Can you feel it tradutor Turco
1,941 parallel translation
I mean, can you feel it?
Yani hissedebiliyor musun?
Can you feel it?
Hissediyor musun?
Can you feel it?
Hissedebiliyor musun?
When your legs feel like rubber, you're bleeding, you're swollen, you're dead tired, you don't think you can make it, only your heart will get you through.
Ne zaman bacakların lastik gibi olur, kan kaybedersin, şişersin, çok yorulursun düşünemezsin, başaramazsın. Yüreğin her engeli aşar.
It's a form of leukemia and I can't predict how this will play out, but I feel you have a rough road ahead of you.
Löseminin bir çeşidi. Nasıl ilerleyeceğini söyleyemem ama korkarım seni zor günler bekliyor.
But you'll come over to fuck me when you feel like it?
Ama canın istediği zaman benimle sevişmek için buraya gelebilirsin.
- So you can feel it?
Hissedebiliyorsun o zaman?
I know you can feel it.
Bunu hissedebildiğini biliyorum.
Whenever you feel like presenting it.
Ne zaman canın sunmak isterse tabi.
Yeah, maybe I don't remember Alice making chicken with corn flakes, but when you or one of the kids tell me, I can feel it's true.
Alice'in gevrekli tavuk yaptığını hatırlamıyor olabilirim ama çocuklar ya da sen söylediğinizde, bunun gerçek olduğunu hissediyorum.
Like it's like I can feel you claiming me.
Üzerimde hak iddia ediyormuşsun gibi hissediyorum.
If you can make him laugh, laughter, no matter whether it's forced or artificial, it makes you feel good.
Eğer onu güldürebilirsek, ne şekilde olduğu önemli değil zorla da olsa yapmacık da olsa, bu onun iyi hissetmesini sağlayacak.
It's that I can feel what's happening between you two.
İkiniz arasında olanları hissedebilmem.
Okay, I feel like I should do the right thing here and tell you that your breast has fallen out of your blouse and I can see all of it.
Burada doğru şeyi yapıp sana şunu söylemem gerekiyormuş gibi hissediyorum. Göğüsün bluzundan çıkmış ve ben her şeyi görebiliyorum.
And do you feel like you can both talk to him about it in a way that will... clear up his confusion?
İkiniz birlikte konuşursanız, onun kafa karışıklığını gidereceğinizi mi düşünüyorsunuz?
You know, Paul, one of the... confusing things about emotional injury in families is that it can feel so unfair, it can feel so random.
Paul, ailelerde duygusal hasarlar hakkında kafa karıştıran şeylerden biri de bunun ne kadar adaletsiz ve gelişigüzel hissettirmesidir.
{ ow look, } Kiddo, it's important to both your mom and me that you feel okay about this, that way we can all start moving on with our lives.
Bak evlat, senin bu konuda rahat içinin rahat olması annen ve benim için önemli bu şekilde kendi hayatlarımıza devam edebiliriz.
Pilots and flight attendants are not allowed. Do you think you can dictate a heart - what it should feel, Pierre?
Duyguların kurallara uyacağına gerçekten inanıyor musun Pierre?
- You can feel it? - Like a psychic thing?
- Medyum olarak mı hissediyorsun?
You can knock me out if it's gonna make you feel any better, but when I wake up and I start chewing solid foods, i'm gonna ask you out again because I think you're fantastic.
Ama olay şu ki, eğer sizi mutlu edecekse beni yere serebilirsiniz ama ne zaman ki yerden kalkabilir ve tekrar katı yiyecekler yemeye başlarım işte o zaman size tekrar çıkma teklif edeceğim çünkü muhteşem birisiniz.
I can't help thinking about it, and I feel that I really know you.
Ve seni tanıdığımı hissediyorum.
If I get up in the middle of the night, I can't help thinking about it, and I feel that I really know you.
Gecenin bir yarısı uyandığımda, seni düşünmekten kendimi alamıyorum ve seni tanıdığımı hissediyorum.
Well, if I'm not supporting you adequately, my dear, by all means, feel free to do something about it.
Eğer ben sana yeterli olamıyorsam canım, sen de belki bu konuda bir şeyler yapabilirsin.
You can't just eliminate people whenever you feel like it.
Bir de üvey annesiyle ona anaokulunda âşık olan kız gelecek.
The three words that you know I feel, but I can't say them, because it would be cruel to say them, because I am no good for you.
O bildiğin üç kelime. Hissediyorum ama söyleyemiyorum. Çünkü söylersem zalimlik olur, çünkü senin için iyi değilim.
Unless you feel there's more to do here to cure me... don't you have a funeral to go to? * I'm taking a ride off to one side * it is a personal thing * where when I can't stand
Burada durarak beni tedavi edebileceğini sanman dışında. Gitmen gereken bir cenaze yok mu senin?
I can feel it in my guts, in my bones, but if that's what you need me to do...
Bunu hissedebiliyorum, kemiklerimde kalbimde, ama bunu çok istiyorsanız...
You can't understand, you don't know what it's like to feel threatened.
Bunu anlayamazsın, tehdit edilmenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorsun.
As you can see, I'm holding a big number two in my hands. enjoying the weight and feel of it.
Gördüğünüz gibi, ellerimde büyük bir 2 numaralı var ağırlığını ve onu hissetmek keyif verici.
But, I think I'll be here a lot... or with her a lot... and, you know, I feel bad... and, I can't talk on cell phones in the room... so it might be hard to...
Ama, sanırım burda ya da... uzun zaman birlikte olacağım... yani bilirsin, kendimi kötü hissediyorum... ve, kapalı alanda telefonla konuşamıyorum... bu yüzden beni beklemek...
My spell bonds you to the creature and while you are master to it I can feel him fighting you.
Büyüm seni yaratığa bağlıyor ama sen onu yönetirken sana karşı koyduğunu hissedebiliyorum.
It's just a stupid made-up word so boys like you can sit behind a desk, wear a fancy suit, and feel important.
Bu sadece uyduruk aptal bir kelime. Senin gibi gençler masa başında oturup gösterişli takım elbise giyip kendini önemli birisi sanıyorlar.
It's crazy, you can feel how passionate people for brands As if the marks were interesting people, fascinating, intellectual, to which assigned a place of who you are
Markalar, insanların kendilerinde görmek istediği o ilgi çekici, büyüleyici zeki insanlara benzediklerinde, insanlar çılgınca bir tutkuya kapılabilir.
Then you can feel it, you know, when the bone breaks.
Sonra da onu hissedersin, bilirsin işte, kemikler kırılırken.
You can feel it.
Bunu hissediyorsun.
You can't back it up with the goods, on the street, in the bedroom, or even in a stairwell where the only way you could feel me up was to cuff me.
Bu yükü sokakta, yatak odanda hatta merdivenlerde bile kaldıramayacağın için beni kelepçelemeyi seçtin.
Can't you feel it, kids?
Hissedemiyor musunuz, çocuklar?
Click. Click. You can feel it too, can't you?
Sen de hissedebiliyorsun.
I know it is, and the nuns, they may say I'm overzealous, but I feel anything I can do to help you get to heaven... oh, I have to do it.
Biliyorum, ve rahibeler, benim çok hevesli olduğumu söyleyebilirler, Ama senin cennete gitmene yardım etmek için elimden geleni yapmak zorunda olduğumu hissediyorum. Oh, bunu yapmak zorundayım.
What do you do when you feel so far away you can't stand it?
Peki o mesafe katlanamayacağın kadar büyük olursa ne yaparsın?
It's amazing what you can feel when you take away the "looking at things" part.
Görme olayını işin içinden biraz çıkardığında hissedebildiklerimiz inanılmaz. Değil mi?
You can feel the sun going down on it right here.
O büyük yıldızın gözlerinizin önünde işte böyle kaydığını görebilirsiniz.
You can feel the swell just coming up underneath this ice, it's pretty trippy.
Buzun altından sesler geliyor ancak yanıltıcı olabilir.
Seeing as you almost killed someone, if you do feel the urge to "sweat it", you go ahead and jump on that. You damn sure earned it.
Az daha birisini öldürdüğünü düşününce, eğer canın çok isterse, "lafını etmeye değer." Bunu hak ettin.
You can't control how you feel... only what you do about it.
Nasıl hissedeceğini kontrol edemezsin özellikle de bu konuda.
You see how I can feel it.
- Gördünüz mü, nasıl da hissettim.
I can feel it in you too, Ken.
Bunu senin içinde de hissediyorum Ken.
how does it feel, mike, to know that you can't save the people that you love?
Sevdiğin insanların.. .. hayatını kurtaramayacağını bilmek, nasıl bir his Mike?
I can't believe you didn't feel it.
Nasıl hissetmedin ya hayret.
It's weird because you feel like you can control them, but...
Tuhaf, çünkü başta onları kontrol edebileceğini sanırsın ama sonra- -
You think it's true what they say about twins, that they can read each other's minds, feel each other's pain?
Sence ikizler hakkında söylenen şeyler doğru mu? Hani birbirlerinin akıllarını okuyup acılarını hissettikleri falan?
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141