And there's more tradutor Turco
2,482 parallel translation
There's more cows and chickens there than people.
Bizim orada insandan çok inek ve tavuk var.
Oh, and there's one more special feature.
Burada bir özellik daha var.
Here's session notes, and there's more on the computer.
Terapi notları. Devamı da sistemde.
There were regular altercations with the patients, and recently these outbursts have been getting more frequent, and more violent.
Hastalar arasında bu tarz kavgalara sıkça rastlıyoruz. Son dönemde böyle kavgalar sıkça patlak vermeye başladı. İyice kontrolden çıkıyorlar.
Me and some of the guys are gonna go get couple beers, and there's always room at the table for one more screw-up.
Birkaç kişi birlikte bira içmeye gideceğiz ve masada her zaman çuvallamış bir kişi için daha yer var.
- Oh, there's more. Look at the uppercase "G" s, and then the lowercase "O" s, "E" s and "R" s.
Büyük G harfine ve küçük o, e, r harflerine baksana.
And I need to separate these bones before there's any more chemical damage to them.
Ayrıca kemiklere daha fazla kimyasal zarar gelmeden bu kutudan çıkarmalıyız.
Cos there's plenty more fish in the sea and all that.
Denizde balık çok, anlarsın ya.
And we look at the fact that, in most concerned estimates in Milky Way galaxy, that there are at least 10 000 earth-like planets, that have intelligent life on them and at least half of them are likely to be as advanced or more advanced than ours.
Ve biz Samanyolu Gökadası'na baktığımızda, tahmini en az 10000 tane üzerinde zeki hayat olan dünya benzeri gezegen var ve bunların en azından yarısı bizim kadar ya da bizden daha ileriler.
That generates lots of economic activity, that generates jobs and as more and more money is spent, there's more demand.
Çok fazla ekonomik aktivite üreten, iş üreten, ve daha fazla para harcandıkça, talep de artar.
The agenda of the ruling elite is the product of a destructive worldview, based on their beliefs, that there's not enough to go around, that some people are more deserving than others and that their safety depends on maintaining absolute control over the rest of us.
Yöneten elitlerin gündemi yıkıcı dünya bakışının ürünü, etrafta dolaşmak için yeterli birşey yok inanışına dayalı, bazı insanların, diğerlerinden daha değerli olduğu inancına ve onların güvenliği hepimizin üzerinde tam kontrol kurmaya dayanıyor.
As we develop increased relationship to who's in the driver seat, what happens is that here is a synergy, it's a symbiotic relationship, that our inner lives are actually able to be more in tandem of we're choosing to go and we're able to get there.
Sürücü koltuğundakiyle ilişki geliştirdikçe, orada birlikte çalışma olur, bu bir ortakyaşam ilişkisi olur, içsel hayatımız arka arkaya nereye gideceğimizi ve oraya varmamızı daha olası yapar.
There is no question in this country, that money, that capital, is being increasingly concentrated in the hands of a few and those, who are so powerful, are concentrating it farther, but there is a force, that's more powerful and that's the power of the people.
Bu ülkede soru olmayan, pek azının elinde yoğunlaşan para, sermaye, çok güçlü olanda daha da fazla yoğunlaştrıyor, ama daha güçlü bir güç var, o da insanların gücü.
And might there be more to America's origins than we've been told?
Amerika'nın kökeninde söylenenden daha mı fazlası var?
Listen, for whatever it's worth, I think you're beautiful, and I think you're getting more beautiful every single day, and there's no one I would rather walk with towards the sweet release of death than you.
Dinle, ne olursa olsun, ben senin güzel olduğunu düşünüyorum, her geçen gün daha da güzelleşiyorsun ve bunu hiç kimse değiştiremez ölüm en güzel şekerini bana sunmuş ve ben kabul etmiş olsam bile.
Yeah, and there's more blood over there.
Evet, şurada daha çok kan var.
I'll know more once we get in the O.R. and clean it up, but there's a chance you could lose these two fingers.
Ameliyata girip üzerini temizlediğimizde daha iyi göreceğim ama bu iki parmağı kaybetme ihtimaliniz var.
And if there's one, there's bound to be more.
Biri geldiyse, mutlaka daha fazlası da gelecektir.
There is no more space, and yet it's human nature to want to claim your own turf.
Artık yer kalmadı, ama yine de kendi arazisini sahiplenmek insanın doğasında var.
And there's so much more to say about film noir.
Kara film hakkında söyleyecek daha pek çok şey var.
There's a heap a Mexicans out there who want nothing more than to sneak past our border, and we gotta stop'em!
Bir yığın meksikalı sınırı geçmeye çalışıyor sınırdan yılan gibi geçmelerini ve onları durdurmalıyız.
There's a lot of fun and interesting ways we can decorate our queefs and just make them more dynamic for the holidays.
Fortlarımızı süslemek için bir sürü ilginç ve eğlenceli yöntem var ve onları tatiller için daha dinamik hale getirebiliriz.
There's still a lot more flowers to do, and I know they need more chairs outside.
Hala yapılacak, oldukça fazla çicek var. Ve biliyorum dışarıda daha çok sandalyeye ihtiyaç var.
At the time Hope went missing, there was another potential victim who was the same age and had the same physical characteristics as Hope, and she was even more accessible.
Hope kaybolduğu sırada potansiyel bir kurban daha vardı, aynı yaşta ve Hope'la aynı fiziksel özellikteydi ve daha erişilebilir konumdaydı.
There was nothing to help get more specific, except his arms pinned to his sides left small portions of unburnt flesh and an old battle wound.
Kollarının iki yana sabitlenmesinden dolayı yanmayan ufak et parçaları ve eski bir savaş yarası dışında daha detaylı bir bilgi edinmemize yarayacak bir şey bulamadık.
Now I know my grades are not the best, and I'm really working to improve them so there're more * vis-a-vis my athletics. Oh, I tell you, with an attitude like that, you're gonna have a lot of choices.
Notlarımın çok iyi olmadığını biliyorum, ve yükseltmek için gerçekten çalışıyorum dolayısıyla sıklıkla sporla karşı karşıya geliyorlar, bu yaklaşımınla, pek çok seçeneğin olacağını söyleyebilirim.
Apes would notice that there's more and more apes in the same tree and less and less food, increasing incentives for apes to go from one patch of food to a different one, separated by grasslands.
Maymunlar aynı ağaçtaki maymun sayısının gittikçe arttığını ve yiyeceğin gittikçe azaldığını fark edince maymunlardaki artan içgüdü, onları çayırlar tarafından ayrılmış bir araziden bir diğerine gitmeye itti.
See, there's this guy, Villanova, he's in charge of all these Lotus dudes, the ones outside here, and a bunch more all over the world.
Bak, bir adam var Villanova. Bu Lotus'taki tüm adamların başında, dışarıdakilerin ve dünya çapında bir sürüsünün.
And there's a period of time, hard to imagine today, when he was more or less a laughing stock of silicon valley.
Ve bir zaman vardı ki, şimdi hayal etmesi bile zor, Jobs Silicon Valley'de dalga geçilen biri haline gelmişti.
Let's just tranq and bag the sucker before there's any more weirdness.
Başka gariplik olmadan şu lanet şeyi... bayıltıp, paketleyelim.
There's not much to eat on land and the fact is that the longer the cubs have to wait until the ice returns, the more likely they are to die.
Karada fazla yiyecek yok ve yavrular buzun dönmesini ne kadar uzun süre beklerse ölme ihtimalleri de o kadar artıyor.
Modern means make Mark and Jeff's journey a more comfortable affair, but once there, they will be tested to the very limits of their endurance.
Modern imkânlar sayesinde Mark ve Jeff'in yolculuğu çok daha rahat. Ancak oraya vardıklarında, dayanıklılık sınırlarını test edecekler.
And not just because we both can't fit in there together any more.
Ve bunun nedeni artık oraya ikimizin aynı anda sığamıyor olması olmasın.
Now, here at the plant, there's no position more important than our accounts man, who's responsible for glad-handing our customers and suppliers.
Şimdi, enerji santralinde, satış temsilciliğinden daha önemli bir pozisyon yoktur. Bu görevdeki kişi müşterilerimizi ve tedarikçilerimizi mutlu etmek için herşeyi yapmalı.
Well, theytook the body and they burned it for hours, then they burned it some more, stuck it in there.
Bedeni alıyorlar ve saatlerce yakıyorlar. Sonra biraz daha yakıyorlar, oraya sığdırıyorlar.
If you send men in there, more people are going to die, and then after the bloodbath, there's only one move left, to kill everybody else with your rabbit-proof fence.
Oraya adamlarını gönderirsen, daha fazla insan ölecek, ve ardından, katliamdan sonra, geriye tek bir hareket kalıyor, Elektrik kalkanıyla herkesi öldürmek.
None of it is anything more than a hypothesis. and there is no Steins Gate world line.
Gerçi tüm bunlar hipotezden başka bir şey değil. Gelecekteki sizlerin yanılmış olma ve Steins Gate dünya çizgisinin aslında var olmama ihtimali de var.
Just keep embracing your inner po and let it be More on your outer area there.
İçindeki Po'ya dışındaki Po'dan daha çok sarılmaya devam et.
This is a project from the Local Culture Division and I was thinking about if there was a more diverse way to make use of it.
Bölgesel Kültür şubemiz bu proje üzerinde çalışıyor. Projeyi geliştirmek için,... afişi daha farklı alanlara yönlendirmek için ne yapılabileceğini düşünüyorum.
I brought it up with my sergeant, and he agreed with me that we still don't have enough to charge this guy, so there's not a lot more we can do at this point.
Komiserimle birlikte buraya getirdik ve o da benimle hemfikir. Adamı suçlamak için hala yeterince kanıtımız yok yani bu noktada yapabileceğimiz pek bir şey yok.
There's just more room to... To eat and to move, and to...
Bununla yemek ve hareket etmek kolay.
There's an arctic wasteland, which is very far north and you go all the way to a more desert wilderness and everything in between.
Kuzey kutup bölgesinde boş bir araziden onca yolu kat edip ıssız bir çöle kadar geliyorsunuz ve arada ne varsa görüyoruz.
And there's plenty more where that came from.
Geldiği yerde daha da fazlası var.
And said, "I can tell you where there's millions more just like that."
"Milyonlarcasını nerede bulacağınızı anlatabilirim" demiş.
I've known Rut Buchanan my whole life, and there's not a man alive that has done more for Amos.
Hayatım boyunca Rut Buchanan'ı tanıdım. Amos için ondan daha çok çalışmış bir kişi olmamıştır.
There is more to life than you, and your fences and your boundaries.
Senden, çitlerinden ve sınırlarından ötede daha fazla hayat var.
I love technology, but we just... we don't want to abuse it, because there's more to relationships than pushing buttons, and that's what this program is about.
Teknolojiyi severim. Ama onu kötüye kullanmanızı istemiyoruz. Çünkü düğmelere basmaktan daha iyi ilişkiler kurmayı bu program sayesinde anlayacaksınız.
And on top of it, there's algae that grows out here and all of that stuff accumulates in these little holes, and because it's black, it absorbs the sun's heat more than the surrounding ice does.
Bunların üzerinde ise burada yetişen bir alg var. Tüm saydıklarım bu küçük deliklerde birikiyor. Siyah olduğu için de çevresindeki buzdan daha çok Güneş ısısı emiyor.
Ah. Helius, there's more to life than gods and Titans.
Helius, Tanrılar ve Titanlardan başka şeyler de var hayatta.
There's less risk and more money.
Daha az riskli ve daha çok paralı.
Okay, listen, there's at least four baby daddies here for you and I just texted three more.
Tamam, dinle. Burada en az dört tane dul baba var ve üç tanesine daha mesaj attım.
and there's 117
and there's this 29
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's more 591
there's more to it than that 45
there's more where that came from 46
there's more to it 25
there's more than one 34
and there's this 29
and there's nothing 21
and there's a 25
and there's something else 41
there's more 591
there's more to it than that 45
there's more where that came from 46
there's more to it 25
there's more than one 34
there's more coming 16
there's more of them 25
there's more to this 16
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
there's more of them 25
there's more to this 16
more 1904
moreno 58
moretti 68
moreau 46
morello 30
morelli 46
more or less 614
more than you know 97
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than you can imagine 30
more than ever 118
more than anything else 28
more than me 30
more than enough 37
more than you think 24
more drinks 21
more tea 49
more than you 43
more than you can imagine 30
more than ever 118
more than anything else 28
more than me 30
more than enough 37