Full of tradutor Turco
25,951 parallel translation
Man, Andre's full of shit and I don't even think he really believes in me anymore.
Dostum, Andre saçmalayıp duruyor ve artık bana inandığını da sanmıyorum.
'Tis why we chose it'tis full of rocks and teasy currents.
Bu yüzden orayı seçtik.. taş ve büyük dalgalarla dolu.
Full of good intentions, leaving a trail of havoc in your wake!
İyi niyetlerle dolu, uyanışında büyük bir hasar izi bırakarak!
Funny, my understanding from the room full of infectious disease experts is that MERS can present itself in unpredictable ways, but perhaps you know better.
Çok ilginç. Bir oda dolusu hastalık uzmanına göre MERS tahmin edilemeyecek şekillerde kendini gösterebiliyor ama sen daha iyi biliyor olabilirsin.
In spring, more ships will arrive full of Redcoats.
Baharda kırmızı paltolu dolu gemiler gelecek.
And the results are you are full of shit.
Sonuçlar gösteriyor ki, boktan birisin. - Anlamadım?
Everyone here is full of shit.
Buradaki herkes boktan.
She was so full of life on sunday.
- Pazar günü ne kadar hayat doluydu.
Full of life one day. The next, not so much.
Bir gün bakıyorsun hayat dolu, ertesi gün eser kalmamış.
The place is full of Army guys... some Marines, too.
Mekan askerlerle doluydu. Denizciler de vardı.
His belly's full of blood.
Karnı kan dolu.
You are without magic, in a house full of dark secrets.
Karanlık sırlarla dolu bir evde, sihir yapamayan birisin.
Salem is too full of temptations for me.
Salem'da beni günaha sokacak çok fazla şey var.
Hey, you remember the homeless guy with the grocery cart full of cans?
Arabası tenekelerle dolu olan evsiz adamı hatırlıyor musun?
No, the offer's solid, actually, but for a city full of soul, I ain't feeling it.
Hayır, teklif aslında gayet iyi Ama şehrin ruh dolu olduğuna inanmıyorum.
Those O.R.s are full of people.
Ameliyathaneler çok kalabalıktır.
I don't remember the fountain being full of puke when I sold this house to frank and Nancy.
Bu evi Frank ve Nancy'ye sattığım zaman lavabonun kusmukla dolu olduğunu hatırlamıyorum.
What, uh, cheese dick and a throat full of spooge, that's better?
Peynir kokulu bir sik ve bir boğaz dolusu sperm daha mı iyi?
I was taking my pills, trying to get my cable fixed, and then I woke up to an apartment full of police.
İlaçlarımı alıyordum, Kablo tv sinyalimi düzelttirmeye çalışıyordum, Ve birden bir daire dolusu polis ile uyandım.
No, thank you, I'm full of fermented fish from dinner.
- Yok, teşekkürler akşam yemeğinde...
With the door straining against the pressure of a room full of water it'll be vulnerable.
Kapı, içi ağzına kadar su dolu odanın basıncına karşı direnecek... -... savunmasız hale gelecektir.
All I have is a kitchen full of dirty dishes.
Beni bekleyen dağ gibi bir bulaşık var zaten.
You're full of intuition, Ted.
Önsezi dolusun Ted.
We are here to celebrate a man so full of life.
Hayat dolu bir adamı kutlamak için burada toplandık.
I mean, this dish is full of fish.
Bu torba tohumla dolu.
Okay, so then Tim's either full of shit or he's got no juice.
O zaman Tim de ya yalancının teki çıktı ya da onda aradığımız o göt yok.
Sounds like it's full of yarn. Okay, fine.
Kulağa masal gibi geliyor.
The proposal I'm instructed to make is this - to purchase your debt, in full, and arrange a new promissory note at a considerably lower rate of interest.
Yapmakla görevlendirildiğim teklif şu : Borcunun tamamı satın alınacak ve oldukça düşük bir faizle, yeni bir borç senedi hazırlanacak.
"If your arms are full from carrying the burden of anger, you won't be able to see where to put it down."
"Kolların kızgınlıkla doluysa taşıdığın yükü nereye koyacağını göremezsin."
Yeah, and I've narrowed down the kind of vans that we need to be looking for- - long wheel base, modified full sized...
Evet ve ben de bakmamız gereken kamyonetlerin listesini daralttım, uzun araç zemini komple modifiye edilmiş cinsten.
Fisher had full knowledge of my plans.
Fisher planlarımdan tamamen haberdardı.
I hereby relieve you of your command pending a full investigation into...
James Kalesi'nde yaptığınız şeylerin soruşturması - devam ederken, yetkinizi devralıyorum. - Kimin emriyle?
He has the full weight of Carruthers and Co behind him.
Carruthers Şirketi'nin tüm kontrolü onun elinde.
I will ensure the full weight of the law. Comes down on you, sir.
Yasaların karşısında sorumlu olmanızı sağlayacağım, efendim.
♪ Pocket full of rye ♪
- Beni buna sen sürükledin.
Yeah, they're all kind of full.
Şey, hemen hemen hepsi dolu.
Heather's parents decided to sue her for full custody of the boy,
Heather'ın ailesi, çocuğun velayetini almak için dava açmaya karar vermiş.
So, the only thing that's standing between The grandparents and full custody of this child Was their daughter.
Anneanneyle dedenin velayeti almasının önündeki tek engel kızlarıymış.
And extrapolating as much of the full print as it can.
Ekstrapolasyon yaparak bütün izi çıkarmaya çalışıyor.
We're keeping it in check with a course of full-spectrum antibiotics, but his surviving kidney has sustained significant damage.
Geniş spektrumlu antibiyotikle kontrol altında tutuyoruz ama diğer böbreği de ciddi bir hasar almış.
Big companies are investing in motorcycles, and with it comes the full weight of their business structure...
Büyük şirketler motorsikletlere yatırım yapıyor ve bununla birlikte iş yapılarının ağırlığı basıyor.
A lack of full cooperation with or withholding of information from this committee will result in your immediate dismissal from the residency program.
İşbirliğinden kaçınmanız veya komiteden bilgi saklamanız halinde bu hastanenin ihtisas programından çıkarılmakla cezalandırılacaksınız.
We'll just do a full work-up of the vehicle and check the driver for drugs and alcohol.
Aracı kontrol edip sürücünün uyuşturucu ve alkol testini yapacağız.
The Boston Police Department needs to launch a full-scale investigation of Detective Rizzoli.
Boston Polis Departmanı'nın Dedektif Rizzoli için tam kapsamlı bir soruşturma başlatması gereklidir.
- but we will do a full battery of tests.
-... ama tam bir test yapacağız.
At 55, I'm gonna be eligible for my full pension at 80 % of my salary.
55 yaşında maaşımın % 80'i ile emekli olacağım.
You know who had a series of mini-strokes and still performed the duties of his office at full capacity for years afterward?
Bir çok kez ufak felçler geçirdiğimi... ama yıllar boyunca bu ofisteki görevlerimi... tam kapasiteyle yerine getirdiğimi biliyor muydun?
- Yes... - She has micro-expressions, full range of motion.
Yüz mimikleri ve tam hareket kapasitesi var.
Full disclosure at this time is the best course of action. I... I agree.
Şu anda tam bir ifşa yapılacak en iyi şey olur.
I have a full day of inspections tomorrow.
Yarın tüm gün teftişler ile geçecek.
It's supposedly a-a full-scale replica of the original Parthenon in Athens.
Atina'daki Parthenon Tapınağı'nın tam ölçülü replikası olması gerekiyordu.
full of shit 18
full of grace 139
full of surprises 23
full of life 37
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
full of grace 139
full of surprises 23
full of life 37
of course 48716
off we go 156
office 169
offer 51
of course not 6388
officer 2766
offensive 29
offense 31
official 47
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
offense 31
official 47
often 203
offspring 19
offended 16
officers 467
offred 44
officially 347
offices 24
offs 170
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204
off the top of my head 48
of course you can 486
of course you do 750
offside 18
of course i do 1281
off the grid 28
officer down 213
off you go 630
of course i can 204