Vak traduction Portugais
824 traduction parallèle
"Vakıf Hastanesi"
HOSPITAL DE CARIDADE
Anayurdundan çok uzakta, Vak Vak Adaları üzerinde bir yere iniş yaptı.
Longe, muito longe de casa, ele pousa finalmente numa das ilhas mágicas de Wak-Wak.
Hadi, iç şunu. Tadı su gibi. Vak vak!
Toma, sabe a água.
Vakıa tarihi araştırması yapıyordum. Sosyal hizmet görevlisinin talihsizliği.
Estava revisando alguns casos que tenho atrasados... a cruz dos trabalhadores sociais...
Bu senin vakıa tarihi araştırmalarından biri değil.
Este não é um de seus casos. Trata-se de nós!
Evlenmezse, onun için bir vakıf fonu kurulacak ve her ay düzenli geliri olacak.
Se não o fizer, vamos abrir um fundo de poupança e ela vai receber um salário.
Sizin vak'anızın bir izahatı varsa bulacaklardır.
Se houver uma explicação para seu fenômeno, eles a descobrirão.
Evet, efendim. 1952'deyiz ve ilk vakıamız Ekim 1915'teydi.
Sim, estamos em 1952. Comecei em Outubro de 1915.
Beni daha az sıkıntı verecek bir vakıa geldiğinde ara.
Procure-me de novo quando tiver algo não tão estimulante.
Bu Bayan Emily French vakıası.
É o caso de Emily French.
Yani bir soygun vakıasında parmak izinin olmaması pek şaşırtıcı değil.
Então, a ausência de digitais em caso de roubo... - não o surpreenderia?
Ki kendisi bu gibi vakıalarda olduğu gibi ifadesini adil ve tarafsız olarak vermiştir.
Que deu o seu testemunho de maneira justa e imparcial, como sempre faz nestes casos.
- Pekala, Bayan Vak Vak.
- Certo, Srta. Blablablá.
- Bayan Vak Vak!
- Srta. Blablablá!
O kadar çok konuşuyorsun ki, sana Bayan Vak Vak diyorlar.
Eu ouvi na escola. Chamam você de Srta. Blablablá.
Vak, vak, vak!
Blablablá!
- Vak! - Ooh!
Blá!
Vak.
Blá!
Bayan Vak Vak'tan.
E isso é para você. Você mesmo.
"Sahi, şu Bayan Vak Vak'ta ne bulmuşum ki?"
"O que foi que eu vi naquela Srta. Blablablá?" - Eu não tenho amigos.
Bahsettiğiniz vakıf mı?
A fundaçäo a que se referiu?
Yine başlıyoruz. Ümitsiz vak'asın sen!
Sempre a mesma história.Não tens emenda.
Vakıf Sekreterliği...
Secretário da Provedoria...
Vakıf için oynadığımız Pansiyoner'in İkilemi'ni hatırladınız mı?
Lembra-se da peça que fizemos, "O Dilema do Inquilino"?
Tahmin edemeyeceğiniz konulara vakıfım.
Há coisas que o senhor desconhece que me são familiares.
Birkaç vakıf yöneticisinin bunu paylaşmasını istiyorum.
Estou pedindo a vários dos curadores para cooperar.
- Evet. - Henüz olaylara vakıf değiliz efendim.
- Ainda não está confirmado.
Onlar için bir vakıf kuruyorum.
Eles vão inaugurar a minha nova fundação.
Benim kendi vakıf hesabım var.
- Tenho uma conta de investimento. - Tinhas.
Vakıf fonumdaki paraları fidyeye verdin.
Usou a minha conta de investimento para pagar o resgate.
Vakıf fonundan yılda yirmi beş bin gelecekti. Ayrıca beş bin dolar daha.
O meu fundo era de 25 mil por ano, mais um bónus de 5 mil.
"İki vak" düşman görünürde anlamına gelecek.
Dois grasnidos - atençäo, inimigo à vista.
"Üç vak" bana dönün demek.
Três grasnidos - todos para aqui.
Vakıf yeni bir çek yazacak... ve onu senin için konservatuara gönderecek.
Howard, a Fundação fará um novo cheque... e o enviará para você no conservatório.
Eğer Hitler gözünü karartarak Anvers'i ele geçirebilir ve denize ulaşabilirse yalnız önemli bir ikmâl limanını devre dışı bırakmakla kalmayacak aynı zamanda Müttefikleri ikiye ayıracaktı. Bu, İngilizler'e yaşatacağı ikinci bir Dunkirk vak'ası olacaktı.
Se Hitler capturasse Antuérpia num golpe audaz e chegasse ao mar, não só eliminaria o principal porto de abastecimento dos Aliados, como também os dividiria em dois e os britânicos poderiam ter de enfrentar outra Dunquerque.
Seni burada tutamayız. buradakiler umutsuz vak'a.
És normal e não podes ficar aqui, entre estes doentes...
Barış ile birlikte, Koreli yetimler Seul'un varoşlarında hastaneler ve rehabilitasyon merkezleri inşa eden, kayıtsız şartsız yardımda bulunan Washington hükümeti ve hayırsever Amerikan vakıfları sayesinde, barınacak yer, korunma ve yiyecek sahibi oldular.
Com a paz, os órfão coreanos encontraram refúgio, proteção e comida, graças as entidades beneficentes norte-americanas e o apoio do governo de Washington, que construiu no subúrbio de Seul hospitais e centros de reabilitação ;
Ümitsiz vak'a!
Ele é um caso perdido!
Unutma ki bütün masralarımız Vakıf tarafından karşılandı.
Com todas as despesas pagas pela fundação, claro.
Bir şarbon vak'ası kadar gereklisin bana, duyuyor musun?
Tanto quanto de uma caixa de veneno, ouviu bem?
Vak vak tatlım.
Cuá-cuá, querido...
- Vak, vak, vak!
- Não pertence cá, cá, cá!
Vakıf, Alpine Crest Kasabasına bir ödül veriyor ; suç oranı kişi başına en düşük olan yer olduğu için.
A Fundação vai entregar um prémio à cidade de Alpine Crest pelo menor índice de criminalidade per capita do Estado.
Yöneticisi olduğum vakıf her sene, kişi başına suç oranı en düşük yerleşim birimine bir ödül vermektedir.
A Fundação de que sou director oferece anualmente um prémio à comunidade com o menor índice de criminalidade per capita.
Söylememe gerek bile yok, o insanlar senin Vakıf adına çalıştığını bilselerdi, beni kürsüden anında atarlardı.
E se aquelas pessoas soubessem que trabalhas para a Fundação tinham-me expulsado da tribuna.
Eğer Vakıf'la birlikte çalışıyorsan, niçin bunu büyük bir sır olarak saklıyorsun?
Se pertence mesmo a essa fundação, porquê manter segredo?
Bu yüzden, benden çok vakıfla ilgilendi.
Foi por isso que passei tão pouco tempo na Fundação.
Beni vakıftan Devon Miles gönderdi.
Fui enviado por Devon Miles, da Fundação.
Bana kalırsa sen ve vakıf, dünyanın diğer sorunlarıyla ilgilenmelisiniz. Biz başımızın çaresine bakarız.
Mas tu e tua Fundação tratam da vossa parte do mundo, que nós tratamos da nossa.
Evet. O sırada vakfın adına çalışıyordun, Michael, Maddi destek vakıf tarafından sağlandı.
Estavas ao serviço da Fundação, Michael, com dinheiro da Fundação.
Teçhizat ve istihbarat, vakıf tarafından düzenlendi.
Coordenado por equipamento da Fundação e informações da Fundação.