Forget something tradutor Turco
952 parallel translation
I knew we'd forget something.
Bir şey unuttuğumuzu biliyordum.
Forget something, Dorothy?
Bir şey mi unuttun Dorothy?
I thought you might forget something, so I came down to help you.
Düşündüm ki bir şeyleri unutabilirsin, o yüzden sana yardıma geldim.
Didn't you forget something?
Bir şey unutmadın mı?
Forget something?
Bir şey mi unuttun?
- Forget something, old man?
- Bir şey mi unuttun, ihtiyar?
You forget something, yes?
Bir şey mi unuttunuz?
- Did you forget something?
- Bir şey mi unuttunuz?
Tarzan, didn't you forget something?
Tarzan, bir şey unutmadın mı?
- Forget something?
- Bir şey mi unuttum?
- Jeannette, did I forget something?
- Jeannette, bir şey mi unuttum?
Forget something?
Bir şey mi unuttun? Hayır ama...
You forget something, Blanche?
Bir şey mi unuttun, Blanche?
Have you considered the possibility that you might, just once forget something? - Often, sir.
Bir kez olsun herhangi bir şeyi unutabilme ihtimalini düşündüğün oldu mu?
Yes, but you forget something very important.
Hoşlanıyorum ama önemli bir şeyi unutuyorsun.
- Forget something?
- Bir şey mi unuttun?
How you gonna forget something'like that?
Böyle bir şeyi nasıl unutursun?
Did you forget something?
Bir şey mi unuttun?
- You forget something, princess?
Hala bir itibarın var. Vardı, bebeğim vardı.
- Forget something?
Bir şey mi unuttun?
Seeing these nine brave souls who fought for humanity, upholding justice, facing impossible odds, yet pushing forward, is something that I will never forget.
İnsanlık için savaşan, adaleti tesis etmek için imkansıza karşı mücadele eden bu dokuz cesur ruhu görmüş olmak asla unutmayacağım bir şey.
Darling, we're going to forget all about these dreams, think about something cheerful, aren't we?
Tatlım, tüm bu kabusları unutacağız ve daha güzel şeyler düşüneceğiz, değil mi?
Something that's easy to say and hard to forget.
Söylemesi kolay, unutması zor bir şey.
There's something wedid forget, a medicine kit.
Unuttuğumuz birşey var... Ecza çantası.
The leopard's cry is something that, once heard, you can never forget.
Leopar bağırtısı öyle bir şeydir ki bir duydunuzmuydu asla unutamazsınız.
When such great days do come... don't forget that freedom is not something one possesses... like a hat or piece of candy.
O güzel günler geldiğinde... o özgürlüğün bir şapka veya bir parça şeker gibi... birinin sahip olacağı bir şey olmadığını unutma.
There is something in this story so terrible and sweet at the same time that I haven't been able to forget it.
Bu hikâyede unutamadığım aynı anda çok güzel ve korkunç bir yan var.
And don't forget there's something else, sir.
Şunu da unutmayın efendim.
Something I'll not forget to my dying day.
Ölene kadar unutamayacağım bir şey...
It isn't something either of us can forget.
İkimiz de unutamıyoruz.
- Something I shall never forget.
- Asla unutmayacağım bir şey.
I've been looking for you to tell you something before I forget.
Seni görmek ne büyük tesadüf. Söylemeyi unuttuğum bir şeyi söylemek için seni arıyordum.
If he don't want us, then let's forget about it and try something else. - Try what?
Bizi istemiyorsa vaz geçelim ve başka bir şey yapalım.
He reminds me of something I never want to forget.
O, bana asla unutmak istemediğim şeyi hatırlatıyor.
Something to remind me always of the town that was my home... and of my three very dearest friends... whom I want never to forget.
Evim olan kasabamı ve asla unutmak istemediğim en değerli üç arkadaşımı bana daima hatırlatacak olan bir şey.
Get us something to drink before I forget myself.
Ben kendimi kaybetmeden bize içecek bir şeyler getir.
Don't forget to wear something old.
Eski bir şey giymeyi unutma.
Our story tonight... taught us that once you have seen something, you never really forget it.
Bu akşamki hikayemiz bize bir gördüğümüzü aslında bir daha unutmadığımızı öğretti.
If you give me something sweet I'll eat it up and forget about it.
Bana tatlı bir şey verirsen onu yer ve unutur giderim.
Dancing isn't something you forget.
Dans, unutulmaz.
There is something which I can't forget
Orada unutamayacağım şeyler var.
Let me give you something that will help you forget
Sana, bunu unutmana yardım edecek bir şey vereyim.
Well, if it is, we're gonna show them something they'll never forget.
Eğer öyleyse, onlara unutamayacakları bir gösteri yapalım.
That's something I won't forget.
Bunu hiç unutmayacağım.
- Forget it. I owe her something.
Yani, ona borçluyum.
I got something planned for your wife and kid... they ain't never gonna forget.
Karınla kızın için öyle bir şey planladım ki... asla unutamayacaklar.
you said something before that we had not forget :
Ya sen? Biraz önce unutmamamız gereken bir şey söylemiştin :
This morning's demonstration in the dining hall is something that I shall have to make a pretty good effort to forget.
Bu sabah yemek salonundaki gösteriyi unutabilmek için çok çaba sarf etmem gerekecek.
My first combat is something I'll never forget.
Girdiğim ilk çatışmayı... unutmam mümkün değil.
I missed! Forget about this stupid game. I have to tell you something.
Bırak şu saçma oyunu sana söyleyeceklerim var.
Don't forget to get something she touched.
Dokunduğu bir şeyi getireceksin, unutma.
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
something on your mind 83
something special 67
something bad happens 16
something 1990
something came up 177
something happened 421
something's happening 161
something like that 1529
something's not right 271
something on your mind 83
something special 67
something bad happens 16
something's wrong 881
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28
something to eat 69
something else 372
something new 87
something is wrong 141
something's wrong here 34
something wrong 855
something's coming 64
something bad 90
something's bothering you 28
something to eat 69
something else 372
something new 87