyük anlamda kısalttılar ve restoran işletmeciliğinde bir devrim yapmış oldular.
Os irmãos McDonald tinham um drive-in bastante lucrativo, mas decidiram cortar nos custos e simplificar, então, despediram as empregadas que atendiam junto aos carros, livraram-se da maioria dos artigos das ementa, e criaram uma ideia revolucionária sobre como gerir um restaurante.
Güvenlik ekibi bile korudukları Saddam mı, dublörü mü bilmezdi. Yani ikinci seferde de ne tetikçiler, ne de çakallar Saddam Hüseyin konusunda başarıIı olamadılar. O noktada bir kez daha orduyu Irak'a yollayıp bu sefer onu indirdik.
Então, pela segunda vez, nem o "assassino económico" nem os "chacais" foram bem sucedidos e, naquele ponto, enviámos novamente os militares e, desta vez, apanhámo-lo e o resto é história.
Sana başarılar dilerim.
Diverte-te com isso. Foi bom ver-te, Nick!
Ekonomik Tetikçilerimiz 90'larda başarılı olamadılar.
Então, o assassino económico, voltou nos anos 90, sem sucesso.
Ona istediği tüm savaş jetlerini satıyor, istediği her şeyi veriyor olurduk ama başarılı olamadılar.
Venderíamos-lhe os caças que ele quisesse e tudo o que ele quisesse, mas não tivemos sucesso.
Tanrı korusun otobanda paramparça oldunuz ve sizi tekrar bir araya getirmek zorundalar, bunu yaparken çok başarılılar.
Se tivermos um acidente grave na estrada e tiverem que nos coser de volta, eles são muito bons a fazer isso.
Bunun üzerine Gorsky'i beni öldürmesi için kiraladılar. Neredeyse başarıyordu.
Foi então que contrataram o Gorsky para me matar e ele quase conseguiu.
Geçen yıl Binbaşı Keene'in önemli katkıları olan başarısız Houston biyolojik saldırısı ardından, terörist saldırılara, özellikle biyolojik olanlara karşı kırılganlığımız yoğun tartışmaların başını çekti.
Desde o fracassado ataque biológico em Houston ano passado, no qual o major Keene aqui teve um papel importante, nossa vulnerabilidade à ação terrorista, em especial bioterrorismo, tem sido objeto de intensa discussão.
İşte bir şaklaban. Her neyse. Bol şans, başarılar, iyi uçuşlar ya da her ne diyorsanız.
De qualquer forma, boa sorte, fiquem bem, adeusinho, ou o que vocês quiserem, mas vou dar de frosques.
Amerikalıların tüm başarı sahiplenmesini engellemeliyiz.
Temos de parar os americanos antes que consigam toda a glória.
Cezadan kaçmaya çalıştılar. Başarılı olamadılar.
Eles tentaram fugir as seu castigo, não foram bem-sucedidos.
Burada gördüğünüz, garip yapılar Fransa'daki operasyonlarımızın, başarılı olmasını sağladı.
As estranhas construções que aqui vêm tornaram possível a nossa operação em França.
Evet, sayıları çok olursa varımızı yoğumuzu kaybedebiliriz, ama bu Kopyacı'yı gemilerinden birine çıkaracak kadar dayanacağımız kesin. Ondan sonra umarım kaçmayı başarırız.
Sim, podemos perder muitos meios na batalha, mas conseguimos aguentar até pormos este Replicator a bordo duma nave deles e aí, espera-se, que possamos escapar.
George ile o kadar başarılı oldu sandılar ki ondan tam bir çocuk okutucu olurdu ki mesele ile uzaktan yakından alakası yok.
Acharam que ela tivera tanto sucesso com o George que iria pôr as crianças a ler com naturalidade, o que vai completamente contra a questão.
Gözden düşmüş amaçlarının başarısızlığıyla yüzleştiklerinde şiddet yanlıları ellerinde kalan son kartı oyuna sürmeyi tercih ettiler.
Perante agora o falhanço e o descrédito da sua causa, esses homens violentos decidiram, nos últimos meses, jogar a que poderá bem ser uma última cartada :
Bu takip etme anlamında, en görünür ve yüksek başarımız, çok güçlü bir set olan, gezici robot gözetleme kameraları olmuştur. Bilinen ismiyle, Eyeborg'lar.
A mais evidente e bem sucedida adição aos nossos olhos vigilantes foi a introdução de um poderoso novo conjunto da última palavra em câmaras robóticas móveis de vigilância conhecidas como Eyeborgs.
başarısız 35
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başaramadım 52
başarılı 32
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başaramadım 52
başaracağız 144
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37
başarmışsın 17
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37
başarmışsın 17