Hour tradutor Turco
48,327 parallel translation
A golden eagle has to spend every daylight hour scanning the slopes for something, somewhere, to eat.
Bir kaya kartalının gün ışığında her saati bir yerlerde yiyecek bulmak için bu yamaçları tarayarak geçirmesi gerek.
She can dive at 200 miles an hour.
Saatte 320 kilometreyle pike yapabilir.
100,000 tonnes of snow travelling at 80 miles an hour, capable of smashing everything in its path.
Saatte 130 kilometre hızla giden, yoluna çıkan her şeyi dümdüz edebilecek 100 bin tonluk kar kütlesi.
Then, an hour after the female has left, the camera is triggered again.
Derken, dişi gittikten bir saat sonra kamera tekrar devreye giriyor.
Golden eagles can stoop at 200 miles an hour.
Kaya kartalları saatte 320 kilometreyle saldırabilir.
After ten months of drought, millions of tonnes of water are dumped on the land in under an hour.
On aylık susuzluğun ardından karaya bir saatten az bir sürede milyonlarca ton su düşer.
- radically changing, hour by hour. - We now have to travel several hours further north, which is...
- Şimdi de birkaç saat kuzeye gitmek zorundayız, bu da...
We've now got an hour-long river crossing, and we'll just have to see what's on the other side.
Şimdi bir saatlik nehir yolculuğu var ve diğer tarafta ne olduğunu yolculuğun sonunda göreceğiz.
At full tilt, 40 miles an hour, the wolf is just faster.
Saatte 60 kilometreyle tam hızda kurt, yavrudan daha süratli.
Diving from height, the falcons can reach speeds of over 200 miles an hour.
Yükseklerden pike yapan doğanlar saatte 300 kilometreden fazla hıza ulaşabilir.
I command you, unclean spirit, along with all your minions now attacking this servant of God, by the mysteries of the Incarnation, Passion, Resurrection and Ascension of our Lord Jesus Christ, by the coming of our Lord for judgment, that you tell me by some sign your name, and the day and hour of your departure!
Sana emrediyorum, rezil ruh tüm kölelerinle birlikte saldırdığın Tanrı'nın bu hizmetkârı peygamberimiz İsa Mesih'e ait insanlaşmanın, ıstırabın, dirilmenin ve göğe yükselmenin gizemiyle karar günü dönecek efendimiz adına defolacağın günü, saati ve adını söyle bana!
Reagan's on a plane, Secret Santa's in an hour,
Reagan telefonda, Gizli Noel Baba bir saat sonra,
One hour till Secret Santa!
Gizli Noel Baba'ya bir saat!
Now I have an average of ten per hour.
Şimdi ortalama olarak saatte 10 kez oluyor.
Good. Well, if we leave soon, we'll beat traffic and be in San Francisco in a half hour?
Güzel, hemen çıkarsak trafiğe yakalanmadan yarım saat sonra San Francisco'ya varırız.
Go away for about an hour and come back with dinner.
Bir saatliğine git ve yemek alıp geri gel.
I should get going. It's like a 35-hour drive, so...
35 saatlik bir yolculuk, bu yüzden...
- Like an hour ago.
- Bir saat önce kadar.
The games won't start for another half hour.
Müsabakaların başlamasına daha yarım saat var.
I've divided it into six-hour shifts, so if you switch ears every half-hour, it's actually not bad.
Altı saatlik vardiyalara böldüm. Her yarım saatte bir telefonu diğer kulağınıza alırsanız o kadar da kötü olmaz.
It was free an hour ago.
Bir saat önce bedavaydı.
Aren't we supposed to get here an hour and a half early?
Bir buçuk saat önce gelmemiz gerekmiyor mu?
Come back when the contractions are five minutes apart for an hour.
Kasılmalar bir saat boyunca beş dakika arayla olunca geri gel.
That's ambiguous. Is it five minutes apart starting at the top of the hour, with the first contraction, so essentially, like, 65 minutes?
Saatin başından itibaren beş dakika arayla mı ilk kasılmadan itibaren mesela 65 dakika beş dakika arayla mı?
Holy Mary, mother of God, pray for us sinners. Now and at the hour of our death.
Aziz Meryem, Mesih'in annesi, biz günahkarlar için, şimdi ve ölüm saatimizde dua eyle.
It took you an hour.
Bir saatini aldı.
Well, we need to have something that we know that Cassandra performed magic on within the last 24 hour...
Cassandra'nın son 24 saatte büyü yaptığını bildiğimiz bir şey gerek.
Police took over an hour to respond.
Polis cevap vermek için bir saatten fazla zaman aldı.
So, the two men who ran off, they were here almost an hour after the shots were reported.
Kaçtıkları iki adam burada Yaklaşık bir saat sonra çekim yapıldığı bildirildi.
They then linger for almost an hour, while they wait for a car.
Daha sonra neredeyse bir saat oyalanırlar, Bir araba beklerken.
That's why you were at the scene almost an hour after the murder took place.
O yüzden olay yerindeydin Cinayet neredeyse bir saat sonra gerçekleşti.
There's burnt gunpowder in the air, about an hour old.
Havada, bir saat eski, yanmış barut var.
About a half hour later, she heard a car pick him up and drive away.
Bir arabanın onu aldığını duydu Ve sür. Onu kimin aldığını göremedim
In this late hour of the night, what is a guest of the inn doing here?
Gecenin bu saatinde handa misafir olan birinin burada ne işi olur?
Wind speeds of up to 155 miles an hour.
Şimdiye kadar görülen en kötü fırtınalardan biriydi.
Detailed information will be provided within 1 hour.
Bir saat içinde detaylı bilgi sağlanacak.
So, that took me over an hour to put together.
Bunu bir araya getirmem bir saatten fazla sürdü.
Tell him not to exceed 200 miles per hour, and not to go over 10,000 feet.
Saatte 320 kilometreyi geçmemesini ve 10.000 fitin üzerine çıkmamasını söyle.
"For now" usually refers to a duration of time that is an hour to 6 hours!
"Şimdilik" dediğin bir saat ile yarım gün arası bir süredir en çok.
You've been sitting like that for an hour.
Neredeyse bir saattir böyle oturuyorsunuz!
Master Jim hasn't had even an hour's training.
Usta Jim eğitime başlayalı bir saat bile olmadı!
We go on in an hour.
Bir saate sahneye çıkıyoruz.
Hour four is complete.
Dört saati tamamladınız.
Pummelling hour!
Yumruklaşma zamanı!
Spring Fling challenge in one hour, butt-munch.
Yıl Sonu Dansı Yarışması'na bir saat var pislik.
-'Tis the Scalding Hour.
- Dağlama Zamanı'ndayız.
The we-do-what hour?
Ne yapma vakti?
At this hour? Yes.
Gece vakti mi?
- Sorry about the trouble at this late hour.
- Bu geç vakitte sorun yaşattığım için özür dilerim.
Do they deliver at this late hour?
Bu saatte bile teslimat yapıyorlar mı?
From head to toe, you're wearing approximately 25,000 dollars worth. Why are you looking for my staff who gets paid 6.30 dollars an hour?
Tepeden tırnağa kadar tahminen 25 milyon won değerinde giyinip kuşanan biri saat başı 6 bin 300 won kazanan çalışanımı ne demeye arıyor?
hours 6338
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hours now 24
hours ago 400
hours left 40
hours later 138
hours earlier 17
hours from now 39
hours to go 16
hours straight 73
hours a week 59
hours now 24
hours away 26
hours of community service 33
hour ago 73
hours a day 443
hours and 143
hours or so 21
hour and 17
hour shift 40
hour flight 49
hour drive 72
hours of community service 33
hour ago 73
hours a day 443
hours and 143
hours or so 21
hour and 17
hour shift 40
hour flight 49
hour drive 72
hour surveillance 22
hour days 31
hour day 25
hour window 16
hour hold 19
hour and a half 25
hour period 17
hour shifts 36
hour days 31
hour day 25
hour window 16
hour hold 19
hour and a half 25
hour period 17
hour shifts 36