As it stands tradutor Turco
182 parallel translation
You realize that your evidence as it stands may hang miss baring?
Tanıklığınızın geçersiz olabileceğinin farkında mısınız?
As it stands against the wall
Duvardaki büyük saat
But we do protest against the monstrous sentences inflicted... and the inhuman prison system as it stands today.
Ama, gaddarca verilen hükümleri insancıl olmayan tutuklu sistemini, protesto ediyoruz.
I have nothing against his presence as it stands out of our small business.
Varlığına itirazım yok, yeter ki bizim işimizden uzak dursun.
No, my friend... let's have it just as it stands.
Hayır, dostum... varsın böyle olsun.
Hearken to your verdict as it stands recorded.
Kayıtlara geçen kararınızı duydunuz.
- Does this go as it stands?
- Bu nasıl bir hüküm?
As it stands now, you'll let us know when to expect you.
Bu durumda ne zaman geleceğini söyleyeceksin bize.
And the king was Gordius, who left his cart here, as it stands, with this message :
O kral, Gordius'tu. Arabasını burada böyle, şu mesajla birlikte bıraktı :
As it stands against the wall
# Duvarda vurup duruyor #
I, as it stands, by decree fifty nine of the lmperial Japanese...
Bendeniz Japon İmparatorluğunun bana verdiği yetkiye dayanarak...
As it stands, if anything should happen to you...
Şu anki haliyle, sana birşey olursa...
As it stands, the heart of the city will be in a huge panic.
Bu durumda, şehir merkezinde büyük panik yaşanacaktır.
Take a look at the local weather for this vicinity... as it stands at this hour.
Yörenin şimdiki hava durumuna bakacak olursak.
Mr. Seinfeld, as it stands right now, you are not covered for that damage and there is absolutely nothing that can be done about that.
Bay Seinfeld, görünüşe bakılacak olursa, zararı sigorta karşılamayacak ve bununla ilgili kesinlikle yapılacak hiçbir şey yok.
I hope you'll explain this, because as it stands, this will severely hurt Dax's defence.
Umarım bunu açıklayacaksın, çünkü görüldüğü gibi, bu Dax'in savunmasına ciddi olarak zarar verecek.
Those in favor of accepting the committee as it stands?
Komiteyi olduğu gibi kabul edenler?
As it stands right now everything you've tried has failed.
Şu ana kadar yaptığın şekliyle, bütün girişimlerin başarısız oldu.
And now would have us disregard truth even as it stands before us, tall and proud as a mountain.
Şimdi gözümüzün önünde bir dağ kadar büyük ve dimdik duran gerçeği gözardı ettirecek.
As it stands, I have no "And then she unzipped her jumper" stories.
Hiç "Ve kız kazağını çıkardı." hikayem yok.
Here's a recap of the crisis as it stands.
İşte krizin kısa bir özeti.
As it stands, you are facing charges of conspiracy to commit homicide and treason.
Bu durumda, cinayet ve vatana ihanetle itham edileceksiniz.
And I'm afraid as it stands, with no documentation...
Fazla donuk. Ayrıca, korkarım ki hakkında hiç belge bulamadık.
As it stands, I don't know enough about the phenomenon to undo it.
Bu durumda,... Bu olayı geri almak hakkında yeteri kadar billgim yok.
As it stands, we have no forensics on either rape.
Şu anda iki tecavüzden de adli tıp kanıtımız yok.
So as it stands, if Jimmy Bly wins this race... he will become the new world champion.
Bu durumda Jimmy Bly yarışı kazanırsa yeni dünya şampiyonu olacak.
As it stands now, all we've got is he-said she-said, he's dead.
Elimizdeki tek şey ; o onu demiş, bu bunu demiş ve o adam ölmüş.
His efforts contributed to the rebirth of our great nation as it stands today.
Onun çabaları büyük ulusumuzun bu günkü duruma gelişi ve yeniden doğuşuna katkıda bulundu.
As it stands now, nobody knows Ron Chapman is Tom Kubik.
Kimse Ron Chapman'ın Tom Kubik olduğunu bilmiyor.
It stands fast as this block here... and nothing in Germany will break it.
Bu bütünlük burada olduğu sürece... Almanya'da hiç bir şey bunu bozamayacak.
As Mr Milton so perfectly expressed it, our country stands today... where it stands today.
Bay Milton'un harika biçimde vurguladığı gibi ülkemiz bugün ayaktadır... her zaman durduğu yerdedir.
That's the way it stands as of now.
Öyle kalacak, şimdilik.
It isn't just the badge that makes the law, it takes the right people to stick together... fight and find out what it stands for.
Yasaları rozetler yapmaz. Asıl mesele, insanların el ele verip rozetin simgelediği şey için savaşmasıdır.
Well, then, no more but this. Go, gentle Catesby... and, as it were far off, sound thou Lord Hastings... how he stands affected unto our purpose... and summon him tomorrow to the Tower... to counsel on the coronation.
O zaman şöyle yapalım, aziz Catesby sen git, Lord Hastings'i şöyle belli etmeden bir yokla bakalım bizim bu tasarımızla ilgili eğilimi nedir.
If the color of a man's skin is to be introduced as evidence, or even argument, by this court, then I say it's this court that stands on trial, and not that soldier!
Eğer bir adamın derisinin rengi bu mahkemeye kanıt olarak, yada iddia olarak sunuluyorsa, o zaman bu mahkeme derinin rengini yargılıyor, bir askeri değil
It stands alone in the annals of bet making as the strangest game of chance ever offered by one man to another.
İddia tarihine bir adamın bir diğer adama yaptığı en garip şans oyunu teklifi olarak geçeceği kuşkusuz.
Now for the third time you observe the girl whose job it is to serve as Charlotte Corday stands once more waiting outside Marat's door.
İşte üçüncü kez gözlerinizin önünde, görev aşkıyla yanan kız iş üstünde Charlotte Corday yine burada, bekliyor Marat'nın kapısında.
Then, since the case so stands as now it doth,
Durum madem böyle.
He's lousy. He's been playing too many one-night stands. It's gone to his head.
Asıl işi boru tesisatı yapmak.
The time has come, painful as it may be, to gaze out among our sister nations in the area and see ifany stands...
Zaman gelmiştir, ne kadar acı verse de, bölgemizdeki kardeş milletlere bakarak kimin ayakta kaldığını görmek için...
And it's moving ever so slowly... as the crowd stands... to pay their last respects... to the man who was their leader, their commander in chief, their friend.
Ve kalabalığın liderlerine başkomutanlarına dostlarına son hürmetlerini göstermesi için yavaşça ilerliyor.
In view of the situation as it now stands and the testimony given here this morning it seems quite clear that the defendant was in no manner responsible for her actions.
Şu andaki durumuna göre olaya bakıldığında ve bu sabah ki ifadeye dayanarak sanığın, olanlardan sorumlu olmadığı açıkça görünüyor.
I don't know where you get your information from, but I can tell you for certain the deal stands as it is.
Bilgileri nereden aldığını bilmiyorum ama... anlaşmanın esaslarının bunlar olduğunu söyleyebilirim.
The offer stands as it was.
Evimde kalabilirsin.
As this now stands, it won't have any impact on our strategy.
Görüldüğü üzere, stratejimiz üzerinde herhangi bir etki yaratmadı.
You say it was registered as Project B, which stands for Buford?
Yani sizce projenin kodu B idi, Buford'un B'si...
During the day, it can get quite warm, as Mount Kenya stands almost exactly on the equator, but up here at 14,000 feet, once the sun goes down it gets bitterly cold.
Kenya Dağı neredeyse tam Ekvator üzerinde olduğundan gün içinde hava oldukça ısınabilir. Ancak burada, 4200 metrede, güneş bir kez gitti mi hava can acıtırcasına soğuyor.
It may not be as exciting as fighting our way out, but it stands a much better chance of working if... I have your help.
Dövüşerek buradan çıkmak kadar, heyecan verici bir yol değil, ama eğer bana yardım edecek olursan, buradan çıkabilmek için çok daha kolay bir yol olacaktır.
As seen in this footage against these automated tanks the Lexo suit stands up to heavy punishment and returns it in kind.
Bu görüntüde Lexo elbisesi otomatik tankların ağır saldırılarına karşı duruyor ve aynı şekilde onlara karşılık veriyor.
Yeah, well, as it turns out, our guy stands very close to the wall and blows almost sideways.
Evet, ee, ve tam tersi çıktı, adamımız duvara çok yakın duruyordu ve yan duruyordu.
It'll never be over as long as the house stands.
Bu ev ayakta kaldıkça asla bitmeyecek.