English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ E ] / Everywhere i go

Everywhere i go tradutor Turco

396 parallel translation
I don't want people tagging along everywhere I go.
İnsanların her gittiğim yere peşimden gelmelerini istemiyorum.
Everywhere I go, bosses says no.
Nereye gidersem gideyim patron hayır dedi.
Everywhere I go, Washington.
Nereye gidersem beni buluyorlar.
Everywhere I go, you'll be
- Gittiğim her yerde olacaksın
Everywhere I go.
Gittiğim her yerde.
Everywhere I go I find a conspiracy of silence.
Gittiğim her yerde ölüm sessizliğiyle karşılaştım.
Why does Ratoff follow me everywhere I go?
Neden Ratoff nereye gidersem gideyim beni takip ediyor?
Just a gigolo everywhere I go.
Yalnızca bir jigoloyum, her yere giderim.
Everywhere I go cops follow me.
Her yerde aynasızlar beni izliyor.
Everywhere I go on this island, it seems to me I find degeneracy.
Bu adada nereye gitsem, yozlaşmayla karşılaşıyorum.
It's just that everywhere I go It's the same old thing- -
Nereye gidersem gideyim, hep aynı şey.
I get screwed everywhere I go...
Nereye gitsem sikiyorlar...
Everywhere I go, they're waiting.
Her gittiğim yerde bekliyorlardı.
Police make it hard Hard everywhere I go
Polis nereye gitsem İşimi zorlaştırdı
Everywhere I go I see... couples.
Nereye baksam çiftler var.
Everywhere I go, I learn the shapes of kindness.
Gittiğim her yerde iyiliğin türlerini öğreniyorum.
You know, everywhere I go there's always an asshole.
Biliyor musun, nereye gitsem karşıma bir götlek çıkıyor.
Because of being famous, everywhere I go... people fall all over themselves to be with me.
Sırf ünüm yüzünden gittiğim her yerde insanlar benimle olmak için birbirini çiğniyor.
EVERYWHERE I GO I SEE MONEY.
Nereye gitsem para görüyorum.
Normally I ask questions everywhere I go.
Ben çok meraklıyımdır. Gittiğim her yere sorarım.
Everywhere I go, they're gonna crucify me. "
Nereye gitsem beni çarmıha gerecekler. " Saçmalık.
Nothin'specifically, but on the other hand... it's like everywhere I go...
Her hangi bir şeyden değil. Ama nereye gitsem...
They watch me everywhere I go.
Her yerde beni izliyorlar.
It's always happening to me, everywhere I go... lots of times there's killings or anything.
Nereye gidersem gideyim, hep bu tip durumlarla karşılaşıyorum. Birçok cinayete ya da bu tip şeye şahit oluyorum.
It seems everywhere I go I hear that same joke.
Nereye gidersem aynı şakayı duyacağım gibi geliyor.
Everywhere I go.
# Gittiğim her yerde
Everywhere I go I hear what a tough man Conn Conagher is.
Nereye gitsem, Conn Conagher'ın nasıl yaman bir adam olduğunu duyuyorum.
She has the most alarming way of turning up everywhere I go.
Gittiğim her yerde karşıma çıkmak gibi korkutucu bir yol izliyor.
Don't fall over me everywhere I go.
Her yerde üstüme düşmeyin.
My darling Betty : Everywhere I go, I am welcomed as a representative of our people.
Sevgili Betty gittiğim her yerde, halkımızın temsilcisi olarak karşılanıyorum.
Everywhere I go I'm bad luck.
Nereye gittiysem uğursuzluk getirdim.
I ask that question everywhere I go.
Gittiğim her yerde aynı soruyu soruyorum.
Everywhere I go, I say :
Nereye gidersem gideyim,
Everywhere you go, I'll have you paged as "John Robie, the Cat."
Gideceğin her yere John Robie, nam'ı değer Kedi olduğunu söylerim.
Everywhere you go, I'm with you.
Nereye gidersen git ben seninleyim.
♪ Anything for you! ♪ I'd go anywhere For your smile, anywhere ♪ For your smile everywhere I'd see
sizin için her şeyi... bir gülümsemeniz uğruna nereye isterseniz giderim... bir gülümsemeniz uğruna her istediğinizi yaparım... sizin için ne olursa yaparım... çünkü siz, benim için her şey demeksiniz...
I can go everywhere in the world with you.
Beni anla ne olursun, elimde değil.
I will go everywhere you are.
Tamamen kendim için bir an.
Everywhere you go, somebody gets killed and I don't like it.
Gittiğin her yerde birisi öldürülüyor ve bu hoşuma gitmiyor.
I go everywhere with a loaded pistol.
Her yere dolu bir silahla gidiyorum.
Hey, Maxie, everywhere you go, I go too. Remember that.
Bak Maxie, cehenneme bile gitsen ben de gelirim, bunu unutma.
I's follow her everywhere, want to go where she go. What life like for her?
Shug bal gibi... ben de arıya döndüm.
Teddy and I go everywhere together.
Teddy her yere benimle gelir.
I'm getting a little tired of having you invite Laurie along with us everywhere we go.
- Gittiğimiz her yere Laurie'yi de davet etmenden sıkılmaya başladım.
I think I should go upstairs and check this out. Maybe the guy's upstairs in a bathtub or something... cracked his head open, there's blood everywhere...
Biliyor musun, ben bir yukarıyı çıkıp orayı kontrol edeyim... belki de adamlar... kafasını uçurup öldürmüşlerdir... ve kanlar etrafa sıçramıştır.
I can't go home! The maggots are everywhere! Do you know what you've done to me?
Warren Komisyonunun tek katil iddiasının temelini oluşturur.
Maybe I should get something else. BARRY : Everywhere you go, you hear about the Trickster.
The Flash'in önceki bölümlerinde...
* * Yeah, they're in there right behind me * * * * Everywhere that I go * *
\ Evet, onlar benim tam arkamdalar / \ Nereye gidersem gideyim /
* * They're in there right behind me * * * * Everywhere that I go * *
\ Evet, onlar benim tam arkamdalar / \ Nereye gidersem gideyim /
With the help of my Great Solar Stance I can go everywhere
"Great Solar Stance" ımın yardımı i le heryere gidebilirim
I follow you everywhere you go
Kaçabilirsin ama saklanamazsın!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]