Fair is fair tradutor Turco
2,978 parallel translation
But, to be fair, I did knock and you didn't answer, which is kind of rude considering you're actually home.
Ama dürüst olmak gerekirse, önce kapıyı çaldım ama açmadın. Evde olduğun halde bunu yapman da büyük öküzlük gerçekten.
To be fair, um... it is quite an achievement to, er... screw up so epically.
Dürüst olmak gerekirse, böylesine destansı bir sıçış yapmak üstün başarı gerektirir.
This is not fair.
Bu adil değil.
What you're doing to me is not fair.
Hayır. Adil olmayan şey bana yaptığın.
If I decide to take this case... everything you have ever said or done is gonna be fair game... when we walk back into that courtroom and we tell them... that the great and powerful Judge Meyerson has made a mistake.
Davanızı almaya karar verdim diyelim o mahkeme salonuna tekrar gittiğimizde ve onlara muhteşem ve heybetli Hakim Meyerson'un hata yaptığını anlattığımızda, söylediğiniz ve yaptığınız her şey meşru bir hedef haline gelecektir.
"All I want is a girl, dark or fair."
Benim tek istediğim bir kız, esmer ya da sarışın.
Is this the fair sometimes?
Bu sence adil mi?
And that freak of nature on the field is fair?
Karşı takımda o çatlak şeyin yaptıkları adil mi peki?
Do you think it's fair that the guy who did that to her is running around free?
Sen ona bunu yapan adamın özgürce dolaşmasının adil olduğunu düşünüyor musun? Ben onu bulup hapse tıkmaya çalışıyorum.
Why, i'faith, methinks she is too low for a high praise, too brown for a fair praise, too little for a great praise.
Bence yüksek övgüler için çok alçak, parlak övgüler için çok esmer, büyük övgüler için çok küçük.
But now I am return'd and that war-thoughts have left their places vacant, in their rooms come thronging soft and delicate desires, all prompting me how fair young Hero is, saying, "I liked her ere I went to wars."
Ama artık döndüm ve o savaş düşünceleri aklımı terk etti. Yerlerine sevgi dolu ve zarif hisler yerleşti. Hepsi de bana aynı şeyi söylüyor.
You have of late stood out against your brother, and he hath ta'en you newly into his grace, where it is impossible you should take true root but by the fair weather that you make yourself.
Ağabeyinize başkaldıralı çok olmadı ve sizi daha yeni affetti, himayesinde kalmak istiyorsanız yumuşak başlı olmalısınız.
One woman is fair, yet I am well.
Bir kadın güzel olabilir, etkilenmem.
They say the lady is fair,'tis a truth, I can bear them witness.
Güzel kadın diyorlar, doğru. Ben de gördüm.
Surely I do believe your fair cousin is wronged.
Kuzeninizin haksızlığa uğradığına eminim.
It's just, um... a buddy at work gave me two free passes to the county fair, and I was kind of hoping to take Sean.
İş yerinden bir arkadaşım panayır için bilet verdi ben de Sean'ı götürürüm belki diye düşündüm.
It's not fair to me because this is not what I signed up for... and I'm very uncomfortable.
Bana göre adil değil çünkü benim kabul ettiğim şey bu değildi ve bu durumdan çok rahatsızım.
I don't know what it is. There is something that's preventing me from connecting. And it's not fair to you to let that screw up your life.
Tam olarak ne olduğunu bilmiyorum ama seninle bağlantı kurmamı engelleyen bir şeyler var ve böyle bir şeyin senin hayatını mahvetmesine izin vermek adil değil.
Young-jak, is it fair that I'm so miserable?
Young - jak, bu hale düşmem haksızlık değil mi?
Against my advice, Ms. Grayson is being more than fair here.
Benim tavsiyelerimin aksine Bayan Grayson fazla bile adil davranıyor.
Okay, to be fair there's a lot of girls in my work who would have sex with you for money, but it's just not my thing.
Açıkçası, iş yerimdeki birçok kız seninle paran için yatar ama ben yapmam.
How is this fair?
Adalete bak.
This guy's trying to run a business, and we want to be fair to him, all right?
Bu adam iş yapmaya çalışıyor ve biz de ona adil davranmalıyız.
That is not fair.
Bu adil değil.
Do you think this behavior is fair to your teacher and classmates?
Bu davranışının sınıf arkadaşlarına ve öğretmenine uygun olup olmadığını düşündün mü?
Um, you know, Rick is the big boss around here, so we all respect him,'cause he's so fair and good-looking.
Rick buralarda büyük patrondur. Hepimiz ona çok saygı duyarız, çünkü çok dürüst ve yakışıklı birisidir.
Is it fair that I'm working at the hospital and here?
Hastanede ve burada çalışmam adil mi?
How is that fair?
Sanki hapisteymiş gibi. Bunun neresi adil?
How is that fair?
- Bu nasıl adalet?
That is not fair!
Bu haksızlık!
The problem is that this guy sold us a bunk hovercraft, and now we're gonna have a sausage fest with no bikinis and no straw cowboy hats, and I don't think you're being fair.
Problemimiz, şu adamın bize bozuk hovercraft satması şimdi ise elimizde sadece sosis festivali olacak bikinili kızlarsız, kovboy şapkasız ki bu bence hiç adil değil.
Oh, that is not fair to Pete or Simone.
Bu hem Pete'e, hem de Simone'a haksızlık. Simone'u mu koruyorsun sen şimdi?
I guess. I guess if you want something badly enough, then maybe getting your shins pummeled is a fair price.
Eğer bir şeyi çok istersen ufak bir bedele karşın yapmaya razı oluyorsun belki de.
How is that fair?
Hiç adil değil bu!
How the frig is that fair?
Adalet mi lan bu?
What's your point, man? My point, my dear friend, is I'm going to have to My Fair Lady your gangster tuchas.
Benim amacım sevgili arkadaşım, adalet meleğini bulmak.
Is it fair to say that you are a reluctant witness here today, Your Honor?
Sizin bugün burada isteksiz bir tanık olduğunuzu söylemek adil midir,... Sayın Yargıç?
It is fair to say that I believe this is a witch hunt.
- Bunun bir cadı avı olduğunu söylemek adildir.
I teach you beautiful Punjabi song and return gift you teach me good gentleman's English this is now fair and handsome deal ma'am, in one month you singing like the Nightingale Lata Mangeshkar, for your father's birthday
Ben sana güzel bir Pencap şarkısı öğreteyim, ve karşılığında sizde bana iyi beyfendi ingilizce konuşmayı ögretin. bu adil ve güzel bir anlaşma, hanımefendi, Bir ay içinde Nightingale Lata Mangeshkar gibi şarkı söylersin.
This is so not fair,
Bu hiç adil değil.
I wonder how fair it is to bring a child into this kind of world.
Böyle bir dünyaya çocuk getirmek ne kadar adil olur onu merak ediyorum.
Invitation to a job fair?
İş fuarı davetiyesi mi?
I think you want this arm off'cause it's gonna make you feel like this is... fair.
Bence kolunu kestirmek istiyorsun çünkü bu sana adilmiş gibi gelecek.
That is so not fair.
Bu hiç adil değil.
This is not fair to you, and I'm sorry.
Bu senin için haksızlık, özür diliyorum.
You just want to shield them from it let them believe life is safe and fair.
Onları bundan korumak istersin. Daha güzel bir hayatın sürdüğüne inanmaları istersin.
And once we're in, anything with fangs is fair game.
İçeri girdik mi sivri dişi olan kollasın kendini.
Because the three of us are equal parents to Sofia and this is the fair way to decide who stays in with her. Mm-hmm.
Çünkü üçümüz de Sofia'nın ebeveyniyiz ve kimin onunla kalacağına bu şekilde karar vermek daha adilane.
And you will use this evening as a platform to show that our separation is civil and fair, ensuring your father's confidence in your ongoing leadership of Grayson Global.
Ve bu geceyi babanın Grayson Global'deki süren liderliğine güveninin devamı için ayrılığımızın medeni ve adil şekilde olacağını göstermek için kullanacaksın.
Is that a fair description? I'd add "petty" to be more accurate.
Tam doğru olması için "önemsiz" kelimesini eklerdim ben.
It's really itchy, but to be fair, my head is constantly itching.
Oldukça kaşındırıyor ama dürüst olmak gerekirse kafam zaten sürekli kaşınıyor.
fair 232
fairy 82
fairly 18
fairfax 20
fairies 31
fairbanks 24
fair enough 1495
fairy dust 16
fair point 106
fairness 20
fairy 82
fairly 18
fairfax 20
fairies 31
fairbanks 24
fair enough 1495
fairy dust 16
fair point 106
fairness 20
fair lady 16
fair and square 46
fairy tales 18
fair play 60
fairy godmother 19
fair warning 60
fair maiden 16
fair dos 19
fair's fair 26
fair and square 46
fairy tales 18
fair play 60
fairy godmother 19
fair warning 60
fair maiden 16
fair dos 19
fair's fair 26