Drive tradutor Turco
44,253 parallel translation
You're okay. I know, it was a long drive.
Biliyorum biliyorum, yol çok uzun sürdü.
- I'm gonna take a drive.
- Arabayla gezeceğim biraz.
You drive where needs driving to.
Nereye gidilmesi gerekirse götürürsün.
I'm just going to drive away with your purse.
Ben sadece çantanla götüreceğim.
I would gladly take over the drive time slot of Dawn Silver.
Memnuniyetle ele geçirmek isterim Dawn Silver'ın sürüş süresi.
We took a nice scenic river drive.
Güzel doğal nehir aracı aldık.
How was your drive in?
- Eee, yolculuk nasildi?
Why don't you give it a test drive? We want to see it work.
Sihirli değnekle ufak bir deneme yap da çalışıp çalışmadığını görelim.
If Ben isn't smart enough to love you and you can't stand another day, I'll drive you back tomorrow myself.
Eğer Ben seni sevecek kadar zeki biri değilse ve artık burada kalmak istemezsen yarın seni Ada'ya kendim götüreceğim.
Uh, no, Mom wanted to drive me, and, you know, talk about things.
Yok, annem arabayla bırakmak istedi, yolda durumları konuşmak için.
Can you drive us?
Arabanla gidebilir miyiz?
Drive safe.
Dikkatli kullan.
Just because our son doesn't drive an expensive car...
Oğlumuzun pahalı bir arabası yok diye...
Could someone drive me?
Beni bırakabilir misiniz?
Everyone is just so nice until they drive you to kill yourself.
Herkes çok iyi, ta ki sizi intihara sürükleyene kadar.
All right, just drive.
Tamam, gazla.
You drive fast, and damn the red lights for slowing you down
Rüzgâr gibi sürersin, kırmızı ışıklar yavaşlatamaz seni
Now, look, if I can do that, I can drive home.
Bunu yapabiliyorsam araba da kullanabilirim.
It takes a tragedy like this one, unfortunately, to remind us how important it is to be safe... to be sober... and never drink and drive.
Maalesef ancak böyle bir trajedi, tedbirli ve ayık olup asla alkollü araba kullanmamanın önemini bize hatırlatıyor.
I need you to drive.
Beni buradan götür.
Can you drive?
Götürür müsün?
I hear he allows for it as long as it helps drive up prices for the merchants here.
Duyduğuma göre izin vermiş. Yeter ki malların fiyatı yükselmesine katkı sağlasınlar.
The world does drive people crazy now.
Bu dünyanın insanları delirttiği doğru.
Dianne, we need to drive to Carol's!
Dianne, Carol'ın evine gitmemiz gerek.
I'm gonna need you to drive me somewhere.
- Beni bir yere götürmeni istiyorum.
You drive the trucks back, and I can lead you right inside, and, with the right plan, we can wipe out the rest.
Siz kamyonları geri götürürsünüz ben de sizi içeri sokarım. Düzgün bir planla geri kalanları da yok ederiz.
I'm bummed I didn't get to give that insect dick a test-drive.
O böcek sikiyle bir test sürüsü yapamadigima üzüldüm.
Eden Prairie, it's a short drive.
Hemen şurası.
- Short drive my ass.
- Hemen şurasıymış.
It was such a long drive over.
Çok uzun bir yolculuktu.
Does she drive a gray Saturn?
Gri bir Saturn mü kullanıyor?
Sure you wanna drive back to campus?
Kampüse geri dönmek mi istiyorsun?
We should probably drive over there, take a look.
Oraya gidip bir baksak iyi olabilir.
There's a store room, computer boxes, paper towels, or we drive'em 10 miles to Paynesville.
Malzeme odası var, bilgisayar kutuları, kağıt havlular ya da 10 mil yol gidip Paynesville'e bırakıyoruz.
You should drive.
Gitmeliyiz.
We should maybe drive up there after Arby's.
Arby's'ten sonra oraya gidelim iyisi mi.
You take a born loser, add a drug addiction, remove a job, fill his pockets with holes, mix in cold turkey, you think this guy isn't gonna drive around randomly looking for someone to rob?
Eziğin teki, artı olarak bağımlı işsiz güçsüz, parası yok hepsi birleşince de... Bu adam sence de etrafta soyulacak birilerini aramayacak mıdır?
You drive a $ 90,000 car.
90 bin dolarlık bir araba kullanıyorsun.
I was on the drive, you know, throwing a ball against the house, a tennis ball.
Arabayla geçerken eve bir tenis topu atıyordum.
You know, I was thinking, maybe drive up to the lake this weekend, do some canoeing?
Belki bu hafta sonu göle gideriz diye düşünüyordum. Biraz kano yaparız. Küçükken yaptığımız gibi.
Allow us to drive you.
Seni biz bırakalım.
Etai has offered to drive me.
Etai beni götürmeyi teklif etti.
You're more than welcome to stay the night, drive back in the morning.
İstersen geceyi burada geçirebilirsin. Sabaha dönersin.
AAA wants you to take the interstates to get you to drive by the AAA Howard Johnsons and the AAA giant balls of twine.
... eyaletleri almanı istiyor. Howard Johnsons'a gitmeni istiyor. ve... üçüncüsü taşaklarını büker.
You wanna drive or should I?
Sen mi sürersin, ben mi?
You drive me fucking nuts.
Beni deli etmiştin.
Then Russell will drive the scapegoat deep into the bush, far from here, so we can start over untainted by our past mistakes.
Sonrasında Russell keçiyi bizi arındırabilmek için çok uzaklardaki bir ormana bırakacak.
- Can you drive?
- Araba kullanıyor musun?
Your house is an hour's drive from here.
Eviniz buradan arabayla 1 saat uzaklıkta.
Ron drive you?
Ron mu getirdi seni?
Doyle'll drive you to meet the swango,
Doyle seni Swango'yla buluşmaya götürecek.
driver 460
drivers 45
driven 78
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82
drive faster 42
drivers 45
driven 78
drive safe 149
drive safely 90
drive carefully 91
drive fast 19
drive on 93
driver's license 82
drive faster 42