English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yalnızca

Yalnızca traduction Portugais

20,547 traduction parallèle
Bae'nin yalnızca birkaç saati kaldı.
Ao Bae... restam apenas algumas horas.
Yalnızca bu iş için biçilmiş kaftan olup olmadığını merak ediyorum.
Pergunto-me se ele está talhado para isto.
Yalnızca para için evlenmiş.
Ficou rico casando com ela.
Yalnızca 20 adam.
- Morris, são apenas 20 homens.
Bu yalnızca ön oda.
Isto é apenas a antecâmara.
Yalnızca birbirimize karşı değil, ayrıca bize bel bağlayanlara karşı da.
Não só entre nós, mas... para aqueles que dependem de nós.
- Yalnızca sorun bacağım ve merdivenler.
É a minha perna... E as escadas.
Muhtemelen yalnızca sıcak yüzünden.
Provavelmente é do calor.
- Arapların dediğine göre efendim gerçekleşecek pek çok ölümden yalnızca ilkiymiş bu.
- Os árabes estão a dizer que esta foi apenas a primeira de muitas.
Aslında hayır, boş verin. Yalnızca bu kadar.
Na verdade, não, esqueça.
Ücret yalnızca beş yıldızlı servislerimiz için değil. Araştırmaya kaynak sağlamak için.
Os custos não são apenas pelos serviços de cinco estrelas, financiam investigação.
Senin hanene geldiğimden beri yirmi küsur yıl içinde seni yalnızca birkaç kez ağlarken gördüm.
Nos vinte anos desde que apareci à tua porta, só te vi chorar uma mão cheia de vezes?
Yalnızca sen değilsin.
Não és só tu.
Yalnızca karanlıkta büyüyen bir çiçek var.
Há uma flor que cresce na escuridão.
Varoluşun gizemi yalnızca hayatı yaşamak değil aynı zamanda uğruna yaşayacak bir şey bulmaktır.
O mistério da existência não é apenas continuar vivo, mas encontrar algo pelo que viver.
Yalnızca yanardağdan gelen kül.
São só cinzas daquele vulcão.
Vampirler sarımsaktan ve haçtan nefret eder, yarasaya dönüşürler yalnızca Hollywood saçmalığı.
Vampiros que detestam alho, cruzes e que se transformam em morcegos. São tretas de Hollywood.
Yalnızca bir ucube.
Apenas uma aberração.
Ya da yalnızca gerçeklerden saklanıyorsunuz.
Ou talvez se escondam da realidade.
Yalnızca nefes al.
Isso. Respire.
Elimde yalnızca onlar kalmıştı. Ve onları kurtaramadım.
Eram tudo o que me restava, e não consegui salvá-los.
- Bak adamım, yalnızca gitmek istiyoruz.
- Olhe, meu, queremos apenas ir embora.
Yalnızca hayatta kalmak istiyoruz. Peki ya sen Micah?
- Estamos só a tentar sobreviver.
Yalnızca hayatta kalmak mı istiyorsun?
Só te interessa a sobrevivência?
Romalı generallerin Sezar'a dönmesi gibi, yalnızca onu tahttan indirmek için.
Como os generais romanos voltaram para o César, apenas para o usurpar.
Ama yalnızca ben ve ortağım sınırı aşarsak.
- Apuros, mas só se nos impusermos.
Yalnızca üç kişiler.
Só há três deles.
Diyorum ki yalnızca mühendislik yapıp kod yazıp platformu kendi başımıza kurmayacağız. Aynı zamanda Jack'in ve sansarlarının kutu üzerinde çalıştığımızı düşünmesini sağlamalıyız.
Mas não só vamos ter de escrever o código e criar uma plataforma como temos de fazê-los acreditar que estamos a trabalhar na caixa.
İstediğin özelliklerin yalnızca minimumlarını karşılayacak bir şey yapacağımıza anlaşmıştık biliyorum ama bir şey diğerini tetikledi falan ve Jack iyi tutun çünkü sana öyle bir şey tanıtacağız ki...
Sei que tínhamos dito que íamos só cumprir os requisitos mínimos, mas uma coisa levou à outra... Jack, aperte o cinto, quero apresentar-lhe...
Yani aslında 250 milyon değerinde olan ama yalnızca 5 milyon yatırım alan bir şirketiz. - Beş parasız züğürdüz artık.
Somos uma empresa de 250 milhões com financiamento de cinco milhões e que agora não tem um tostão.
Monica buradaki işim yalnızca eğlence değil.
Monica, a minha missão aqui não é só divertir-me.
Her birimize yalnızca 10'ar tane.
Só temos dez cada um.
Yalnızca on gün içinde 100,000'den fazla kurulum gerçekleşmiş. Doğru değil mi?
Mais de cem mil instalações em apenas dez dias, não é?
Öyle bir şey varsa bu şiddetli bir risk sinyalidir. İçeridekilerin yalnızca bir şeyler yanlış gittiğinde hisselerinden vazgeçtiklerini bilmek için halkla ilişkilerde olmanız gerekmiyor.
Isso seria um risco, não é preciso ser RP para saber que só se vende ações quando algo está mal.
Ne yaptığını biliyorum. Beni utandırdığını sanıyorsun ama o, bu sikko ceketin yalnızca ikinci etkisi.
Sei o que estás a fazer, pensas que estás a envergonhar-me, mas é só o efeito secundário desse casaco.
Yalnızca en azından 50 milyon dolarlık şirketin % 10 hissesini sattı. Şimdi de onu suçsuz mu kabul edeceğiz?
Vendeu 10 % de uma empresa avaliada em 50 milhões de dólares e damos-lhe o benefício da dúvida?
Pesca-peskataryan olduğumu söyledim. Yalnızca başka bir balığı yiyen balıkları yiyen biri yani.
Sou "pesca-pescatarian", alguém que só come peixes que comem outros peixes.
- Pesca-pescataryan. - Yalnızca...
É um "pesca-pescatarian"...
Yalan. Yalnızca bara gidip seni yalnız bırakmamı istiyorsun.
Mentira, só queres que vá ao bar e te deixe em paz.
Devam et. Ama dosyalarımıza bakamazlar çünkü yalnızca minicik, dağılmış bitleri onlarda.
Mas não podem ver os nossos ficheiros porque só têm pedaços?
Nesli tükenmekte olan hayvanları yalnızca fikrini açıklamak için kurul toplantılarında kullanıyorsun.
Usa animais em risco para provar coisas nas reuniões.
Yalnızca fotoğraflarını gösteremez miydin?
Mas não podia mostrar-lhes fotos de animais?
Isırmak yok, yalnızca kokla.
Nada de morder. É só para cheirar.
Yalnızca istediğin şekilde değil.
Só não vou é fazê-lo... da maneira que tu queres.
Ondan kalanların yalnızca bana yanıt vermesini sağlamak için hackledim.
Fiz "hacking" ao que resta dela para me assegurar de que só respondia perante mim.
Onları anımsamak yalnızca travmaya neden olur.
Lembrá-las só te vai causar trauma.
Yalnızca paylaştığın hak ne de olsa... değil mi?
Bem, então devia poder ser partilhada.
Ya da belki yalnızca safradan kurtulmalıyız.
O melhor era a gente livrar-se do peso morto.
Önce Tenderloin silah çeker falan, ta ki yalnızca sen ve Armistice kalana dek.
O Tenderloin saca primeiro e por aí fora, até sobrarem tu e a Armistice.
Pekâlâ, yalnızca nefes al.
Respira.
Yalnızca nefes al.
Respira.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]