English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Z ] / Zamanlarımda

Zamanlarımda traduction Portugais

261 traduction parallèle
Ve şimdi, gecenin sessizliğinin dışında,... iki yalnız çocuğu bir araya getirdin,... ve bana bir arkadaş gönderdin,... gözlerime ışık olacak ve zor zamanlarımda yardımcı olacak.
E agora, saído do silêncio da noite, juntaste duas das Tuas crianças solitárias, e enviaste-me um amigo para ser a luz dos meus olhos e um conforto para os tempos difíceis.
Evet, Suçluydum, zayıf olduğum ilk zamanlarımda.
Eu já tive esse tipo de fraqueza.
Boş zamanlarımda, yazarım.
- Nos tempos livres, escrevo.
Benim için çok şey ifade ediyor. Zor zamanlarımda hep yanımda oldu.
Ajudou-me muito quando estava em apuros.
En iyi zamanlarımda bile.
Nem quando estou na melhor forma.
Böyle zamanlarımda bana aldırış etme.
Não faças caso de mim quando eu fico assim.
Ama sürekli değil. Sadece boş zamanlarımda.
Mas não a tempo inteiro, só nos meus tempos livres.
Bunlar en zor zamanlarımda bile asla elden çıkarmadığım birkaç değerli aile yadigarıdır.
Estes são preciosas heranças familiares que sempre me recusei a... separa-las de mim, mesmo nos piores momentos de adversidade.
Boş zamanlarımda kozmetik ürünleri satıyorum.
Sim, é a morada correcta. Steve, é para ti.
aksi takdirde nadir boş zamanlarımda ; Yazarım.
Excepto o facto de que nos meus momentos estranhos e livres escrevo.
İhtiyarlık zamanlarımda oğlum olacaksın ayrıca güçten düşünce elim ayağım.
Quero que seja filho da minha velhice... e meu apoio em minha debilidade.
Ya boş zamanlarımda kendi odamda takarsam?
E se eu só o usar no meu quarto, nos tempos livres?
Boş zamanlarımda evimizin dizaynı konusunda... çalışıyorum.
Estou a trabalhar em alguns projectos para a nossa casa, no entanto... no meu tempo livre.
- Boş zamanlarımda.
- Nos meus tempos livres.
Boş zamanlarımda mobilya yapmayı ve odada nereye konabileceği üzerinde tartışmayı severim.
E nos meus tempos livres, gosto de fazer móveis e discutir sobre a disposição destes numa sala.
Yoksa boş zamanlarımda, Bakanlığın... ajanlarını vurup dünyayı mı yönetiyorum?
Ou ando a abater agentes do Ministério... e a tentar mandar no mundo nos dias de folga?
Peki ya boş zamanlarımda gelirsem?
E se eu visitar os pacientes nos meus tempos livres?
- Şey, bazı zamanlarımda.
Tenho os meus momentos.
5 yaşında bir oğlum var. Boş zamanlarımda casus romanları okurum.
Tenho um filho de 5 anos e, nos tempos livres gosto de ler romances de espionagem.
Gerek yok. Boş zamanlarımda kendim çalışır.. ... ve ihtiyaç duyarsam Harryde yardım etme teklifinde bulundu.
Não, farei todo o trabalho dentro do meu prório tempo de folga... e se eu precisar de uma mãozinha, o Harry se ofereceu para me ajudar.
Ve biliyorum biraz yıpranmış ama çok zor zamanlarımda bana yardımı oldu.
É um pouco vergonhoso, mas tenho passado tempos difíceis.
Boş zamanlarımda ne yapayım?
E faço o quê no meu tempo livre?
İlham kaynağı ilk zamanlarda SunOs tan gelmişti üniversite zamanlarımda kullanıyordum oradan ilham aldım mmmm
A maior parte de minha inspiração veio do SunOS que era o que eu usava na Universidade naquela época.
Bunu... deli zamanlarımda öğrendim.
Eu aprendi isto... Nos meus dias selvagens.
Bushnell Keeler, hayatımı bütünüyle değiştirdi, ve o çok kötü zamanlarımda bana yardımetti, tüm hayatımca.
Bushnell Keeler mudou completamente a minha vida, e ajudou-me em muitas alturas dificeis na minha vida.
Boş zamanlarımda mutant avcılığı yapacağım ve korkunç, deforme olmuş yüzlerini gelecek nesiller için ölümsüzleştireceğim.
Vou caçar mutantes nos meus tempos livres e imortalizar os seus horríveis, rostos deformados para a posteridade.
Bay Lermontov, bir zamanlar hayatımda danstan başka hiçbir şeye yer olmadığını düşünüyordum.
Antigamente pensava, Sr. Lermontov, que não havia espaço para nada na minha vida, para além da dança.
Sanki uzun bir koridorda yürüyordum bir zamanlar aynalı olan, ve halen ayna parçalarının takılı olduğu ve koridorun sonuna ulaştığımda karanlıktan başka bir şey yok.
É como se eu estivesse a percorrer um longo corredor que dantes era espelhado. Ainda lá estão fragmentos do espelho, e quando eu chego ao fim do corredor, apenas há trevas.
Etrafımda turladığı zamanları saydım.
- De facto!
Buna alışkındım, yanımda olup bunu bana yaptırdığın zamanlar...
Eu fazia isso quando estava lá comigo.
Bir zamanlar, kendine ait bir yerin olsun isterdin diye kalmış aklımda.
Ainda me lembro do tempo em que querias muito ter uma casa.
Bunun gibi zamanlar vardır... gerçekten kendimden çok fazla hoşlanmadığımda.
Há alturas como esta... em que não gosto muito de mim mesmo.
François'ya tablo sattığımda... o zamanlar bir film yönetmeni değildi,. Eskiden bir sanat simsarıydı.
Falei com ele e disse a François que ele não era um director de cinema, mas que era um negociador de arte.
* Denediğim zamanları hatırladığımda *
When I recall the time I've tried
Diğer hayatımda, farklı bir yüze sahipken, bu kimliği taşımadığım zamanlar, yani ben Michael Long'ken,
Na minha outra vida, quando eu tinha outro rosto quando eu não tinha esta identidade quando eu era o Michael Long
evlat, bişeyler düşündüğüm zaman unutmak istiyorum. 15 yqşımda olduğum zamanlar gibi...
O que eu gostaria é de Eu esquecer meus 15 anos
O zamanlar hayatımda birçok şey olup bittiğinden dolayı.. .. birkaç günlüğüne aklımdan çıkıverdi.
Nesta altura passa-se muita coisa na minha vida e esqueço-me daquilo, por uns dias.
Ama şimdi geriye baktığımda anlıyorum ki o zamanlar hem kendi kendime... hem de batıdaki büyük çöle yabancıymışım.
Ao olhar para trás, é agora claro que eu me desconhecia a mim próprio... tal como desconhecia o deserto do oeste.
Bazı zamanlar, burada dolaştığımda, sektörün bitpazarı olduğumuzu hissediyorum.
Às vezes, quando ando por aqui, sinto que somos a feira da ladra do setor.
O zamanlar bir filme baktığımda her şey süt beyazsa, MGM bu derdim.
RKO. Mais tarde, MGM.
Benim de hayatımda böyle zamanlarım olmuştur.
Bem, admito que já sonhei em desviar-me do caminho.
Babamın beni ihmal ettiği zamanlar da yanımda olurdu.
Viemos de lugares tão diferentes, Hércules.
Son beş yıldır en mutlu olduğum anın, futbol oynadığım takımda yer aldığım zamanlar olduğunu anlamıyor musun?
Será que te ocorreu que a única vez que estive feliz nos últimos cinco anos foi quando joguei à bola? Quando faço parte de uma equipa?
Üzgünüm, o reaksiyonu verdim. Sadece- - son zamanlar hayatımda pek çok şey oldu, ve hepsi de ekstrem olaylar bacağın düştüğünde- - koptuğunda- - yerinden çıktığında- -
Desculpa ter reagido assim, mas muita coisa se tem passado na minha vida.
Denizcililk benim kanımda var, Bir zamanlar büyük-büyük babam, Huck Griffin
Navegar está no meu sangue. Desde que o meu bisavô, Huck Griffin, desceu o poderoso Mississipi.
O zamanlar iyi dayandım ama daha sonraki hayatımda çok sorunlar yaşadım çünkü o olaylar geri geliyor ve asla unutamıyorsun.
Eu aguentei bem isso, mas tive muitos problemas... mais tarde... porque aqueles acontecimentos voltavam e... nunca mais se esquecem.
Bir zamanlar hayatımda bir ışık vardı.
Ouve um tempo em que havia uma luz na minha vida.
Pohlman Çiftliğini yakınlarında kazı yapmaya başladığımda... geçen yaz bir zamanlar. Sanırım...
Acho que foi...
Bir zamanlar Saruman, benim ormanlarımda yürürdü.
Tempos houve em que Saruman passeava pela minha floresta.
Hayır, aslında hayatımda özel bir tek olay var ölene dek unutmayacağım... 91 yılında..., birliğim Kuveyt'e gönderilmeden önce direnişin son zamanlarında.
Não, na verdade há uma coisa em particular... que lembrarei para sempre. Foi em 1991, logo depois da minha unidade voar para o Kuwait... paraa remover os últimos ninhos de resistência.
Hayatımda dua ettiğim zamanların beni çok rahatlattığını hatırlıyorum.
Houve alturas na minha vida em que o terço foi um grande consolo para mim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]