O kadar ki traduction Russe
11,991 traduction parallèle
Herşeyi o kadar kişiselleştiriyorsun ki.
Ты все принимаешь близко к сердцу.
O kadar sessizdi ki.
Так тихо.
Sonuçta benim babam... # O kadar sorun etmiyorum ki umurumda bile değilsiniz #
В смысле, мой отец был... ♪ Настолько пофигу, словно вас вообще нет ♪
O kadar güzel ki.
Красавица!
Benim neredeyse hiçbir kıymetim yokken nasıl oluyor da Ross o kadar tehdit görülüyor ki insanlar onu asmak için bir servet harcıyor?
Почему я такое ничтожество, а Росс, Росс считается угрозой для человека, который готов потратить состояние, чтобы его повесили?
O kadar tuzu nereden bulacağız ki?
И где мы достанем столько соли?
Kimin o kadar parası var ki? Senin olabilir, belki bir gün.
Боже мой, это так смешно!
- Of! Biliyorum Ama o kadar paran var mı ki?
В твоей голове для нас вообще нет никаких шансов?
O kadar şekersin ki...
Ты такая сладкая, хочу...
Dediklerine göre oralardaki su o kadar safmış ki, insanı geçmişinden arındırırmış ve yeniden başlayabilirmişsin.
Вода там такая чистая, что может смыть с тебя прошлое. Ты начнешь сначала.
Wyatt etraflarını o kadar sarmış ki adam için her şeyi yapar, herkesi öldürürler.
Уайатт так задурил им головы, что они на все готовы. И всех убьют.
Burada ellerini mallardan uzak tutması gereken o kadar yalnız genç adam var ki.
Здесь много одиноких мужчин, и им нельзя прикасаться к товару.
O kadar tuvaletim geldi ki koca bir kovayı doldurabilirim.
Так писать охота, сил нет.
O kadar çok var ki.
Это очень много значит.
Görünen o ki ağzımı bozacak kadar çok özlüyorum.
Так сильно, что, видишь, даже ругаться начала.
Seni o kadar çok seviyorum ki bazen tek hissettiğim bu aşk oluyor, hayatımda başka bir şeye yer yokmuşcasına.
Очень люблю. Иногда кажется, что во мне одна только любовь. Ни для чего другого места не осталось.
Sana o kadar uzun süre kızgın kaldım ki, kendi kendime sordum ;
Я так долго злилась.
Ta ki o güne kadar... Yapmayı bıraktığım güne kadar.
Пока однажды не перестал.
Onu o kadar umursuyordun ki 15 yıl boyunca onu aramadın bile.
- Тебе так не наплевать, что ты не звонил ему пятнадцать лет?
Burnu o kadar havada ki birinin onu kesmemesine dikkat etmeli.
Так высоко задрал нос, ему бы побеспокоиться об его сохранности.
Burada o kadar çok hatıram var ki.
В этом месте столько воспоминаний.
Onu yakalamakla o kadar meşguldük ki.
Мы были так заняты попытками нагнать отставание.
O kadar kötü olurdu ki sinirlenirdin.
Тошнило так сильно, что тебя это злило.
Çilingirimiz o kadar mülayim gözüküyor ki kimse ondan şüphelenmez.
Наш взломщик с виду столь добропорядочен что вы его и не заметите, пока не будет поздно.
Sana o kadar güveniyor ki.
Она так сильно в тебя верит.
O kadar garip zamanlarda kur yapıyorsun ki.
Клянусь богом, ты флиртуешь в самое неподходящее время.
O kadar uzun zamandır kurallara bağlı yaşıyorum ki.
Я так долго играл по правилам.
O kadar uzun zamandır bu kurallara bağlı yaşıyorum ki.
Я так долго жил по этим правилам.
Onlara o kadar uzun zamandır inanıyorum ki.
Так долго верил в них.
O kadar aceleyle çıktım ki kimliğimi yanıma almayı unutmuşum.
Боюсь, я так торопился, что забыл документы.
Yardım edemediğim o kadar insan vardı ki bir süre sonra bunun değerini anladım.
Стольким людям я не могла помочь... но со временем, я научилась это ценить.
O kadar harika ki.
Идеально.
O gece hava o kadar soğuktu ki, atlarımızdan biri donarak öldü.
В ту ночь было так холодно, что одна из наших лошадей замерзла насмерть.
Mesaj diyordu ki, "Sizler elbette güçlü iş adamlarısınız ama o kadar da güçlü değilsiniz."
И послание гласило : "Несомненно все вы - очень влиятельные люди, но вы не всесильны."
Oysa şimdi o kadar yalnızım ki.
Но теперь... стало так одиноко.
Dalgalar çok büyüktü, altına girdim, o kadar karanlık, siyah ve soğuktu ki... ama birden bedenimin dışına çıktım.
Волны были такими большими, и я почувствовала, что меня тянет вниз, и стало так темно и холодно, а потом я внезапно оказалась вне своего тела.
O kadar yüksekte ki gökyüzünü bile ıslatıyor.
Называется Макутекаху.
Bir gün okuldayım ve o kadar konuşmuşum ki öğretmen geldi ve...
Как, в тот раз, когда я была в школе, и говорила слишком много.
Sporu o kadar özlemişim ki ardı ardına yüzme gösterileri izleyebilirim.
Я так соскучился по спорту, что мог бы смотреть повторы синхронного плавания.
Charlie'yi o kadar özlemişim ki zar zor nefes alabiliyorum. Ama başka bir yolu olmalı. Snyder için çalışmadığımız bir yol.
Я так скучаю по Чарли, что едва могу дышать, но... должен быть другой путь, такой, где мы не работаем на Снайдера.
Çok dikkatli olmalıyım çünkü o kadar yoğun egzersiz yapıyorum ki çok fazla su içiyorum.
Только надо немного посолить. Тут нужна вся соль во вселенной и здесь нет солонки.
Sonra birden... öfke duydum. O kadar salaklardı ki.
А потом просто... ярость, из-за того какие они тупые.
Güçlü insanları kızıştırmaktan o kadar çok korkuyorsun ki her zaman yaptığın şeyi yapıyorsun.
Вы так боитесь рассердить кого-либо, что вы делаете то, что вы всегда делаете...
Sana inanıyorum ama Wilkes'ın başına gelenlerden dolayı kendini o kadar çok suçluyorsun ki -
Я верю тебе. Но ты слишком винишь себя за то, что случилось с Уилксом...
Buraya ilk taşındığımda yeni bir sayfa açmak istiyordum. Sonra seninle tanıştım, sen de o kadar zalimdin ki...
Когда я переехал сюда, я просто хотел начать всё заново, а потом, я встретил тебя, ты была такой... скромной.
Bizler o kadar ötekileştirildik, başkalarından onay almayı o kadar kafaya taktı ki bulduğumuz o ufacık saygıya tutunmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Мы, люди, такие мелочные, так безнадежно ищущие одобрения, мы сделаем что угодно, если это принесет нам хотя бы малую толику почтения.
Karısına o kadar aşık ki onun ne olduğunu anlayamıyor.
Компетентный, энергичный, забавный... и так любит свою жену, что... не видит её такой, какая она есть.
Bu konuda o kadar hassastı ki.
То есть, она так переживала и...
O kadar lezzetli ki, her zerresini yemek istiyorum.
Он такой вкусный, что я хочу смаковать каждый кусочек. ( Предупреждаю, Гас говорит "нахуй". Он хочет запороть свидание. )
Son Baron, soyunu saf tutma konusunda o kadar saplantıIıymış ki... çocuğunu taşımaya sadece kız kardeşini layık görmüş.
Гoвopят, пoслeднeгo бapoнa тaк вoлнoвaлa чиcтoтa eгo poдoслoвнoй, чтo oн peшил, чтo быть мaтepью eгo peбёнкa дocтoйнa тoлькo eгo cecтpa.
Hepimiz o kadar şey atlattık ki umudu görünce tanıyamıyoruz artık burnumuzun dibinde olsa bile.
Мы столько всего пережили, что нам тяжело распознать надежду. Даже если она у нас под носом.
o kadar mutluyum ki 33
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19
o kadar 1376
o kadar güzelsin ki 18
o kadar iyi 85
o kadar param yok 29
o kadar iyi olur 16
o kadar da değil 104
o kadar oldu mu 34
o kadar mı 107
o kadar da önemli değil 19