English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Biliyorsundur

Biliyorsundur traduction Portugais

1,854 traduction parallèle
Belki biliyorsundur, ama benden, normal mucizelerimden birini beklememelisin. - Evet.
Talvez saibas o que isso significa, mas preciso de saber que não esperas os meus milagres habituais.
Onun adını da biliyorsundur sen şimdi.
Suponho que também sabes o nome dele?
Kimse size bir şey anlatmak zorunda değildir. Hep biliyorsundur.
Ninguém precisa de dizer nada, tu sempre soubeste de tudo.
Gösteri sırasında konuşmaman gerektiğini biliyorsundur.
Já devias saber que não se deve falar com ninguém durante a apresentação.
O halde biliyorsundur orda hiçbişey yok artık
Então tu sabes. Que não há nada lá para mim, mais nada.
Umarım ne yaptığını biliyorsundur, Holmes.
Espero que saiba o que está a fazer, Holmes.
Her devrim küçük, cesur bir hareketle başlar ama umarım durumun ne kadar ciddi olduğunu biliyorsundur.
Todas as revoluções começam com um pequeno acto de coragem. Mas espero que saiba que isto é sério.
Umarım bunun sonuçları olacağını biliyorsundur birçok kişi için ciddi sonuçları olacağını.
Espero que entenda que terá consequências. Consequências mortais para muita gente.
Umarım ne yaptığını biliyorsundur.
Espero que ele saiba o que faz.
Bir şey bilmesen de, bir şey biliyorsundur demek.
Significa que sabes uma coisa, mesmo quando não sabes nada.
Zira, bunun yapılacak en doğru şey olduğunu biliyorsundur.
Porque sabe que é o certo a fazer-se.
Bunu zaten biliyorsundur Bay Soames ama bu gazetenin sahipleri seni işe almamı söylediklerinde onları istifa etmekle tehdit etmiştim.
Provavelmente já sabe, Sr. Soames. Mas quando os donos deste jornal me mandaram contratá-lo, ameacei demitir-me.
Sen biliyorsundur, hani Meksika'daki hayvan.
Tu sabes, aquela coisa mexicana.
Sanırım "İngiltere ve ABD arasındaki özel bağ" şeklindeki berbat terimi biliyorsundur.
Suponho que conheces o termo horrível'relação especial'?
Umarım ne yaptığını biliyorsundur.
Espero que saibas o que estás a fazer.
Eminim ofiste kimin çalıştığını biliyorsundur.
Tenho a certeza que conheces alguém do teu gabinete que esteja.
- Umarım ne yaptığını biliyorsundur.
Espero que saiba o que está fazendo. Continua sempre em frente!
Kimin pompaladığını biliyorsundur.
Ninguém vai saber. Diz lá uma.
Dinleme cihazı takman gerektiğini biliyorsundur herhalde.
Sabe que vai ter de usar uma escuta.
Bu işi yapmak üzere eğitildiğimi artık biliyorsundur.
Certamente que já deve saber que estou treinado para isto.
Elbette biliyorsundur.
Claro que sabes.
Eminim biliyorsundur.
Claro que sabes.
Hadi büyükanne, sözlerini biliyorsundur.
Vamos lá, avozinha, você sabe a letra.
Hainlere ne çeşit bir işlem yapıldığını da biliyorsundur.
E sabe qual é o destino reservado aos traidores?
Numaranı Riva'dan aldığımı belki biliyorsundur.
Julgo que deves saber que a Riva me deu o teu número de telefone.
ama o buraya taşındığında haber zaten geçmişti, yani eminim bunu biliyorsundur.
Mas isto estava nos noticiários quando ele se mudou para cá, pelo que estou certo que já o sabes.
Canın cehenneme Umarım yüzme biliyorsundur
- Vai-te lixar! Espero que saibas nadar.
Nerede olduğunu biliyorsundur belki.
Miúda, podes reconhecer o sítio.
Emini biliyorsundur.
Eu sei que acredita.
Ama biliyorsundur...
Mas você deve saber algo, Tenente :
O zaman elbette, oradan polisleri uzak tutan hükümet yetkilisini biliyorsundur.
Nesse caso, conheces com certeza o oficial do governo que permite operar sem interferências da polícia.
Biliyorsundur, ben içerideyim.
Só para saberes, estou dentro.
Ne demek istediğimi biliyorsundur. Ama o takıldığı hayvanlar, sanırım onlar yoldan çıkmasına neden oldu.
Se é que me entendes. era meio caminho andado.
Umarım ne yaptığını biliyorsundur Jack.
- Recebi. - Espero que saibas o que fazes.
Clash'ı * biliyorsundur zaten?
Conheces "The Clash"?
O zaman birlikte yaşadığı puştun kim olduğunu biliyorsundur.
Então deves saber quem é o parvalhão com quem ela vive.
Ya biliyorsundur ya bilmiyorsundur.
Ou sabes mexer ou não sabes.
- Birbirimize o kadar benziyorsak bunun yanlış olduğunu biliyorsundur.
Se somos tão parecidos, sabes que isto é errado.
Evlat, burada yiyip içmemen gerektiğini biliyorsundur eminim.
Sabes que não é permitido comer ou beber aqui.
Ve sen de her zaman beni izlersin, yani nasıl yapıldığını biliyorsundur.
E tu vês-me sempre, por isso eu sei que tu sabes.
Eminim ani ölümlerde kurbanların mesanelerinin boşaldığını hatta bazen dışkıladıklarını biliyorsundur. - İnin trenden.
Deve saber que, no caso de morte súbita, as vítimas muitas vezes passam por uma súbita perda de urina e, por vezes, de excrementos.
- Umarım ne yaptığını biliyorsundur. - Dalga mı geçiyorsun? Haftanın her günü bu işi yapıyorum.
Então, só aquele o esquisito extraterrestre azul está a apontar-nos neste momento?
Vay anasını! Umarım ne yaptığını biliyorsundur, evlat.
Espero bem que saibas o que estás a fazer, miúdo.
Bu Dean'in diğer telefonu, ne yapacağını biliyorsundur.
Este é o outro, outro telemóvel do Dean. Portanto, sabes o que fazer.
Ve biliyorsundur az çok
E não te vejo desde então. - Eu lembro-me.
Bişeyler biliyorsundur
Tem de dar-me alguma coisa. Onde estão as armas armazenadas?
Yerden al ve ne yapman gerektiğini biliyorsundur.
Apanha-a e deita-a no recipiente apropriado.
Bir Confessor'a yalan söylemezsin. Bunu biliyorsundur.
Não podes mentir a uma Confessora, acho que sabes isso.
- O halde kurtulduğumuzu da biliyorsundur.
- Então sabe que a saldámos.
Ulusal güvenlik ile ilgili çok üst düzey bir görüşmeden olumsuz sonuçla geri döndüğünü biliyorsundur.
- Imagino que saibas que foi considerado para uma nomeação de alto nível relacionada com a segurança nacional e...
Biliyorsundur, annem muhtemelen yarın orada olacaktır.
A mãe, provavelmente vai estar lá amanhã.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]