Her son tradutor Turco
16,220 parallel translation
You said Malik's mother was unaware of her son's lifestyle.
Malik'in annesinin oğlunun hayat tarzından haberi olmadığını söyledin.
- Her son.
- Onun oğlu.
The last thing she asked me to do was to get her son out of here.
Benden istediği son şey oğlunu buradan çıkarmamdı.
No mother could do more for her son.
Hiçbir anne oğlunu yarı yolda bırakmak istemez.
Why has the queen given you her son?
Kraliçe neden oğlunu sana verdi?
They are in no position to protect the Queen and her son from us.
Kraliçe'yi ve oğlunu bize karşı koruyabilecek durumda değiller.
But it was about her son.
Wendy'nin oğlu hakkındaymış.
Wendy Rider lodged a complaint against you in respect of her son, Gregory Rider.
Wendy Rider sizin hakkınızda oğluyla ilgili bir şikâyette bulundu Gregory Rider.
Tell Rose that if she wants to protect her son... then she also needs to protect mine.
Rose'a şunu ilet : oğlunu korumak istiyorsa benimkini de koruması gerekecek.
Leave her son, when... from what I could see... she only wanted to protect him.
Oğlunu niye bıraksın tek derdi onu korumakken?
More specifically, her son.
Özellikle de oğluyla.
- She said it to my face that she was afraid that you would hurt her son.
- Bizzat duydum oğluna zarar vermenizden korkuyordu.
Now, why would she think that, that killing herself would stop you from hurting her son? !
Niye intihar etmenin oğluna zarar vermenizi engelleyeceğini düşünsün ki?
Ms. Williams took time to speak with each recipient whose life was saved in the wake of her son's passing.
Bayan Williams, oğlunun ölümü ile hayatı kurtulan tüm alıcılarla ayrı ayrı konuştu.
So, tell me, is she ever gonna see her son alive again?
Şimdi söyle, oğlunu tekrar sağ salim görecek mi?
Yeah, I told you she'd be desperate to know where her son is.
oğlunun nerde olduğunu öğrenmek için can attığını biliyorum.
She's got pending charges and a bench warrant for missing her last court appearance.
Önceden yapılmış suçlamalar var ve son duruşmasına katılmadığı için hakkında tutuklama emri çıkarılmış.
For your own sake, I'd encourage you to stop what you're doing and let her go.
Kendi iyiliğiniz için, Dedektif Rayburn bu yaptığınıza bir son vermenizi ve onu serbest bırakmanızı tavsiye ederim.
Video surveillance picked her up from her last known location.
Güvenlik kameraları son görüldüğü yeri tespit etti.
It's been kind of rough the last few days and... if I don't see her at the drop, I'm gonna bring the food to her myself, all right?
Son bir kaç gün gerçekten çok zor geçti, eğer yemek dağıtımında onu göremezsem, yemeği ona ben kendim götüreceğim, tamam mı?
I'm not pulling travel records for every official at the CDC just to see if any of them were in Nantucket two weeks ago.
HKM çalışanlarından son iki hafta içinde Nantucket'a giden var mı diye her birinin seyahat kayıtlarına bakamam.
But this is the last place I saw her.
Ama annemi en son burada gördüm.
Her tumor has diminished considerably since her last scan.
Son taramasına göre tümörü oldukça ufaldı.
Her Royal Highness, the Princess Margaret and I are strengthened by the unfailing support of the Royal Family, whom it has been my honor and my privilege to serve for these last ten years.
Prenses Margaret Hazretleri ve benim son on yıl boyunca hizmet etmekten gurur duyduğum Kraliyet ailesinin bitmeyen desteğinden güç aldığımızı belirtmek isterim.
But if you accept the Queen's offer, you can watch over your son all the days of your life.
Ama Kraliçe'nin teklifini kabul edersen hayatının her gününde oğluna göz kulak olabilirsin.
Talk as if... talk as if it was the last thing you could ever say to her.
Sanki... sanki bu ona söyleyeceğin son şeymiş gibi.
And the last time I had my own place, it was with Savi's money and named after her.
En son bir yerim olduğunda, Savi'nin parasıylaydı ve onun adı verilmişti.
OK. Anderson and her baby's the least of my worries, OK.
Bak, Anderson ve bebeği endişeleneceğim en son şey.
Her hair's more gray than last time.
Saçları son gördüğümden daha beyaz olmuş.
Look, son. I know this whole situation can't be easy on you, but your mother has a right to a life of her own.
Bak evlat bu durumun senin için kolay olmadığının farkındayım ama annenin de kendi hayatını yaşamak hakkı.
When was the last time you were at her house?
En son ne zaman evine gittin?
I did everything at full speed without a care in the world.
Her şeyi geriye bile bakmadan "son sürat" yaptım.
You talk to her lately?
Son zamanlarda onunla konuştun mu?
- You were the last person to see her.
- Onu son gören kişi sensin.
We know your son knew her well when he was in the United States.
Oğlunuzun Amerika'dayken onu iyi tanıdığını biliyoruz.
Senior year I professed my feelings to her in her yearbook, but I chickened out, so I stole it so she wouldn't see it.
Son sınıfta duygularımı yıllığına yazıp o görmesin diye korkup yıllığı çaldım.
That was the last time I saw her.
Onu en son o zaman görmüştüm.
When was the last time you were in touch with her?
En son ne zaman iletişim kurdunuz?
Everything's okay, son.
Her şey iyi olacak, oğlum.
Reverend Michaels drives a brand-new Bimmer and flashes that tacky gold watch every time he waves hello.
Papaz Michaels son model BMW kullanıyor ve her selam verişinde bilerek o rüküş altın saatini gösteriyor.
Since when can you get her to do anything?
En son ne zaman senin için bir şey yaptı?
In fact, they've been disappointing on everything you've written the past ten years.
Hatta satışlar son on yılda yazdığın her şeyde üzücüydü.
Her mother's health has deteriorated in the past few days.
Annesinin sağlık durumu son günlerde kötüye gidiyor.
For all her faults as assassin and procreator of my enemies... she has an uncommon way of keeping my mind clear of late.
Düsmanlarimi koruyup onlarin kiralik katili olmasina ragmen son zamanlarda aklimi dagitmayi cok iyi biliyor.
When was the last time you saw her alive, Detective?
Onu en son ne zaman gördün, Detektif?
Parrish, she said she's on her way to see your son.
Parrish, oğlunuzu görmeye gittiğini söyledi.
OPR's left messages, but she hasn't... She shot her own son.
MSB mesaj bırakmış ama o- - kendi oğlunu vurdu.
But in the end, you have to realize that sometimes... sometimes you're powerless and you did the best you could, and life does not always give you a happy ending.
Ama en nihayetinde anlarsınız ki - - bazen çaresizsinizdir. en iyisini yapmış olsanız da, yaşam size her zaman mutlu bir son vermez.
The last I'd ever want is for her to think we only came for that.
En son istediğim şey Buraya bunun için geldiğimizi düşünmesi.
When is the last time that you heard from her?
En son ne zaman ondan haber aldınız?
When was the last time you heard her voice?
Sesini en son ne zaman duydunuz?
sonoma 19
son goku 24
sonja 218
songbird 16
sondra 73
son of a gun 53
soneji 16
son of a bitch 2723
sondre 22
sonny boy 69
son goku 24
sonja 218
songbird 16
sondra 73
son of a gun 53
soneji 16
son of a bitch 2723
sondre 22
sonny boy 69
sons of bitches 98
son of a whore 16
songwriter 38
son of bitch 30
song ends 39
son of a 404
son and holy spirit 25
son of 20
sonny jim 18
son thing 17
son of a whore 16
songwriter 38
son of bitch 30
song ends 39
son of a 404
son and holy spirit 25
son of 20
sonny jim 18
son thing 17