For something tradutor Turco
33,416 parallel translation
For something like this to work, it has to be personal.
Böyle bir şeyin çalışması için, kişisel olması gerekir.
We spend all this time looking for something greater than us,
Bunca zamanı bizden büyük bir şeyi arayarak geçiriyoruz.
It was to fight for something more.
Daha farklı bir şey içindi.
- Bullshit, you're not fighting for something more, you're running away.
Farklı bir şeymiş, hadi oradan kaçıyorsun resmen.
I was worried you were going to ask for something hard.
Ben de zor bir şey isteyeceksin diye endişelenmiştim.
You imagine that my ego could take credit for something that wasn't mine?
Sence egomun benim olmayan bir şeyden çıkar sağlayacağını mı düşünüyorsun?
I mean, I'm hoping that counts for something.
Umarim bunu dikkate alirsiniz.
Yeah, well, what he did should count for something.
Evet, yaptığı şey boşa gitmemeli.
I'm looking for something I believe that you have here, an old cameo necklace.
Burada olduğunu düşündüğüm bir şeyi arıyorum, Eski bir minyatür kolye.
I-I thought we could go for a walk or something.
Yürüyüşe çıkarız diye düşünmüştüm.
Maybe it was for an op or something.
- Bilmiyorum. Belki bir görev için falandı.
Maybe you just wanted to do something nice for her.
Belki de ona bir iyilik yapmak istedin.
Oh, nothing. It's just something dumb I put on the internet for my vet friends.
Amacı yok, gazi dostlarım için internete koyduğum salak bir şey.
For something like this to work, it has to be personal.
Böyle bir şeyin işe yaraması için kişisel olması lazım.
Because if you don't, I'm telling you, you're gonna do something that you'll regret for the rest of your life.
Eğer güvenmezsen, sana söylüyorum hayatın boyunca pişman olacağın bir şey yapacaksın.
It is to fight to give him something worth living for.
Ona yaşamaya değer bir hayat vermek.
I said I'd look into it, but he'd have to do something for me.
Ben de hallederim ama senin de benim için bir şey yapman gerek dedim.
"It's not a big deal" is nearly always code for "something is wrong."
"Sorun yok" demek neredeyse her zaman bir sorun olduğuna delalettir.
I've got something for you, Mrs. Gardner.
Sana bir şey getirdim Bayan Gardner.
This call for law and order becomes integral to something that comes to be known as the Southern strategy.
Bu kanun ve nizam talebi Güney stratejisi olarak adlandırılan bir akımla bütünleşir.
Then I also need you to tell him something else for me.
- Ona bir şey daha söylemeni istiyorum.
Then I need you to do something for me.
O zaman benim için bir şey yapman gerek.
I am doing something for you. I'm getting Mike out of prison.
Senin için bir şey yapıyorum zaten, Mike'ı hapisten çıkarıyorum.
Well, you need to do something else for me or that's never gonna happen.
Başka bir şey daha yapman gerek yoksa hapisten falan çıkamayacak.
I got something for you.
- Sana bir şey getirdim.
I don't know. It would help if I had something to talk about other than, "Hey, what exactly are you in here for?"
Ne bileyim, neden içeride olduğunu sormaktan başka konuşacak bir şeyimiz olsa iyi olurdu.
Harvey, I have something for you.
- Harvey sana bir şey vermem gerek.
I was hoping you could do something for Leonard Bailey.
Leonard Bailey için bir şeyler yapabileceğinizi umuyordum.
You're supposed to use your gumption to find that something, and get Leonard Bailey the justice he's been waiting for.
Bir şeyler bulmak ve Leonard Bailey'in beklediği adaleti kazanması için becerikliliğini kullanman gerekiyor.
Which means if you don't get Cahill something soon, you're gonna be sitting here for the next two years.
Eğer Cahill'e hemen bir şeyler vermezsen, 2 yıl boyunca burada kalacaksın.
I had a knack for knowing when something didn't smell right.
Çünkü bir şeyler yolunda gitmediğinde kokusunu almak gibi yeteneğim vardı.
I don't want him to keep seeing me as some little girl who's always asking for help with something.
Beni her zaman yardım isteyen küçük bir kız olarak görmesini istemiyorum.
Instead of looking for someone who did something they already did, you're gonna get back to preparing my defense.
Çoktan olup biten bir şeyin peşinden koşmak yerine savunmana hazırlanacaksın.
I need you to do something for me and you're not gonna like it.
Senden bir şey isteyeceğim ama hoşuna gitmeyecek.
But you're not gonna have anything unless you do something for me.
Ama benim için bir şey yapmazsan hiçbir şeyin olmayacak.
I'm tired of you threatening me, so if you even want a chance of getting out of here early, you're gonna do something for me.
Tehditlerinden bıktım o yüzden buradan erken çıkmak istiyorsan benim için bir şey yapacaksın.
I suppose I'll have to sell the porcelain and buy you something new for the ball.
Sanırım çiniyi satıp size balo için yeni bir şeyler almam gerekecek.
I have something for you.
Bir emanetin var bende.
I've got some time. I'd like to take you out for a while, show you something, okay?
Seninle biraz dışarı çıkalım.
But I keep waiting for you to react or something or come back to your normal self or at least show that you know that you've changed, but you never do.
Ama bir şeylere tepki vermeni bekleyip duruyorum eski haline geri dönmeni falan. Veya en azından değiştiğini fark etmeni bekliyorum ama fark etmiyorsun işte.
Here's something for you.
İşte sana bir şey.
He had the whole staff believing in something besides numbers for once.
Tüm ekibi sayılar dışında bir şeylere inandırmayı başarmıştı.
I think someone or something was looking out for him.
Bence biri ya da bir şey onu koruyordu.
I need you to do something for me. Duck!
Benim için bir şey yapman gerek.
There's got to be something in it for him.
Mutlaka bir çıkarı olmalı.
You are the leader of the Mara Tres New York branch, and you are a man who does not mess around, so if I'm standing here face-to-face with you, and I'm alive, then... you have something in mind for me other than a shallow grave.
Mara Tres'in New York şubesinin liderisin ayrıca uğraşılacak bir adam değilsin, eğer burada seninle yüz yüze duruyorsam ve hala yaşıyorsam aklında benim için sığ bir mezardan başka bir şey var demektir.
How'bout playing something for me, us? No, really. It's all right.
- Benin için, bizim için birşey çalmaya ne dersin?
I have something for you.
Senin için bir şeyim var.
We'll follow the creek this time, and we'll find a campground or something for sure.
Bu sefer dereyi izlersek kamp alanı tarzı bir şey bulmamız garanti olur.
You're a fossil-addicted country, but if you are seriously disengaging it's something for us to learn from.
Fosil yakıtlara bağımlı bir ülkesiniz. Gerçekten bu yakıtlarla ilişkinizi keserseniz, bu bize bir örnek teşkil eder.
And then after you told me about all what you'd done... I just finally saw my chance to do something for me.
Bana ne yaptığınızı anlattıktan sonra da sonunda bir şeyler yapma şansım olduğunu anladım.
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something's not right 271
something like that 1529
something on your mind 83
something bad happens 16
something special 67
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something's not right 271
something like that 1529
something on your mind 83
something bad happens 16
something special 67
something's wrong here 34
something wrong 855
something's wrong 881
something is wrong 141
something's coming 64
something bad 90
something to eat 69
something's bothering you 28
something else 372
something new 87
something wrong 855
something's wrong 881
something is wrong 141
something's coming 64
something bad 90
something to eat 69
something's bothering you 28
something else 372
something new 87