Başarılı traduction Portugais
11,501 traduction parallèle
Sosyal medyada takipçi kazanmanın en kolay yolu başarılı gece kulübü sahibi olmaktır.
A maneira mais fácil de conseguir seguidores nas redes sociais, é ser dona de uma discoteca famosa.
ORION-II taviz verme temeli üzerine kurularak başarılı olamazdı.
O ORION II não teria sido bem-sucedido com base no compromisso. CANDIDATO 034 SAMUEL - OBTIDO
Malcolm başarılı olamamalarını sağladı.
O Malcolm certificou-se de que eles não conseguiriam.
Başarılı olayım veya olmayayım tek bir şey biliyorum. - Pes etmeyeceğim.
Mas consiga ou não, tenho a certeza de uma coisa... não vou desistir.
Saldırının başarılı olması muhtemel mi?
É provável que um ataque seja bem-sucedido?
Dikkat dağıtma konusunda başarılı olursa harekete geçeceğiz.
Se ele for bem-sucedido a criar essa distração, nós avançamos.
Bence siz burada daha çok seks yapıyorsunuz ve bu sayede daha mutlusunuz ve işte daha başarılısınız.
Penso que aqui tem mais sexo e, graças a isso, são mais felizes e riem mais no trabalho.
Okula daha az giderek daha başarılı oluyorlar.
Eles são melhores por irem menos à escola.
Öğrencilerinize sınavlarda başarılı olmayı öğretiyorsunuz aslında onlara bir şey öğretmiyorsunuz demektir.
Se o que ensinam aos estudantes é passar nesses exames, então não lhes ensinam nada.
... Bu sürekli büyüme çabası gerçekten başarılı bir ticari strateji miydi de işletme mastırım sırasında ben mi kaçırmıştım?
OS TRES MAIORES BANCOS DA ISLANDIA COLAPSARAM era mesmo uma boa estratégia de negócio que de algúm modo eu não tinha assistido no meu mestrado.
Gördüğün üzere pek başarılı olamadılar. Ama gereksiz riske girecek de değilim.
Como podem ver, não tiveram êxito, mas não sou pessoa de correr riscos desnecessários.
Başarılı oldular ve seçim sonuçları iptal edildi.
A população é bem-sucedida e os resultados eleitorais são anulados.
Buradaki görevinizde başarılı oldunuz mu?
Então, a sua missão aqui foi um sucesso?
Biri başarılı olmuş gibi duruyor.
Parece que um deles conseguiu.
L'Évenement'in yorumu olan, "Sanatçının babası" onun ilk ve en son başarılı sunulmasıdır.
"Retrato de Louis-Auguste Cézanne", pai do artista, a ler "L'Évenement", a sua primeira e última apresentação.
Başarılı olmuş.
Missão cumprida.
Evet ama hiçbirinde başarılı olamadılar.
Sim, mas nunca encontraram nada sólido.
- Senin başarılı olmak için yükselmeni konu alan Powerpoint'in nasıl görünüyor?
- Esforço. - Como é que me vou inspirar para subir a escada do sucesso?
- Hayır. Diyelim ki başarılı olduk ve makineleri kapattık. Sonra ne olacak?
Digamos que somos bem sucedidos, que desligamos os motores.
Sam sadece lise diplomasını almakla kalmayıp başarılı bir hayata hazırlanacaktı.
E não só o Sam ia concluir os estudos, como seria orientado para uma vida de sucesso.
İkinci başarılı galibiyeti bu oldu.
Vai ser a sua segunda vitória consecutiva.
Ne kadar başarılı bir eğitim dönemiydi.
Que aprendizagem incrível.
- HL-7'de başarılı oldunuz.
Foi muito bom no seu HL-7.
Çok başarılı, zengin bir adam.
É muito talentoso, muito rico...
Şerife ne kadar başarılı olduğumuzu sor.
Pergunta ao xerife como temos tido sucesso.
İçeri girdiklerinde daha çocuktular dışarıdaki hayatlarında başarılı olabileceklerinden emin değilim.
Eram miúdos quando entraram. Não sei se vão dar-se bem no mundo
Evet ama bu hassas olaylarda sen daha başarılısın.
Sim, mas tu és melhor com toda essa coisa de massagens verbais,
Senin gibi zeki ve başarılı biri nasıl olurda kendinin ne olduğunu, kim olduğunu bilemez?
Como é que alguém tão brilhante e competente como tu não sabe quem é, quem és?
Ayrıca bir çok kadın yazara da akıl hocalığı yapıp başarılı olmalarını sağlamış.
Ele também foi mentor de um grupo de mulheres escritoras que conseguiram ter sucesso.
Oldukça başarılı biriydi.
Ele era um homem de sucesso.
Senin gibi birine ihtiyacım var. Birlikte başarılı olabileceğimizi umuyorum.
Preciso de alguém como tu e espero que possamos ter sucesso juntos.
Başarılı da oldum. İşleriyle ilgili konuşmaya başladık. Özellikle de Çin'de geçirdiği zamanlarla ilgili olan kitap hakkında.
E consegui fazê-lo... e, então, começamos a conversar sobre o trabalho dele, em particular sobre um livro acerca dos anos que ele passou na China.
Ne gerekirse gereksin film başarılı olmalı.
Custe o que custar, o filme terá que ser um sucesso, está bem?
Megan'ın bakımına gelince, bir süredir üstünde çalıştığım bir deney var ve bazı başarılı sonuçlar aldım.
Em relação aos cuidados da Megan, estive a fazer uma experiência e consegui alguns resultados.
Başarılı bir mimar, Westchester'da yaşıyor ve sabıka kaydı temiz.
Arquitecto bem-sucedido, vive em Westchester County, registo criminal limpo.
Rusya doğumlu, başarılı bir Amerikan vatandaşı ile evli topluma asimile olmuş ve şu ana kadar oldukça normal bir yaşam sürmüş.
Nasceu na Rússia, casou com um Americano bem sucedido, bem assimilada na comunidade, até hoje, levava uma vida aparentemente normal.
Olivia'da görünüşe göre kalıba uyuyor. Başarılı ve çevresi olan birisi ile evli.
A Olivia parece que se encaixa no molde, casar com um homem bem-sucedido e com ligações.
Bilim, matematik çalışın, meslek yüksek okuluna gidin ya da ticaret öğrenin, çünkü istatistiksel olarak bir oyuncu olarak başarılı olma şansınız on binde bir hatta bugün gördüklerime dayanarak bundan bile düşük.
Façam matemática, ciências, curso técnico, ou aprendam um ofício, pois, estatisticamente, têm menos de 1 % de hipóteses de se tornarem actores, e, pelo que vi hoje, ainda menos que isso.
İzini kapatmada çok başarılı.
Ele sabe cobrir os rastos.
Bay Jaffee'nin iki nakil ameliyatı da başarılı geçti.
Parece que ambos os transplantes do Sr. Jaffee foram bem-sucedidos.
- Başarılı bir şekilde Efendim.
Com nota alta, senhor.
Dün geceki operasyon başarılı gözükse de bir sıkıntı var.
Apesar da recuperação de ontem à noite parecer ter sido bem sucedida, temos ainda um problema.
Asıl başarılı olma sebebim ise ; başarısızlığın hemen ardından en baştan başlamamdır.
A razão do meu sucesso é porque, quando sou derrotado, começo tudo de novo.
Kızıl Kasırga başarısız oldu.
O "Red Tornado" falhou. E você também.
Üçümüz birlikte çalışarak başarı olasılığını en üst düzeye çıkartabiliriz.
Nós três a trabalhar juntos maximizam as hipóteses de sucesso.
Saraylı Rönesansı serimizin başarısından sonra askılıkları neden pirinçle kaplamıyoruz dedim. Yapıldı.
Depois do êxito da nossa série da Renascença Real, pensei, "por que não roupeiro de cabides de latão"?
Başarılı olsaydın hüküdarlığım korunmuş olacaktı.
Se tivésseis conseguido, o meu reinado estaria protegido.
Küçük, kolay sindirilebilir, tek lokmalık başarılar küçük esnaf için vergi kredileri finansal dolandırıcılığın cezasını arttırma...
Pequeno, fácil de digerir, pequenas dentadas em realizações... Créditos fiscais para negócios pequenos, aumentar as penas para as fraudes financeiras, financiamento para...
Bu başarımızın temelinde karşılıklı çabalarımızın olduğunu düşünüyorum.
Acho que conseguimos este sucesso devido ao nosso esforço mútuo.
Her zaman sakin, mantıklı mükemmel kalmayı nasıl başarıyorsun?
Como consegues ser sempre tão calmo, racional, coerente e perfeito?
Görevlerinde başarısız olup açılış gecesinde izleyemezlerse Sheldon sonsuza kadar başlarının etini yiyeceğine yemin etti...
ESTÃO DISPONÍVEIS PARA PRÉ-VENDA. SE FALHAREM NESSA MISSÃO E NÃO CONSEGUIREM IR À ESTREIA, SHELDON JUROU QUE ELES IAM ARREPENDER PARA O RESTO DA VIDA...
başarısız 35
başarılar 28
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başaramadım 52
başarılar 28
başarı 43
başarabilirsin 108
başardık 725
başardım 366
başardı 180
başardın 415
başaracaksın 136
başaramadım 52
başaracağız 144
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37
başarmışsın 17
başarabiliriz 43
başaracağım 55
başarabilirim 18
başaramadık 18
başaramadın 18
başarısız oldum 33
başaramayacaksın 18
başaracak 37
başarmışsın 17