English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ C ] / Couldn't do it

Couldn't do it tradutor Turco

2,152 parallel translation
No, it's just, you know, you think about it. You go, "oh, couldn't do that," right?
Hayır, sadece biraz düşününce "Oh, bunu yapamam" derler, değil mi?
I don't know how you shoulder it,'cause I sure couldn't do it anymore.
Buna nasıl katlanıyorsun bilemiyorum, çünkü ben artık dayanamıyorum.
She--she looked to me for help, and I, um, I couldn't do it then.
O, o yardım etmem için bana baktı, ve ben, ben o zaman yapamadım.
Look, when we got to Phoenix, I couldn't even do it.
Bak, Phoenix'e geldiğimizde cesaret bile edemedim,
Roy wanted me to pawn it, but I... I couldn't do that to Megan.
Roy rehin vermemi istedi ama Megan'a bunu yapamazdım.
The more he thought about it, he just couldn't let me do this.
Üzerinde düşününce, bunu yapmama izin veremedi.
Tried to make him write with his left hand and he couldn't do it.
Sol eliyle yazmayı denettik, yapamadı.
They couldn't do it then and they won't be able to do it now.
O zaman başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar.
I couldn't do it.
Yapamadım.
But I couldn't do it as Martha Kent.
Ama bunu Martha Kent olarak yapamazdım.
Yeah, but you couldn't do it.
Evet ama yapamadın.
You dared me to tell the police, and I couldn't do it, so you win.
Polise söyleyemeyeceğimi biliyordun ve ben de yapamadım. Sen kazandın.
I just couldn't find a girl who would do it.
Bunu yapacak kız bulamadım sadece.
I couldn't do it.
Ben yapamazdım.
You couldn't do it!
Beceremedin!
She couldn't look at it any more, what you do to yourself.
Kendine yaptığın şeye bakmaya artık katlanamıyordu.
I couldn't do it.
Yapamıyorum.
I mean, you couldn't do it on the stage or in any other way.
Bunu sahnede ya da başka bir tarzda yapamazdınız.
Okay, claire, I c- - I couldn't do it.
Claire, yapamadım.
I knew you couldn't do it.
Dayanamayacağını biliyordum!
Or maybe it's just that she couldn't get everything she needed from her abilities alone and needed to do a little extra digging.
Belki ihtiyacı olan her şeyi yetenekeleriyle elde edemiyordu da fazladan araştırma gerekiyordu.
Santa just couldn't do it.
Noel Baba yapamadı.
Sorry. I couldn't do it.
Affedersin, yapamadım.
I couldn't bring myself to do it.
Ama bunu yapamazdım.
So since you couldn't do it, Burns stepped in, he did it for you.
Sen yapamayınca da, Burns işe koyuldu, ve senin için yaptı.
But you couldn't do it alone, so you clung to powerful men.
Ama bunu yalnız yapamadın. Güçlü adamlara sığınmak zorunda kaldın. Yeter!
- I couldn't do it, Jack.
- Yapamadım Jack.
Mike Ovitz couldn't do it.
Mike Ovitz yapamadı.
But once it became clear I couldn't do that I called Alan Burdick And he referred me to you.
Ama baktım ki idare edemiyorum Alan Burdick'i aradım o da bana seni tavsiye etti.
Couldn't bring myself to do it before you walked in there.
Sen içeri girmeden bunu yapmaya elim varmazdı.
I couldn't handle it the way you do.
Senin gibi baş edemem ben.
I couldn't do it, live with the burden, every day.
Ben bunu yapamazdım her gün bu yükü taşıyamazdım.
I wouldn't have come back if I couldn't do it with you.
Bunu seninle yapamasaydım geri gelmek istemezdim.
Well, I couldn't do it... not even for you, gorgeous.
Yapamadım, senin için bile, tatlım.
Well, I gathered all the ones who've been seeking morsels like immortality, so it's no surprise that they couldn't do their jobs.
Ölümsüzlük gibi büyük lokmalar arayanları topladım, yani işlerini yapamamalarına şaşmamalı.
Couldn't do it, man...
Ben yapamazdım, dostum...
One nice, one nasty, one couldn't do it, and one could, and did.
Biri kibarca, biri vahşice, biri başarısız, diğeri başardı.
- couldn't do it.
- Yapamadım.
When I say I dug those Wells, I said I stood right on the rig and I fed pipe into the ground,'cause I couldn't afford anyone else to do it.
Kazdığım derken şaka yapmıyorum, ekipmanlarımı giydim ve tek başıma delmeye başladım.
Couldn't care less how you do it.
Nasıl yapacağın umurumda değil.
And no matter how many ways the husband tried to make the figures work, he just couldn't do it.
Ne kadar denese de kocası bunu başaramadı.
Mnh-mnh. No. I couldn't do it.
Yok, ben olsam yapamazdım.
I couldn't do it under false pretenses.
Yalan beyandan dolayı yapamadım.
Couldn't do it without you.
Sen olmasan ben ne yapardım?
But as soon as she'd hung up, she realized she couldn't do it.
Onunla buluşmak için ablana geleceğini söyledi, ama kapattıktan sonra bunu yapamayacağını fark etmiş.
You remember when we were on our honeymoon in France and we went to that topless beach, and there were women of all sizes and ages with their tops off, and I couldn't do it because I felt so ugly?
Hatırlıyor musun, Fransa'da balayımızdayken üstsüzler plajına gitmiştik hani her bedenden, her yaştan bir sürü üstsüz kadın vardı ama ben bir türlü üstümü çıkartamamıştım çünkü kendimi çok çirkin hissediyordum.
Why couldn't she just do it inside somewhere and then I'd eat it?
Neden bu işi içerde yapmadı da bende bunu görmeden yiyemedim?
I mean, yes, it's where they make all the nannies, But I couldn't do it.
Tabii, orası bütün dadıların üretildiği yer ama ben yapamazdım.
But he just couldn't do it.
Ama o bunu yapamazdı.
If it was my arm, and I couldn't operate anymore, I'd do everything that I could to keep it.
Eğer söz konusu olan benim kolum olsaydı ve bir daha ameliyat yapamayacak olsaydım kolumu kaybetmemek için her şeyi yapardım.
How horrendous it was watching the person I love most in this world fighting for his life, and knowing that I couldn't do a damn thing about it?
Hayatta en sevdiğim insanın yaşam mücadelesi vermesini izlerken elimden en ufak şey gelmemesinin ne kadar korkunç olduğunu mu söyleyeyim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]