English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / Bring him to me

Bring him to me tradutor Turco

816 parallel translation
And I want you to bring him to me.
Ve onu bana getirmeni istiyorum.
Guard his machine and bring him to me there.
Uçağa nöbetçi koyup adamı bana getirin.
- Bring him to me.
- Onu bana getirin.
Bring him to me then.
Sabah olunca bana getirin.
Give me a knife and bring him to me.
Bana bir bıçak verin ve onu bana getirin.
- Bring him to me!
- Onu getirin bana!
- Cut that bay out and bring him to me.
- Atı çözün ve onu bana getirin.
- Then bring him to me.
- Sonra onu bana getir. - Emredersiniz.
See that Asham is fed, then bring him to me.
Asham yemeğini yesin sonra onu bana getir.
If a myth, bring him to me in a bottle.
Efsaneyse onu bir şişede getir.
If a man, bring him to me in chains.
İnsansa, zincirlenmiş olarak getir.
Bring him to me.
Buraya getir.
Bring him to me
Onu bana getirin.
Bring him to me alive.
Bana onu canlı getir.
I want you to bring him to me, or at least tell me where he is.
Onu bana getirmeni, ya da en azından yerini söylemeni istiyorum.
Bring him to me.
Getirin onu bana.
Do forgive me. I had to bring him.
Beni affet. Onu da getirmek zorunda kaldım.
I ask you to bring him here to me at once.
Onu derhal buraya getirmeni istiyorum.
If there was just some way I could bring him to his senses, make him realise his neglect of me.
Keşke onun duygularını cezbedebileceğim bir yol olsaydı da, beni ihmal ettiğini idrak ettirebilseydim.
They can't bring him to trial any too quickly to suit me.
Onu bir an önce mahkemeye çıkartmalılar.
Because I thought it would bring him back to me.
Bana geri geleceğini sandım.
I was sure that it would bring him back to me.
Bana geri geleceğinden emindim.
He give me five pounds to bring him to someone what could tell him the whereabouts of you know who.
Anlarsın işte'nin yerini söyleyebilecek birine götürmem karşılığında tam beş pound verdi.
Please bring him back to me, and I'll do anything you say, ever.
Lütfen onu geri getir. O zaman her istediğini yaparım.
They sent me here to get him... to bring him back here to Martinique.
Benim görevim, onu kaçırıp... buraya, Martinik'e getirmekti.
George and me, we'll bring him back if we have to frogmarch him.
Karga tulumba getirmek zorunda kalsak da George'la onu geri getireceğiz.
The chief asked me to bring him down.
Şef onu buraya getirmemi istedi.
- I'm going to hit you hard unless... - Unless what? Unless you bring him here for me to paint.
Resmini yapmam için onu buraya getirmezsen sana gününü göstereceğim.
He forced me to bring him with me.
Onu getirmem için beni zorladı.
Father, take him, but bring him back to me.
Baba, onu götür. Ama bana geri getir.
Bring him to me under arrest.
Tutuklayıp bana getir.
- Want me to bring him in?
- Buraya getirmemi ister misin?
Then when I called back later to check with him, she told me the doctor went to bring her...
Doktoru sormak için tekrar aradığımda kadın bana, doktorun o adamı...
He wants me to bring him some...
Ona birkaç...
Let me work, and I will bring him to the Capitol.
Siz bana bırakın bu işi, meclise getiririm ben onu.
He told me any police officer can bring in a dead man, the trick is to bring him in alive.
Aranan birinin cesedi para etmez derdi, önemli olan onu diri getirmek.
You did not bring him back to me!
Onu bana geri getirmedin!
Oh, and another thing. When you bring him back to see me, I want to show him that I'm an actress, too.
Onu kulise getirdiğinde, oyunculuğumu da görsün istiyorum.
"I didn't see him"... but he asked me to bring the suit home, urgently.
"Onu görmedim" fakat elbisesini hemen eve getirmemi istedi, acilen.
How do I know you didn't bring him here to gun me?
Beni vurması için onu buraya getirmediğin ne malum?
Tempted above all to let you go from here, for you will bring sorrow between me and him, and disaster upon his people!
Ama burada olman, hem bana, hem de Timuçin'e zarar verecek. Halkımıza kötülük edeceksin çünkü.
Kiss him goodbye and bring him here to me.
Ona hoşçakal öpücüğü ver ; ve buraya getir.
We'll meet tomorrow evening. Bring it to me and I'll deliver it to him
Yarın akşamki buluşmamızda mektubu bana getir, ben ona iletirim.
You will bring him back to me?
Lütfen.
So that's the reason why I said OK to my brother Mario, he should bring you over to meet me, so I could borrow the money off of him.
Kardeşim Mario'ya da o yüzden tamam dedim. Ondan para alabilmek için seninle buluşmam gerekiyordu.
I will tell Him He must bring you back to me.
Tanrıya, seni bana sağ salim getirmesini söyleyeceğim.
The lieutenant told me to bring him to you.
Teğmen size getirmemi söyledi.
Bring him back to me safely.
Onu bana sağ salim geri getir.
Bring him back to me quickly.
Onu bana çabucak geri getir.
Bring him here to me.
Onu buraya, bana getirin.
I want you to stay with him until he finishes his work, and then I want you to bring the answers to me.
İşini bitirene kadar yanında kalmanı sonra da cevabı bana getirmeni istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]