Yalnızsın traduction Portugais
678 traduction parallèle
Ayrıca neden burada yalnızsınız?
A propósito, porque é que estão aqui, sozinhas?
"Sanırım burada yalnızsınız."
"Imagino que se sente muito só por aqui."
Siz yalnızsınız.
Eu sei que se sente sozinha.
- Çok yalnızsın, değil mi?
- Sente-se só, não é?
Beni görmeye geldin çünkü yalnızsın... çünkü ağabeyininki gibi mutlu bir evde bir yabancı gibi oturmak yalnızlık... yanında kimse olmadan ata binmek yalnızlık.
Veio ver-me porque está só... porque é solitário estar como se fosse um intruso... numa casa com tanta felicidade como a do seu irmão... cavalgando sozinha pelos pântanos sem ninguém a seu lado.
Yalnızsın, ama çatlak değilsin.
És um solitário, mas não perdeste o tino.
Yalnızsın?
Está sozinha?
- Bu kalabalıkta bile yalnızsınız.
- Apesar de tanta gente sente-se só.
Ve sen yalnızsın.
E você está sozinha.
Sadece yalnızsın.
Sentes-te solitário.
Benim gibi yalnızsın.
Solitário como eu.
Neden yalnızsın?
Por que está sózinho?
Yalnızsınız, Amerikalı bir kızla tanışmak harika bir şey... gösteriden sonra sizinle bir bardak içki içebilir miyim?
Está só, é óptimo conhecer uma rapariga americana... e quer beber um copo comigo após o espectáculo.
- Evet, yalnızsınız.
- Está, sim.
- Yalnızsın. 20 adamım var...
Se precisar, tenho 20 ou 30 homens.
O zaman yalnızsın. Evet.
Os animais matam-se entre eles para viver, isso é o que você faz.
Eskiden olduğu kadar yalnızsın.
Está tão só como antes.
Hatta daha da yalnızsın.
Na verdade, mais só ainda.
Çok yalnızsınız efendim!
O senhor é tão solitário, Majestade.
Sen sadece biraz yalnızsın.
Sente-se um pouco solitário.
İki gün önce yabancıydık ve şimdiyse benimle yalnızsın.
Há dois dias, éramos estranhos e agora está aqui sozinha comigo.
Çok yalnızsınız, değil mi?
Está mesmo sozinha, não está?
Ne de olsa yalnızsın.
tu vives sozinho.
Sürekli acelecisin ve yalnızsın.
Sempre a correr...
Yalnızsın. Hiç ses olmaz.
Você está sozinho e não há nenhum barulho qualquer.
Şimdi de sen burada yalnızsın ve gece.
E agora você está aqui. Sozinho. À noite.
Görüyorum ki yalnızsınız, hanımefendi.
Vejo que está sozinha, senhora.
- Ama sen yalnızsın.
- Tu estás sozinho.
Seni yalnızsın sanmıştım.
E eu cri, que esteve sola.
- Neden yalnızsın?
- Está sozinha?
Yalnızsın.
Estás sozinho.
Çok uzak, çok yalnızsın.
És tão distante. Tão só.
Yalnızsınız.
Estarão por vossa conta.
Galiba yalnızsın tıpkı bir zamanlar, benim tek başıma olduğum gibi.
Acho que te sentes só, como eu me sentia quando não tinha ninguém.
Uzun süredir mi yalnızsınız?
Está só há muito tempo?
Yalnızsın, değil mi?
Está só, não está?
Sen de yalnızsın.
Aposto que se sente sozinho.
- Yalnızsın. - Evet.
- Estás sozinho.
Sen de benim gibi yalnızsın.
Sabe você é o tipo de homem que gosto.
Bakıyorum da yalnızsın.
Vejo que está só.
Demek yalnızsınız.
Compreendo. Então, tem estado aqui sozinha.
- Yani, ne olursa olsun, yalnızsın işte.
- Estou sozinha de qualquer maneira! - Isso mesmo.
Bu kalabalık yerde yalnızsın.
Sentes-te sozinho neste local apinhado.
Yanında bir fahişe olmadan, yalnızsın, öyle mi?
Só, sem uma puta?
En azından yalnızsın, öyle değil mi?
Pelo menos, estás sozinho?
O kadar... En azından yalnızsın, öyle değil mi?
Pelo menos, estas sozinho?
Yalnızsın.
Você está sozinho.
O kadar yalnızsınız ki.
Estão tão sozinhos.
O kadar da yalnızsınız ki.
São tão solitários.
Savunmasızsınız ve yalnızca zamana oynuyorsunuz.
Está sem defesa e apenas a fazer tempo.
Ne zamandır yalnızsın?
Somos incapazes de interferir na criação daquilo que tanto amamos.
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızız 36
yalnız mı yaşıyorsun 33