And deep down tradutor Turco
583 parallel translation
And deep down underneath a substrata of social comment.
Ve bunların altında da toplumsal görüşler.
Christmas was getting near... and deep down I hoped this time around... baby Jesus would be born. Baby Jesus himself, for me.
Noel yaklaşıyordu... ve ben gizliden gizliye, Küçük İsa'nın bu kez doğacağını benim için gerçekten doğacağını umuyordum.
And deep down, you know she's right.
Ve aslında sen de biliyorsun ki, o haklı.
THOMAS : The liquid rock at depth contains a lot of water, and that water's happily dissolved when it's down deep.
Derinlerdeki sıvılaşmış kayalar çok miktarda su içerir ve bu su, çok derinlerdeyken mutlu mesut çözünür.
So if I draw a cross-section of Alaska, I come from the north, through the land, across the volcano and down gradually steeper and deeper, then down into a deep ocean trench... like this.
Eğer Alaska'nın bir enkesitini çizmek istersem, kuzeyden gelirim kara boyunca, volkanları geçer ve azar azar dikleşip, derinleşerek iner ve sonra da deniz bir okyanus yatağına gelirim. İşte böyle.
The ravine down there was piled 12 deep with dead and wounded men.
Aşağımızdaki vadide, ölü ve yaralılar tam 12 katlı bir yığın oluşturuyordu.
So down deep that an earthquake couldn't shake it, and a cyclone would be just another wind going by.
Bir depremin sallayamayacağı kadar derine yapılmış, ve bir kasırganın herhangi bir rüzgar gibi gelip geçeceği bir yer.
Them that goes down to the sea in ships and has business in the great waters these men see the works of the Lord and his wonders in the great deep.
Gemilerle denize açılanlar, okyanuslarda işleri olanlar Tanrı'nın gücüne şahit olurlar.
The whole place seemed to me like a deep hole... and the people down in it like strange animals... like...
Bütün bu yer bana derin bir çukur gibi geliyordu. Çukurun altındaki insanlar da garip hayvanlardı.
When he's dug deep enough... they tell him to put the shovel down, smoke a cigarette and say his prayers.
Yeterince derine inince... küreği bırakıp bir sigara yakmasını ve son duasını etmesini söylerler.
Listen, darling, I know that deep down you agree with me... with everything I want and hope and believe in.
Dinle sevgilim, biliyorum ki aslında benimle aynı fikirdesin... istediğim, umduğum ve inandığım her konuda.
Take her down fast and deep.
Çabuk derine indirin.
Down there in the deep place... with her hair waving'soft and lazy... like meadow grass under floodwater.
Saçları suyun altında, çayırdaki çimenler misali yumuşak ve tembelce dalgalanıyordu.
Deep down, when we get ready to tuck our heads under our wings and go to sleep we ain't kidding ourselves.
Ama gerçekte, yorganı başımıza çekip uyuyacağımız zaman kendimizi kandırmayı bırakırız.
He was way down deep under where there was this cave and it was real dark and muddy.
Suyun altında bu mağaranın olduğu yere kadar gittim ve orası gerçekten karanlık ve çamurluydu.
I mean, inside he was real deep-down scared and he broke like a rotten stick.
Gerçekten o kadar korkmuştu ki... kendini tutamayıp dağılıverdi.
How fresh they are and you down deep in that cold water in the dark.
Ne kadar da taze... Sen gidip şu soğuk suyun derinliklerine dalıyorsun.
The worst convicts, those deep down in solitary confinement... and the most ordinary file clerks... probably for large insurance companies... because they would be in fireproofed rooms... protected by tons of the best insulator in the world : paper.
Yeraltında tutulan azılı suçlular... ve vasat sicil kâtipleri... kanımca en güvenli konumdalar... çünkü ateş geçirmez odalardalar... ve etrafları bilinen en iyi yalıtkanla dolu : Kağıt.
This one must be deep and dark, straight down the line.
En derin ve en karanlık anda olmalı, tam tan yeri ağarmak üzereyken.
But I think the thing I hated most was that I knew... that deep down, under that small-town emperor... there was a human being that I wanted to know... and you wouldn't let come out.
Ama sanırım asıl nefret ettiğim şey o küçük kasaba imparatorunun içinde, derinde bir yerlerde tanımayı isteyeceğim bir insan bulunduğunu bilmem ama senin onun dışarı çıkmasına izin vermemendi.
And he started upward, he flew upward, upward, but soon the heat ofthe sun burnt his wings, and he dropped down to the bottom of a very deep canyon.
Ve yükselmeye başlamış, yukarı daha yükseğe, ama hemen orda kanatları yanmış ve en derin uçurumun, taa dibine düşmüş.
I mean, that's what we are... deep down, underneath our sophisticated civilization... and we should behave like they do.
Bu kültürlü, medeni hâlimizin altında içten içe hepimiz öyleyiz. Ve öyle davranmalıyız.
But in answer to your little question, Sheriff... I imagine those thieves... if they got across the river without sinking too deep in the sand... and got by those Mexican bandits... and they knew how to make a deal down there... I imagine those thieves might get in upwards to... $ 100,000.
Ama küçük sorunuza cevaben şerif... bence bu hırsızlar... eğer çamura batmadan nehri geçerlerse... ve Meksikalı haydutlara yakalanmazlarsa... ayrıca, orada nasıl pazarlık yapacaklarını da biliyorlarsa... benim tahminim bu hırsızlar 100.000 dolar... civarında bir şey alabilirlerdi.
And he knows that no matter what Ritchie says... that deep down in his heart he loves Joan, and he'll always love her.
Ve Ritchie ne söylerse söylesin, kalbinin derinliklerinde Joan'u sevdiğini ve hep seveceğini biliyor.
and plunge down head first into a deep pool, so that the Herr Professor and all of us may have our hands free again
Ve ilk defa suyun derinliklerine dalın. Dalın ki, Sayın Profesör ve hepimiz şaşırıp kalabilelim.
And I thought deep down, she really loved me.
Halbuki içimden bir ses beni sevdiğini söylüyordu.
I suggest that you reach deep down inside yourself there... and try and find something that will keep you awake a little while longer... because this transmission coming up may just...
Sana kendi benliğinin derinliklerine dalıp seni biraz daha uzun uyanık tutacak bir şeyler bulmanı öneririm. Çünkü bu mesajın gelmesi, sadece yaşama umutlarını tekrar alevlendirebilir.
Everyone knew her flowery beauty but, not many knew that deep inside her seemingly gentle and pure heart burned a raging desire to hunt down her enemies.
Herkes onun büyüleyici güzelliğinin farkındaydı fakat, pek çoğunun, kalbinde, düşmanlarına karşı beslediği nefret ve öldürme arzusundan haberi yoktu.
Deep down, Katarina is a little girl who is crying because she has fallen down and no one comforts her.
Katarina'nın içinde ağlayarak oturan küçük bir kız var,... düşmüş, canı yanmış..... ama kimse onu avutmaya gelmiyor.
And we've a mutual interest Deep down inside
Ve ortak bir çıkarımız var İçimizde, derinlerde
She knew from the start Deep down in her heart She and Tommy were worlds apart
En başından biliyordu derinliklerinde yüreğinin o ve Tommy insanlarıydılar farklı alemlerin.
Deep down, you're cold and heartless.
Kalpsizin tekisin sen.
BUT I THINK DEEP DOWN INSIDE, YOU WORRIED, AND YOU AIN'T HAPPY.
Ama düşünüyorum da, derinlerde bir yerde çok üzgünsün ve mutlu olamıyorsun.
There's a special problem. The atmosphere is turbulent and down deep, before we ever come to a surface, it's very hot.
Özel bir sorun olarak burada atmosfer çok fırtınalı, ve daha aşağıda katı bir dünya yüzeyi yok ve çok sıcak.
And you're in love with me, and despite the fact I do a lot of foolish things, cos you realise that down deep, I'm not evil or anything, just sort of floundering around, just ridiculous, maybe.
Evet, bir sürü aptalca şey yapsam da... Anlamışsındır zaten, derine inince hiç de kötü filan değilim. Debelenip duruyorum işte.
We tied sheets together and tried to climb down to the finger of land sticking out into the deep, swirling water.
Çarşafları birbirine bağladık ve derin,.. ... girdaplı suların üzerindeki dar kara parçasına inmeyi denedik.
But deep down, it will appeal to you less and less.
Ama bu ses sana gittikçe daha az seslenecek.
But it's not great. You see, Marilyn, I want you to reach deep down inside yourself this time, and come up with something specifically unique.
Ama muhteşem değil.Bu sefer seni kendi içinin en derinine erişmeni istiyorum.
There deep down under the swirling water the infamous Professor Moriarty and the foremost champion of law of his generation will lie together for all time.
Aşağıda derin azgın suların içinde rezil Profesör Moriarty ile zamanın en başarılı kanun temsilcisi, birlikte ebediyen yatacaklar.
And when I come to, you're gonna give the money back, because I believe, deep down, that you are an honest man.
Ne oldu, baba? Canım, köpeğini kısırlaştırmamıza müsaade ediyor musun?
And when I come to, you're gonna give the money back, because I believe, deep down, that you are an honest man.
Ayıldığımda sen de parayı geri vereceksin. Çünkü, özünde dürüst bir adam olduğunu biliyorum.
It all boils down to a deep-rooted hatred... of Russia itself. And it's a bestial hatred.
Her şeyleri Rusya'ya karşı inanıImaz bir nefrete, hayvani bir öfkeye dönüşmüş.
You know, I kidded myself about loving her but deep down I knew. And knowing, I behaved selfishly.
Aslında ona aşık olduğumu düşünerek kendimi kandırırken bile yaptığım hatanın farkındaydım.
One down in the ninth. Jackson delivers, Tomlinson swings and drives one deep to right field!
1 bölüm daha geçtik Jackson yolluyor, Thomlinson vuruyor sahanın derinlerine,
I think I could express all the bad experiences I've had and all the suffering I have felt deep down inside me.
İçimde hissettiğim... tüm acıları ve yaşadığım kötü şeyleri ifade edebilirdim herhalde.
'And it turns out that, down deep...'... she's still in love with me.
Öğrendim ki, içinde bir yerlerde bana hala aşık.
This one is another deep sea fish, this has a luminous lure made by bacteria, luminous bacteria, and it uses it as a bait to lure prey into its vicinity and then slams its fishing rod down in the vicinity of its jaws,
Bu da bir başka derin deniz balığı. Lüminoz ( ışık yayan ) bakteriler sayesinde ışık saçan bir cazibeye sahip ve bunu, avını cezbederek yakınına çekmek için yem olarak kullanır.
Well, and even if deep down, on some instinctive level, there were an awakening of a desire to get back together, trust me, Fleischman doesn't have the slightest interest.
Yani, her ne kadar derinlerde, içgüdüsel bir düzeyde eğer biraraya gelme arzusunun uyanışı olsa bile güven bana, Fleischman'ın en ufak bir ilgisi bile yok.
Deep down, we all knew money was just a pretext... and that he'd do it anyway.
Ta içimizde paranın bahaneden başka birşey olmadığını ve onun gene de bunu yapacağını biliyorduk.
An artist has to dig down deep in his guts, Maurice, and pull it out, okay?
Bir sanatçı onun içinde daha derine inmek gerekiyor cesaretle Maurice, tamam mı?
Now, if we're even gonna think about qualifying, we're each gonna have to sit down and take a nice, deep look inside.
Seçmeleri düşüneceksek, yerimizde oturup kendi işimize bakmalıyız.
deep down inside 35
deep down 399
down 3353
downtown 201
downstairs 319
downs 77
downey 56
downton abbey 33
downers 18
down the street 38
deep down 399
down 3353
downtown 201
downstairs 319
downs 77
downey 56
downton abbey 33
downers 18
down the street 38
down on your knees 79
down the hall 119
down low 42
down the line 26
down the road 38
down the stairs 50
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the hall 119
down low 42
down the line 26
down the road 38
down the stairs 50
down on the floor 28
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450
down on the ground 130
down to business 31
down in one 23
down now 22
down to 41
down in front 26
downing street 23
down you go 36
down here 450
down on the ground 130
down to business 31
down in one 23
down now 22
down to 41
down in front 26
downing street 23