Hiçbir zaman traduction Portugais
10,536 traduction parallèle
Joe MacMillan'la el sıkışmak hiçbir zaman iyi sonuçlanmaz.
Associar-se ao Joe MacMillan nunca acaba bem. Acredite, eu sei.
Hayır, sonlar hiçbir zaman o anlama gelmez.
Não, os fins nunca justificam os meios.
O şans hiçbir zaman yoktu.
Nunca tiveram essa oportunidade.
Ama fark etmeyecek, çünkü hiçbir zaman NIBIN'de çıkmayacak.
Mas não interessa, porque nunca irão encontrar nada no NIBIN de qualquer maneira.
Hiçbir zaman değildi ve bunu biliyordum.
Ele nunca esteve morto e eu sabia.
Beni hiçbir zaman ziyaret etmedin.
Tu nunca me visitaste.
Buna hiçbir zaman izin vermezdi.
Ele nunca o teria permitido.
Bana hiçbir zaman affetmeyekmiş gibi gelmedi.
Mas nunca me passou pela cabeça que nunca o faria, totalmente.
'Hiçbir zaman kötü bir yatırım yapmadı.'
Nunca fez um mau investimento.
Neden hiçbir zaman işime yarayacak bir şeyin tuşu olmaz?
Por que é que nunca há um interruptor para as coisas que preciso?
Ve hiçbir zaman açıklamadığım için.
E nunca explicar o motivo.
Rachel, tartışmayacağımızı söylemedim hiçbir zaman.
Rachel, nunca disse que não ia haver discussões.
Hikaye çözmek için bu kadar azimliyim çünkü o hikayeyi hiçbir zaman çözemedim.
Estou determinado a desvendar a história, porque... eu nunca consegui desvendar aquela.
Emma benim hiçbir zaman yapamadığımı yapmış olmalı.
Vê, a Emma pode ter conseguido o que eu nunca consegui.
Böyle bir aile için hiçbir zaman bu unutulmaz.
A família nunca recuperou.
Stevie ölmeden önce, hiçbir zaman o arabanın içinde değildi.
Não teve o carro antes da Stevie morrer.
Aramalıydım, ama sen telefonunu hiçbir zaman açmıyorsun o yüzden...
Teria ligado mas nunca atendes, por isso...
Sanırım senin yerinde olmak nasıl bir şey, hiçbir zaman bilemeyeceğim.
Acho que nunca poderei saber como é estar no teu lugar,
David'i baştan çıkarmak hiçbir zaman amaç olmadı, Arika.
Seduzir o David nunca foi a missão, Arika.
Pek fazla tecrübem yok, fakat... Şöyle tahmin ediyorum ki sevdiğin biriyle birlikteyken kendini hiçbir zaman yapayalnız hissetmiyorsun.
Não que tenha muita experiência, mas... imagino que nunca nos sentimos completamente sozinhos com quem amamos.
Burada hiçbir zaman güvende değildik zaten.
Aqui, nunca estivemos seguros.
O dükkandan çıkabilen tek kişi buydu bu da demek oluyor ki, ya Naziler dikkatsizdi ki hiçbir zaman değillerdir ya da bunun kaçmasını istediler, çünkü onlardan biri.
- Mentira. Ele foi o único a escapar daquela loja. Ou os Alemães ficaram descuidados, coisa que não fazem, ou queriam que escapasse porque é um deles.
Hiçbir zaman senin baban olmayacağım.
Nunca serei o teu pai.
Komiktir ki, hiçbir zaman o cümleyi bitirmezler ama biz her zaman ne olduğunu anlarız.
As necessidades da Agência... Engraçado, nunca terminam essa frase, mas sempre sabemos o que querem dizer.
Yapmaya çalıştığı şey için hiçbir zaman sorumluluk kabul etmediğini biliyor musun?
Tu sabes que ele nunca aceitou a responsabilidade do que tentou fazer?
Çünkü hiçbir zaman bir kimsem olmadı.
Porque nunca tive ninguém.
Kendi evimde hiçbir zaman gerçek sohbet yapmadım.
Nunca tive conversas sérias na minha casa.
Adam akıllı tanışmıyoruz dediğimi biliyorum ama gerçek olan şu hiçbir zaman arkadaşım olmadı.
Sei que disse que quase não éramos amigas, mas... a verdade é que... nunca tive amigas.
Sen ve Michael'in yaptiklarini hiçbir zaman kimseye söylemedim.
Nunca contei a ninguém o que tu e o Michael fizeram.
Hiçbir zaman da tanimayacak.
Nunca.
Hiçbir zaman bahsetmedim, onlar da sormadı.
Eu nunca falei nisso, e eles nunca perguntaram.
Ve hiçbir zaman da olmayacak.
E também nunca ia acontecer.
Ama yapamayız çünkü en başta hiçbir zaman böyle insanlar değildik.
Mas não podemos, porque, para começar, nunca fomos essas pessoas.
Hayır ama önceden hiçbir zaman çocuğun yerini değiştirmemiş.
Não, mas ele antes nunca tinha mudado um bebé.
Sörften hiçbir zaman hoşlanmadım.
Eu nunca gostei de surf.
Kahraman olmak hiçbir zaman umurumda olmadı.
Eu nunca quis ser herói.
Hiçbir zaman olmayacak.
- Não dá para ser como antes.
Fakat durum sizin için hiçbir zaman normale dönmeyecek.
Mas as coisas nunca voltarão ao normal para si.
Hiçbir zaman senin kadar kibar ve anlayışlı olmadım.
Nunca fui tão bondosa e tão empática como tu.
İkimizde kaybettik, diğer insanların mutluluğu için savaşabiliriz. Fakat hiçbir şey hissetmediğim son zamanı hatırlayamıyorum.
Perdemos ambas, por isso podíamos lutar pela felicidade dos outros, mas não me lembro da última vez que senti alguma.
- Adına hiçbir şeyi olmayan? - O zaman vazgeç ondan.
- Então, desista dele.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yoksa o zaman kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Ve babam da haklıdır, tüm dünya cehenneme dönecektir.
Se não pudermos fazer nada, se não houver nada que ninguém possa fazer, então, o meu pai tinha razão e todo o mundo vai para o inferno.
Hiçbir şansı kalmadığına ne zaman karar veriyorsun?
Em que ponto estabeleces que uma pessoa já não, tem mais hipóteses?
Hiç bir zaman iyi öpüşemediğimi ve hiç bu kadar hiçbir cebe sığmayan anahtarlara sahip olamayacağımı söyleyen, okul yöneticilerime.
A todos os funcinários da escola que disseram que eu nunca teria o meu próprio porta-chaves gigante, demasiado grande para qualquer bolso, e que eu não sabia beijar bem?
Skeçlerin hiçbir zaman sonu olmuyor.
Os sketches nunca têm fins.
Eğer onun ölümünde bir rolün varsa ve korkmuyorsan o zaman hiçbir şey anlamıyorsun demektir.
Se ajudaste na morte dela e não estás com medo, então não entendes nada.
Eğer o kadar küçük veya sıradan olduğunu düşünüyorsanız o zaman kiminle uğraştığınız hakkında hiçbir fikriniz yok.
E se pensas que ele é pequeno e comum, então não fazes ideia com o que estás a lidar.
- O zaman onlara hiçbir zarar gelmesine izin vermeyeceğim.
Então não deixarei que nada lhes faça mal.
Biliyorsunuz, söylemem gereken sey su ki bu uygulamayi her aday ajan sinifinda uyguladik ve her zaman biraz farkli seylerin ortaya çiktigi oldu fakat hiçbir sinif esasinda oy kullanmaya karar vermemisti.
Sabem, tenho que dizer... Aplicamos este exercício a todas as turmas de Rec's e o resultado é sempre diferente, mas nenhuma decidiu votar de verdade.
Hiçbir şey yolunda gitmiyor ve bana yeterli zamanı vermedin.
Esta é um situação de merda e não me deste tempo para trabalhar bem.
Bana korunmam için zaman kazandırdı. Alex'i de hazırlıksız yakalamış olmalı. Çünkü hiçbir şey planlandığı gibi gitmedi.
Deu-me tempo para me proteger e apanhou o Alex desprevenido, porque nada correu como planeado.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zamanın var mı 17
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236