Bir adam traduction Portugais
71,259 traduction parallèle
Kaygılı bir adam.
Ele está preocupado.
Cesaretli bir adam olarak tanındığı söylenemez.
Ele não é conhecido por ser destemido.
Ben güçlü bir adamım.
Eu sou um homem poderoso.
Ama refahınız ve sıhhatinizle değil, servetinizle ilgilenen bir adam tarafından şiddet dolu, çirkin bir ortamda büyümek, hiç yoktan iyi değildir.
Mas ser criado num ambiente violento e sinistro por um homem mais interessado na fortuna do que no conforto e bem-estar, não é melhor do que nada.
Julius adlı bir adam başladı.
Um homem chamado Julius iniciou-a.
Bir adam bu kadar kolay değiştirilebilirse, Onun vaatlerinin de olmayacağını nasıl bilebilirim?
Se um homem pode ser substituído tão facilmente, como saberei se as promessas também não o serão?
Komşularının ne düşüneceğini dert edinen bir adam böyle bir servet yapabilir miydi?
Parece-vos que isso foi construído por um homem que rejeitaria uma oportunidade tão promissora como esta por causa do que os vizinhos possam pensar?
Nasıl bir adam olur çıkardın?
Como poderias ser a pessoa que o faz?
Karılık vazifene gelince de böyle bir adamın tatmin olması için Nassau gibi bir yerde sen yatağa girmesen de girecek birileri bulunabilir.
Em termos das vossas obrigações para com ele, há muitas formas para um homem assim se manter satisfeito num lugar como Nassau, com pouca ou nenhuma participação vossa.
Valinin koltuğuna bir adam oturtacak, Jack haricinde bir adamı.
Ela precisa que haja um homem no gabinete do Governador, e não é o Jack.
Onun seçeceği, benim evleneceğim bir adamı.
Um homem da sua escolha, e quer que eu seja a sua mulher.
Herhangi bir adam değil...
Não é um tipo qualquer.
Babası müthiş itibarlı bir adam.
O pai dela é um grande manda-chuva.
Belki senin zekânda bir adam bu soruyu benim için cevaplayabilir.
Talvez um homem tão esperto como tu possa, por fim, responder a esta pergunta.
Son derece ciddi ve çok zeki bir adam.
É um homem sério e inteligente.
Ben onun sayesinde çok daha iyi ve cesur bir adamım.
Sou uma pessoa melhor e mais corajosa por causa dele.
- Bir adamım var.
- Tenho um contacto.
Kardeşinizin medyanın yansıttığı gibi bir adam olmadığını biliyoruz.
Sabemos que o seu irmão não é o homem que os media acham que é.
Bir adamı soğukkanlıIıkla öldürmeye hazır mısın?
Estás mesmo preparado para matar um homem a sangue-frio?
Vergisini ödemeyen yaşIı bir adamı dövdüğünü gördüm.
Vi-o bater num velhote que não queria pagar a taxa.
Seni seven bir adam var.
Tens um homem que te ama.
Senin gibi bir adam önünde diz çökerler.
Eu sei que fariam tudo por um homem como tu.
Aşağida aile dostunuz olduğunu söyleyen bir adam var.
Está um homem aqui em baixo que diz que é amigo da família.
Onun durumundaki bir adam içmeli mi?
Um homem no estado dele deve beber?
Eğer onu geri almayacaksak, bir adam duymuştum ; adı Lenny Gustaferson. Doktor Gus. Çok harika biri olmalı.
Se não a conseguirmos, sei de um tipo, Lenny Gustaferson, Dr. Gus, é suposto ser bom.
Polis üniformalı siyahi bir adam.
Um negro fardado...
Savunduğun bu kadının oğlu bir adamın başını kesti.
Esta mulher que estás a defender... O filho dela decapitou uma pessoa. E ele ainda anda por aí.
Ben küçük bir çocukken... benim için önemli olan bir adam... onunla ne zaman yalnız kalsak beni masasına dayayıp bana sahip oluyordu.
Quando eu era rapaz, um homem que devia cuidar de mim debruçava-me sobre a mesa e usava-me repetidas vezes sempre que ficava sozinho comigo.
Efendim, hiç tecavüzden ya da... cinayetten dolayı kör bir adamı tutukladınız mı?
Senhor já prendeu um cego sob acusações de violação ou assassinato?
Kör bir adamın durumunu böyle kullanması doğru değil.
Não seria correto usar o terceiro grau num cego.
O adam bir suçlu.
Ele é um criminoso.
Hayır, bu adam işe aldığım bir savaşçı sadece.
Não, este homem é um soldado que eu recrutei.
Şimdi dediğimi yap, ya da adamım kafasına bir mermi sıkacak.
Agora, faça o que lhe digo ou os meus homens dão-lhe um tiro na cabeça.
O zaman bir kaç adam bul ve yardım için masana getir.
Então, arranje pessoas que nos ajudem!
Bir şey saklayan adam hiçbir zaman böyle davranmaz.
Ele não agiu como um homem que está a esconder alguma coisa.
Her şeyi bilen adam olmak değişik bir şey.
É diferente quando se é a única pessoa que sabe.
-... şapkalı bir adam.
E um homem de chapéu. - Poe.
Fakat bunun sorumlusu olan adamı ele geçirmek... Bir başlangıç olurdu.
Mas imagino que deitar as mãos ao homem responsável por isso poderia ser um começo.
O adamın benim bir arkadaşım olduğunu bil... Fedakarlığı sorgulamadan önce.
Quero que saibas que esse homem era meu amigo, antes que comeces a questionar o sacrifício.
Şu kapının arkasındaki adamı ikna edemezsem ne büyük bir ayva yiyeceğimizi yeni fark ettim de.
Só agora me ocorreu o quão arruinados ficaremos se eu falhar em convencer o homem atrás daquela porta a apoiar a nossa causa.
Nassau tarihinde bir sürü adam rol aldı. Hiçbirisini şiddet sarmalını kıramadı.
Muitos homens tiveram o seu papel na história de Nassau, mas nenhum conseguiu quebrar o ciclo de brutalidade e falhanço.
San Francisco'nun üst düzey vergi veren güzel insanlari, bu adam, Ajan Jeffery Bendix, erkek egosunu tatmin etmekten başka bir sebebi olmaksizin bu kutsal törenin ortasina dalip, bu önemli ani ihlal etti.
Bons cidadãos do escalão superior de impostos de São Francisco, este homem, o agente Jeffery Bendix, invadiu esta cerimónia sagrada violando este momento importante por nenhuma razão, a não ser o seu ego masculino!
Eğer dünya çapında bir duyusal grup seksi isterseniz adamınız benim.
Se querem uma "sense-orgia" que dê a volta ao globo, sou o vosso gajo.
Bir zamanlar, bir Kikuyu kadın ve bir Luo adam birbirlerine âşık olmuşlar.
Uma vez, uma mulher Kikuyu e um homem Luo apaixonaram-se um pelo outro.
Aklınızı başınıza toplayıp bir dahakine adam gibi fikirlerle çıkın karşıma.
Afiem os lápis e tragam-me uma ideia excelente.
Mesela bir anda 5 milyon dolarlık bir ödeme alsam kocamın bir soruşturmayı askıya aldığı gün hem de üstüne de soruşturma açılan adamın kendisinden bu konudan bahsetmem gerektiğini akıl edebilirdim sanırım.
Por exemplo, se recebesse um pagamento de 5 milhões, no dia em que o meu marido parou de investigar o homem que fez o pagamento, eu arranjaria forma de te contar sobre isso...
Tek başımayken panzer tankın karşısına elinde sopayla çıkan atletli adam gibiyim. Bize lazım olan şeyse bir havan topu.
O meu processo sozinho é como atirar ervilhas contra um tanque, quando precisamos é de um canhão.
Burası artık görkemli yeni bir dünya Alan ve sen de Hollywood'un en güçlü adamı olmak üzeresin.
É um admirável mundo novo, Alan, e está prestes a ser um dos homens mais poderosos de Hollywood.
Onu unut çünkü Boo, adam gibi bir şeker ziyafeti için hem tuzlu hem tatlı lazım, dedi.
Não vai acontecer porque a Boo ensinou-me que um bom banquete de rebuçados tem sabores salgados e doces ou vice-versa.
Bir sorun mu var genç adam?
Há algum problema... Jovem?
Sence o adam sana gıcıkça davrandığın için bir şey mi yaptı?
Acha que aquele tipo fez algo pelo teu ataque de raiva?
bir adam var 42
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
adamı 23
adama 80
adams 109
adamım 2484
bir adam vardı 32
bir adamın 26
bir adam öldü 19
bir adam öldürdüm 17
adam 944
adamı 23
adama 80
adams 109
adamım 2484
adamim 23
adamın 29
adamlar 55
adam ol 18
adamım benim 32
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adam deli 37
adamımsın 21
adamın 29
adamlar 55
adam ol 18
adamım benim 32
adamlarım 38
adamın biri 39
adam haklı 53
adam deli 37
adamımsın 21
adam kim 19
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adamı rahat bırak 23
adam değil 16
adam ölmüş 24
adamı duydun 40
adam öldü 39
adam nerede 23
adama bak 17
adamımız o 17
adam kaçırma 35
adamı rahat bırak 23
adam değil 16
adam ölmüş 24
adamı duydun 40