He's sorry tradutor Turco
1,911 parallel translation
Ms. Alexander janine I am sorry... But he's gone
Bayan Alexander Janine üzgünüm ama o öldü.
I'm sorry.It's just- - since we lost our daughter, he is all we have.
- onu götürmek istiyoruz. - Affedersin, sadece... Kızımızı kaybettiğimizden beri o bizim her şeyimiz.
- He's working with Wilhelmina? - I'm sorry, Daniel.
- Wilhelmina ile mi çalışıyor?
Look, i'm sorry, sir, but he's not an idiot.
Bakın, efendim, üzgünüm ama o aptal değildir.
He's right. Lily, I'm--i'm really sorry.
Lily, gerçekten çok özür dilerim.
So, pooky wooky bear pretty much finds out He's been a crummy friend And has to say he's sorry.
Tatlı, tüylü ayıcık, arkadaşının keyifsiz olduğunu öğrenir ve ondan özür diler.
He's molested me many times. Sorry I'm late.
Ve yanımızda % 100 Yahudi olmayan bir arkadaşımızı getirdik.
I'm sorry, he's not here.
Üzgünün ama, burada değil.
Okay, I know that he's innocent And that that weird Kimberly girl was a cop and all, But, I'm sorry, the fact that they just assigned us lolita...
Onun suçsuz olduğunu biliyordum ama şu polis kız, Kimberly meğer polismiş ama bize tıpkı bir lolita gibi geldi.
Come, he's said he's sorry, what more can he do?
Hadi, özür diledi, daha ne yapabilir?
I'm sorry he's not here.
Gelemediğine üzüldüm.
He isn't a giant, but I felt sorry for him, having to fight three men.
Dev gibi değil ama yazık oldu. Üç adam vardı karşısında.
I'm sorry he's gone, sir.
Üzgünüm öldü, efendim.
Mr. Henderson, I am very sorry to inform you that while Jack Nash was being evacuated from guard headquarters, the helicopter he was in suffered mechanical failure and went down.
Bay Henderson, size bildirmem gereken kötü bir haber var. Boşaltma işlemi sırasında Jack Nash'in da içinde bulunduğu helikopter mekanik bir arıza nedeniyle düştü.
You rocked. Excuse me. Buck, Jay wanted me to tell you he's very sorry.
Buck, Jay çok üzgün olduğunu iletmemi istedi.
Well, I'm sorry but he's staying for a few days.
Ne diyorsun sen?
Sorry, Sherlock, but he's alive.
Üzgünüm Sherlock, ama o hala hayatta.
Sorry, he's - I don't know.
Üzgünüm, o... anlamıyorum.
In my book, though, sorry, someone comes at you with a bottle, that is a deadly weapon, he's gotta take the consequences.
Benim kitabıma göre, kusura bakma ama biri üstüme elinde şişeyle gelirse ki bu oldukça tehlikeli bir silah, eleman bunun sonuçlarına katlanır.
Mr. Harris, um, I'm sorry. He's not available right now.
Bay Harris üzgünüm şu anda müsait değil.
I'm sorry, Captain, but he's here again.
Üzgünüm başkomiserim, ama yine geldi.
Sorry. He's got anger management issues.
Hiçbir şey demek istemediler.
But he's sorry.
Ama pişman.
I'm sorry, but he's really getting on my nerves.
Üzgünüm ama sinirlerimi bozmaya başladı.
He's sorry.
O üzgündü.
I'm sorry to bother you, but... he's not at home and hasn't been by the office in several days.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama Nathan evde değil ve bir kaç gündür işe de gelmiyor.
- Sorry, he's just a puppy.
Affedersiniz, daha yavru.
What I want to know is that the boy admits to what he's done and he's made to feel damn sorry for what he did.
Bilmek istediğim şey, çocuğun yaptığını kabul etmesi ve yaptıklarından dolayı pişmanlık duyması.
Maybe he's sorry.
Belki de üzgündür.
- Look, I'm sorry he's dead, but I don't even know what the hell "not penny's boat" means.
- Bak, öldüğüne üzüldüm ama "Penny'nin teknesi değil" ne demek onu bile bilmiyorum.
I'm so sorry, Michael, but he's still in New York.
Çok üzgünüm, Michael, ama oğlun hala New York'ta.
- He said he's sorry.
- Özür diledi.
He's sorry?
Özür mü diliyor?
He's sorry.
Özür diliyor.
Sorry, but he's gone too far.
Üzgünüm çok ileri gitti.
And he's really sorry about Letty.
Letty için de çok üzgün.
The guy's a creep, and then he says "sorry."
Adam garip bir tipti ve "Özür dilerim." deyip durdu.
- Sorry, he's in a meeting.
- Üzgünüm ama kendisi şu an toplantıda.
We just rescued him from the pound, and he's still in training. Sorry.
Onu barınaktan daha yeni aldık ve eğitim süreci henüz bitmedi.
Washakie, he's sorry.
Washakie, o özür diledi.
Look, I'm sorry, you know, sometimes he's a wiseass.
Bakın, özür dilerim, bazen böyle sivri dilli oluyor.
He's really sorry, but, um, surgery's just not an option.
Çok üzgünmüş fakat ameliyat tek seçenekmiş.
he won't be ready tomorrow. He's sorry. Take care.
İkinci mesaj.
He's in a coma. I'm sorry.
Komada. Üzgünüm.
Sorry, this is Simon McNeal. He's working with me on one of my projects.
Özür dilerim, bu Simon McNeal, projelerimde bana yardımcı oluyor.
Yeah, he's gonna do 30 days on the outside... if he had a family member who would've claimed his sorry grand theft ass.
Evet, eğer akrabası soygun yüzünden özür dilerse 30 günlüğüne dışarıya çıkabilir.
He's not my "new boyfriend". Oh, sorry.
Yeni erkek arkadaşım falan değil.
I'm sorry, Daddy, but I think he's gone.
Üzgünüm, baba, ama sanırım öldü.
Sorry Raquel, he's neurotic.
Affedersin Raquel, biraz nevrotik.
I'm sorry. He's not available.
Çok üzgünüm, şu anda müsait değil.
He's sorry, but he's swamped.
Çok üzgün ve bunalmış durumda.
sorry 58639
sorry for what 82
sorry to bother you 488
sorry about that 1692
sorry for the inconvenience 51
sorry to interrupt 698
sorry for your loss 95
sorry about the mess 94
sorry for the wait 54
sorry i'm late 1510
sorry for what 82
sorry to bother you 488
sorry about that 1692
sorry for the inconvenience 51
sorry to interrupt 698
sorry for your loss 95
sorry about the mess 94
sorry for the wait 54
sorry i'm late 1510
sorry for the delay 59
sorry we're late 195
sorry to hear that 198
sorry to disturb you 153
sorry to bother 18
sorry to trouble you 44
sorry to have bothered you 32
sorry to waste your time 18
sorry about earlier 35
sorry to keep you waiting 279
sorry we're late 195
sorry to hear that 198
sorry to disturb you 153
sorry to bother 18
sorry to trouble you 44
sorry to have bothered you 32
sorry to waste your time 18
sorry about earlier 35
sorry to keep you waiting 279