Hear hear tradutor Turco
148,040 parallel translation
So, that would mean the FI told AC-12 what you wanted to hear?
Bu, Adli Araştırmacı, AC-12'ye duymak istediğini söylediği anlamına gelir mi?
And in order to make the case against me, you wanted to hear that he didn't overwrite the label.
Davayı bana karşı geliştirmek için etiketin... üzerini düzeltmediğini duymak istemiştiniz.
You, DC Desford, volunteered that you believe Kevin Gill made the statement AC-12 wanted to hear, but you've accused me of fabricating that same observation, when we all recognise the DIR will support my version of the conversation.
DC Desford, siz Kevin Gill'in AC-12'nin duymak istediği ifadeyi yaptığına inandığınızı belirttiniz, Ama beni aynı gözlemi yapmakla suçladınız, Hepimiz zabıtların konuşmamın... versiyonunu destekleyeceğini kabul edeceksiniz.
You're claiming the FI says whatever the investigating police officer wants to hear?
Adli tıp memurunun ; soruşturmayı yapan polisin... duymak istediklerini söylediğini mi iddia ediyorsunuz?
Sorry to hear that, mate.
Bunu duyduğuma üzüldüm dostum.
I think I can hear your messiah calling for you.
Mesihinizin seni çağırdığını duyabiliyorum.
Unless he didn't want someone in the house to hear.
Belki de evdeki birinin duymamasını istedi.
No screw-ups this time, you hear?
Bu kez çuvallamak yok, anladın mı?
You hear me?
- Duydunuz mu beni?
I'll take her gag off so you can hear her.
Onu duyman için ağzını çözeceğim.
I can't hear you, but I agree!
Seni duyamıyorum ama katılıyorum!
- "I am woman, hear me roar," right?
- "Ben kadınım, kükrememi dinle." değil mi?
I can't hear you.
Sizi duyamıyorum!
Where else you have conversation and KGB don't hear?
Başka nerede KGB duymadan konuşabilirsiniz?
In the six weeks you've known me, you ever hear me tell a joke?
Beni haftalardır tanıyorsun, şaka yaptığımı gördün mü?
Styx, but you didn't hear it from me.
Styx, ama benden duymadınız.
I could hear you all the way down the street.
Sokağın diğer ucundan sesin geliyordu.
Can you hear it?
Duyabiliyor musun?
Until all you hear is that one voice.
Sadece ismini söyleyen sesi duyana kadar.
Steve, you're going to want to hear this - - we've got the results from the lab.
Steve, bunu duymak isteyeceksin - laboratuvardan çıkan sonuçları aldık.
- Um... - Sorry to hear that.
Duyduğuma üzüldüm.
I hear that.
Anlıyorum seni.
Hey. So nice to hear from you.
- Sesini duyduğuma sevindim.
You hear me?
Duydun mu beni?
I did hear of... Um, once, you and your brother Edward caught a fox in the grounds, and sneaked it into the nursery.
Bir keresinde söyle duymuştum sen ve kardeşin Edward, ormanda bir tilki yakalayıp....... bakımevinin içine sokmuşsunuz.
I never want to hear you say that again.
Bir daha böyle konuştuğunu duymayayım.
As many as it takes to hear His voice.
Sesinin sesini duymak için gereken kadar çok.
Can you hear her singing?
Onun şarkı söylediğini duyuyor musun?
What you see, what you hear.
Duydukların, gördüklerin.
We can hear you, my love.
Seni duyabiliyoruz aşkım.
But I would like to hear more about this dog you guys are thinking of getting.
Ama almayı düşündüğünüz şu köpekten bahsedebilirsiniz.
Well, this has been great, but I think I hear my ride.
Çok eğlendim ama sanırım artık gidiyorum.
And I may not be on his frequency right now, but you can hear me just fine, can't you?
Şu an onun frekansında olmayabilirim ama sen beni gayet iyi duyuyorsun değil mi?
He can't hear us in here, the monster.
Canavar bizi burada duyamaz.
I'm sorry to hear that.
Bunu duyduğuma üzüldüm.
Now where would you hear something like that?
Böyle bir şeyi nereden duydun?
He was shocked to hear about Josephine's death, but overjoyed at the prospect of raising you children.
Josephine'in ölümünü duyunca çok şaşırdı ama sizi yetiştirme fikrine bayıldı.
Didn't you hear?
Duymadın mı?
Hear, hear.
Katılıyorum.
The Encyclopedia Hypnotica tells of a woman who, whenever she'd hear the word "omelet," would cluck like a chicken.
Hipnoz Ansiklopedisi, "omlet" denince tavuk gibi gıdaklayan bir kadından bahsediyor.
Did you hear that? All we have to do is get one of those brats to murder someone.
Tek yapmamız gereken o veletlere birini öldürtmek.
Now, you wanna hear the good news or the bad news first?
Neyse, önce iyi haberi mi vereyim yoksa kötü haberi mi?
- We can hear you back there.
Sizi duyabiliyoruz.
Did you hear about the new recruits?
Yeni elemanları duydun mu?
- I hear their folks were arsonists.
- Soylarında kundakçılık varmış.
I hear they checked out library books and never returned them.
Kütüphaneden kitap alır, asla geri götürmezlermiş.
I hear they drank blood from the skulls of chupacabras.
Chupacabraların kafataslarından kan içerlermiş.
And we only ever hear his voice over the loudspeaker.
Sesini de sadece megafondan duyuyoruz.
Besides, it's probably the only way anyone could ever hear him.
Hem onu başka türlü duyamıyorlardır.
Did you hear what I said?
Duydun mu beni?
I can't hear you!
Seni duyamıyorum!
heart 404
heartbeat 33
hear 1249
heartless 34
heartbreak 27
hearts 66
heard 60
hearted 198
hearing 52
heartbreaker 20
heartbeat 33
hear 1249
heartless 34
heartbreak 27
hearts 66
heard 60
hearted 198
hearing 52
heartbreaker 20
heartburn 19
hearst 26
hear me roar 17
heart rate 87
heart beating 18
heartbreaking 30
hearts and minds 20
heart attack 174
heart failure 23
hear me out 314
hearst 26
hear me roar 17
heart rate 87
heart beating 18
heartbreaking 30
hearts and minds 20
heart attack 174
heart failure 23
hear me out 314
heart surgery 35
heartedly 17
heart disease 37
heartbroken 26
heart rate's 34
hear me 359
hear no evil 21
hear it 44
hear our prayer 16
hear my prayer 30
heartedly 17
heart disease 37
heartbroken 26
heart rate's 34
hear me 359
hear no evil 21
hear it 44
hear our prayer 16
hear my prayer 30