Bring her in tradutor Turco
1,523 parallel translation
Victorville p.d.will babysit tonight, bring her in first thing tomorrow.
Victorville Polisi bugece onları ağırlayacak ve yarın ilk iş olarak buraya getirecek.
Bring her in.
- Kurabiliriz.
We'll bring her in.
Hemen getirelim.
Bring her in for another interview.
Bir daha sorguya çağıralım.
- I said bring her in.
- Çağır dedim.
It would be saying bring her in and break her.
Onu sorguya çekip konuşturmamızı söylerdi.
Why did you bring her in so late?
Niçin onu bu kadar geç getirdin?
You have to... Take the bride by the hand... Bring her in front of people
Karını elinden tutup, 10 kişiden az olmamak üzere halkın önüne çıkarmalısın.
Bring her in.
Onu içeri alın.
So bring her in.
- O zaman onu da getirin.
I want you to bring her in every week for special treatment.
Onu özel tedavi için her hafta buraya getirmeni istiyorum.
Let's bring her in.
Onu buraya getirelim.
Let's bring her in.
Val Sharp'ı buraya çağıralım.
I slowly but very gently take her in my arms, and I bring her in real close like this.
Onu yavaş ama kibar bir şekilde kollarıma alıyorum... ve aynen bu şekilde kendime yakınlaştırıyorum.
I'll bring her in now.
simdi onu getirecegim.
Shawn, if we think it's her, let's tell Lassiter and Juliet and get them to bring her in.
Shawn, onun olduğunu düşünüyorsak, bunu Lassiter ve Juliet'e anlatmamız ve kız için onlarla karar vermemiz lazım.
I'll bring her in now.
Şimdi onu getireceğim.
Bring her in!
Kızı gönderin!
My shrink seems to think that my fantasy is to become my sister so I can bring her back to life in order to save my mother.
Psikiyatristim ; fantezimin annemi kurtarmak için kız kardeşimin yerine geçip onu hayata döndürmek olduğunu düşünüyor.
When you were in a relationship with Miss Jamjuree... did you ever bring her to the house behind the hospital, where you residence?
Bayan Jarmchuree ile ilişki yaşarken hastanenin arkasındaki evinize onu hiç götürdünüz mü?
YOU BRING HIM IN HERE!
Her şeyi bu el verdi.
The great inside Newton had was bring Galileo and Kepler together and to realize that the things that make project goes moving falling the Earth it is same things makes the planets going around the Sun in the skies.
Newton sahip olduğu derin kavrama yetisi ile Galileo ve Kepler'i bir araya getirdi ve atılan her nesnenin Dünya'ya düşmesini sağlayan şeyin gezegenleri Güneş'in etrafında döndürenle aynı şey olduğunu fark etti.
Bring in Huntzinger, her attorney.
Huntzinger'ı buraya getirmelisin.
I am doing everything in my power to bring your sister and her child home.
Ablanı ve çocuğunu bulmak için, gücüm dahilinde her şeyi yapıyorum.
Kaiser Permanente in Bellflower hospital had put her in a cab and directed them to bring her to this drop-off point.
Kaiser Permanente ve Bellflower hastanesi onu bir taksiye bindirmiş ve bu noktaya getirip bırakmasını söylemişlerdi.
I think they'll have to bring her here in a vehicle, right?
Onu buraya bir araçla getirmek zorundalar, öyle değil mi?
Excuse me? That reporter in the back, can I please bring her some of your food?
Affedersin, o muhabire biraz yiyecek götürebilir miyim?
Your fucking idea to bring her here in the first place!
Kadını buraya getirmek öncelikle senin fikrindi.
We will leave no stone unturned in our attempts to bring police corruption to justice.
Her yolu deneyerek rüşvetçi polisleri adalete teslim etmeye çalışacağız.
I promised Helen that when I got it finished, I would bring it over to her for her to try. If it's okay, can I just come in and...
Helen'e bitirdiğim zaman tatması için getireceğime söz vermiştim.
In the best of worlds, all I could bring her was unending grief and the need for constant reassurance that I wouldn't lose my mind.
En iyi halimle bile ona ancak bitmez çile verebilirdim ve aklımı kaybetmeyeceğime dair sürekli içini rahatlatabilirdim.
How about I bring her out here, shoot her right in her fucking face in front of you...
Onu buraya getirip... gözlerinin önünde vursam...
May everyday bring the sound of victory in the wind.
Her gün zafer rüzgârının sesini dinleyeceksiniz.
I'd like you to make a little presentation, just a few minutes on your goals, the world class artists shall we bring here to teach, how you're gonna reestablish California University as the leader in fine arts education.
Her neyse. Senden bir sunum istiyorum bir kaç dakikada hedeflerini anlatan. Büyük sanatçıları ders için getirebilir miyiz?
Well, in order to bring everything back completely, the machine has to maintain a connection with every single molecule that it sends out of phase.
Şey, herşeyi tamamen geri getirmesi için, makine faz'ın dışına gönderilen her molekül ile bağlantısını sürdürmek zorunda.
Did you bring her back in stubbing a newspapers?
Anlaşmamızı bozup gazete okumaya mı başladın?
I'm just hoping you didn't bring in this trouble to her door.
Sadece onu da bu işe bulaştırmadığını umut ediyorum.
And we'll bring in Mrs. Garza back in sort out her conflict in testimony.
Bayan Garza'yı da yanlış ifade verdiği için getiriyoruz.
She wouldn't bring in wood like I tell her.
Bana, istediğim gibi, tahta getirmiyor.
You bring her up in here, man?
Bak ne diyeceğim.
I know your bald-headed ass did not bring her up in here.
- Bebeğim. - Evet, getirdim. Tamam.
I was playing a game, and I hid it in her bag, and I forgot to bring it back before she left today.
Bir oyun oynuyordum ve çantasına sakladım ve gitmeden çıkarmayı da unutmuşum.
I looked her up in the phone book and asked her to bring it back to me.
Telefon defterinden numarasını alıp geri getirmesini rica ettim.
Please bring them in, Paul and everything can go back to the way it was.
Onları getir, Paul. Ve her şey eskiden nasılsa, yine o haline dönsün.
So I'd just bring the dog in for a quick visit. It would mean the world to her.
Eğer köpeği küçük bir ziyaret için buraya getirebilirsem, onun için dünyalar eder.
If you think she's ready, bring her back in.
Çalışabileceğini düşünüyorsan onu oyuna geri alabilirsin.
Austin is hot. He'll bring in every girl from Fairview High and half the boys'chorus.
Fairview her genç kızı buraya çekebilir.
Why the hell did you go in the first place, and why did you bring your friend and her baby when you said you knew there'd be trouble?
Oraya ne halt etmeye gittin? Hadi gittin sorun çıkacağını bile bile arkadaşını ve bebeğini neden götürüyorsun ki? - Wilson...
I was just wondering if we should bring the cake out now because Lane's got that low-blood-sugar look in her eye.
Pastayı çıkartsak mı dedim. Lane kan şekeri düşmüş gibi bakıyor da.
Bring her to the one place in Grandview where someone will understand her.
Onu Grandview'de birilerinin anlayabileceği bir yere getirerek
Well, we just bring it to the surface, let it wear itself out, bring the plane in, we get one clean kill-shot and it's over.
Onu suyun yüzüne, meydana çıkarıp uçağa bindireceğiz, temiz tek bir atışla her şey bitecek.
bring her 47
bring her to me 58
bring her back 80
bring her up 22
bring her here 52
bring her out 21
bring her home 16
bring her down 17
ines 33
in fact 10253
bring her to me 58
bring her back 80
bring her up 22
bring her here 52
bring her out 21
bring her home 16
bring her down 17
ines 33
in fact 10253
internet 115
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
india 252
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
indiana 185
intelligent 217
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
indians 76
insight 19
indeed 4544
instant 24
international 47
intel 28
interpol 81
independence 32
incredible 769
indians 76
insight 19