And there he is tradutor Turco
2,118 parallel translation
And there he is!
İşte burada!
The food is wonderful, and there he is right there.
Yemekler mükemmel. Ve kendisi de işte burada.
and he's made his way home and he scratched on the door, and we open the door and there he is and we go,
Eve geliyor, kapıyı kazıyor kapıyı açıyoruz, karşımızda köpeğimiz. Ve diyoruz ki...
And there he is.
İşte orada.
And there he is with a diamond stick pin and a Rolls-fucking-Royce.
O ise pırlanta kravat iğnesi ve kahrolası Rolls Royce'uyla geziyordu.
And there he is! Gajeel is in the house!
İşe Gajeel de burada!
And he'll be able to tell you if anything's going on, which I really don't think that there is anything wrong. Okay. I really don't.
Bir sorun varsa hemen anlar ki ben hiçbir sorun olduğunu sanmıyorum.
I mean, there's nothing more that he'd like to do than tell you that he killed Raul, if only to look you in the eye and show you what a real man is.
Yani, gözlerinin içine bakıp sana gerçek adam nasıl olurmuş gösterebilmek için Raul'ü dahi öldürdüğünü söyleyebilir.
There is a dead man in the Temple and he wants to look into our accounts?
Tapınakta ölü bir adam var ve o hesaplarımıza bakmak istiyor.
All he has to do is sit there without saying anything and the girls will gather
Tek kelime etmeden orada oturması kızların toplanması için yeterli.
He... he is the father of my child, Addison, and there's a bond there, and maybe I shouldn't expect you to understand that.
O benim çocuğumun babası, Addison ve aramızda bir bağ var.
There is a man in front of my house! And he is talking to me about Titus!
Evimin önünde kim olduğu belli olmayan bir adam bana Titus'dan bahsediyor!
Well, big plans, but Steve really is just the son, and he is letting us stay here so Puddle can go to school, so there is that.
Bunlar büyük planlar ama Steve sadece oğlu ve Puddle okula gidebilsin diye burada kalmamıza izin veriyor. Yani işin bir de bu yönü var.
Lfyour mother's child is a boy, then he's the heir and I go back to living on my wits, and you'd rather not follow me there!
Annenin çocuğu erkek olursa, vâris o olacak ve ben hep çalışacağım! Ve sen bunu seçmiyorsun.
We don't know much, but we know that MacPherson is out there, and... He already killed you once.
Pek bir şey bilmiyoruz ama McPherson'ın orada bir yerde olduğunu biliyoruz ve seni bir kere öldürdü zaten.
There's a big sleeping lava man in our front yard, and he is so hot! We're just trying to beat the heat.
Biz sadece ateşimizi söndürmeye çalışıyorduk.
He was very German and highly organised, and if he designed a set, when you walked on for the first time, there would be a cross on the floor, and he said, "That is the camera position with a 35 millimetre lens."
Müthiş organize, tam bir Alman'dı. Bir set dizayn ettiğinde... Orada ilk kez yürürseniz zeminde bir çarpı işareti olurdu.
There is a briefcase and a canister somewhere in that apartment that can prove that he killed that bird.
Dairesinde bir yerde içinde bir kutu olan bir çanta var. Bu kuşu öldürdüğünü kanıtlayabilir.
We need to find out who this John Doe is, where he was before he died and if anybody else out there had contact with this mystery poison.
Pekâlâ, maktûIün kim olduğunu,.. ... ölmeden önce nerede olduğunu ve bu gizemli zehirle birisi temas etmiş mi öğrenmeliyiz.
The reason there's no link between our Viking Mauler and our burial is because he didn't do it.
İşte bu yüzden Viking Mauler ile ceset arasında bir bağlantı kuramadık. Çünkü o yapmadı.
So all I got to do is get in there, get the guy alone and... shoot him with so much dead man's blood he'll think he's rushing a fraternity.
Tek yapmam gereken, oraya girmek herifi tek başına yakalamak Ona Ölü Adam'ın Kanını öyle bir vuracağım ki kardeşlik evi yürüttüğünü sanacak. - Seninle gelmeliyim.
And he said, " There she is.
Ve "işte o" dedi.
There is a guy, Gordon Godfrey and he thinks that Green Arrow is my ex-boyfriend.
Şu adam Gordon Godfrey. Green Arrow'un eski erkek arkadaşım olduğunu düşünüyor.
All I know is that this customer John kidnaps me, and then he tells me that he's my father, and now there's men chasing us.
Müşterimiz John beni kaçırdı ve bana babam olduğunu söyledi. Şimdi ise peşimde adamlar var.
And if he hits his numbers there'll be more money behind that.
İyi iş yaparsak da daha fazla para gelecek.
And Arun is the only one who is allowed to go in there when he brings her cappuccino.
Ve yalnızca Arun bu odaya girme iznine sahip. O da kapuçinosunu götürmek için.
There is a very real possibility that Julian killed those boys to keep them away from his sister, and he's using his mother and her house to bury the evidence.
- Kuvvetle muhtemel, Julian kardeşini korumak için o çocukları öldürdü ve kanıtları gömmek için de annesini ve onun evini kullanıyor.
... So I turn around, and there's Jeff behind me, And he is so focused on beating me That he forgets to lift the daggerboard
Arkamda Jeff vardı beni yenmeye o kadar odaklanmıştı ki salmayı kaldırmayı unutmuştu ve sahile çok az kalmıştı sonuçta o dalgalarla boğuşurken ben de nazikçe sahile çıktım alkışları kabul ettim.
He's not really happy with me... Not being there when they called our names, and... Is that the crown?
Benimle çok mutlu değil yani isimlerimiz çağırıldığında ve taç bu mu?
Say that he is handsome, how happy he makes you, and how can you buy the things that make you pretty for him if there is no Belle Femme?
Ne kadar yakışıklı olduğunu, seni ne kadar mutlu ettiğini ve Belle Femme olmadan ona güzel görünebilmek için kıyafetlerini nasıl alabileceğini söylersin.
There ain't no security, and the only guy who works here is the pharmacist, and he's like a hundred years old.
Güvenlik yok ve burada çalışan tek kişi eczacı, o da 100 yaşında gibi duruyor.
Is there a word in Spanish for someone who used to pretend to be a professor, but was a teacher, but wasn't actually a teacher, and he's now a student?
İspanyolca'da profesör gibi davranan, ama öğretmen olan, ama aslında öğretmen olmayan ve şimdi de öğrenci olan biri için bir kelime var mı?
Markus is still out there, and he's gonna be looking for those, and then he's gonna be looking for her.
Markus hâlâ dışarıda ve elmasları arayacaktır olmayınca da Ames'i arayacaktır.
But the fact remains, her killer is still out there. And you know what he looks like.
Ama katil hala dışarıda ve sen neye benzediğini biliyorsun.
There is a killer on trial, and if I look at all unsure about what happened, - he might walk. - Okay, well, let's...
Katil de mahkemede olacak ve ben dediklerimden emin değilmiş gibi görünecek olursam oradan elini kolunu sallayarak çıkar.
He went upstairs about a minute ago, and Alex is still up there with Nicole.
Bir dakika önce yukarıya çıktı ve Alex hala Nicole ile yukarıda. - Tamam.
And in that region, there is a tradition of touching up the paintings time after time, so he sat, and he started to touch up the paintings.
O bölgede, resimleri rötuşlama geleneği söz konusu. Defalarca. Böylece, oturup resimleri rötuşlamaya başladı.
The story goes that Descartes is wandering through the royal gardens and he sees a fountain, and in the middle of the fountain there is an enormous statue of Neptune, which is spouting water, a bit like this.
Hikayeye göre Descartes kraliyet bahçesinde dolanırken bir çeşme görür. Çeşmenin ortasındaki devasa Neptün heykeli bunun gibi su fışkırtıyordur.
He might have made us partners, but there is no partnership between you and me.
Bizi ortak yapmış olabilir. Ama aramızda hiç bir ortaklık olmayacak.
Cal Rice could smell the beast's hot breath, but the gnomes grabbed him, and because he was trying to escape, they made him one of their own, so Cal Rice is out there, and so is Redfang.
Cal Rice canavarın iğrenç nefesini solumak üzereydi ama cüceler onu tuttular. Kaçmaya çalıştığı için de onu kendilerinden biri haline getirdiler. Cal Rice artık dışarılarda bir yerlerde.
And by watching, he means arguing. - Yes. - Is there someplace else
Seyretmek derken, tartışmayı kastediyor.
But, so there he is, And this dude was particularly homeless.
Adam orada duruyordu ve bu eleman özellikle evsizdi.
And there's a woman on the upper westside, her husband was a colleague of Tom's, he also killed himself.
Batı yakasında oturan bir kadın var kocası, Tom'un iş arkadaşı o da intihar etti.
There's no case if Cate and Baze don't press charges, and all I have to do is, is tell Cate that-that I wasn't a victim, that we haven't slept together, that he didn't even know how old I was.
Cate ve Baze her durumda suçlamalar için baskı yapacaklardır. Benim tek yapabileceğim şey Cate'e kurban olmadığımı beraber yatmadığımızı ve hatta yaşımın kaç olduğunu hiç bilmediğini anlatmak olacak.
Is it an assignment or something? There's this new kid at school, and he kind of really loves movies, and I think this is one of his favorites. No.
Okulda yeni bir çocuk var.
If MacPherson is out there- - he's out there, and he's planning something far worse than any of you can imagine.
Eğer McPherson orada bir yerdeyse... Evet orada, ve hayal bile edemeyeceğiniz şeyler planlıyor.
There is an encyclopedia out there missing its P and he wants me to replace it.
Biryerlerde "P" harfi eksik olan ansiklopedi seti olmalı. Benim bunu oraya koymamı istiyor.
Now, look, he's an ok guy and a good agent, and that back there is exactly how you handle a son of a bitch like Anslinger.
Bak şimdi o gerçekten iyi bir adam ve bir ajan ve senin de Anslinger konusunda nasıl davrandığın aşikar.
He has good reason to believe there is a specific and imminent threat to his life.
Hayatına birilerinin kastı olduğunu düşünmek için geçerli sebepleri var.
There's only so much time you can look at anything, and the only reason I've come to this bit of the wall is because Steve said there was a little village close by, and he knows someone who's gonna sort some dinner out.
Etraftaki şeylere göz atabilecek çok fazla zamanım var ve duvarın bu tarafına gelmemin sebebi Steve'in buralara yakın bir köy olduğunu söylemesi ve... buralarda bana yiyecek birşeyler ayarlayabilecek birini tanıyor olması.
1 : 12 A.M. And look, there he is!
Gece 1.12. İşte burada!
and there you go 56
and there are 45
and there you have it 52
and there's more 69
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there it was 64
and there 292
and there's this 29
and there are 45
and there you have it 52
and there's more 69
and therefore 143
and there it is 180
and there i was 26
and there it was 64
and there 292
and there's this 29