Houses tradutor Turco
6,359 parallel translation
Now it's just a sprawling mass of houses, buildings, and military installations.
Şimdilerde burası evlerle, binalarla ve askeri tesislerle dolu bir yer hâline geldi.
A recent study showed that over the past 10 years, approximately 65,000 children were treated for injuries received on bouncy houses.
Yeni yapılan bir araştırma, son 10 yılda, 65 bin çocuğun zıp zıp evlerde sakatlandığını gösteriyor.
No apartments, houses or boat rentals.
- Daire, ev ya da tekne kiralamamış.
At night he would look at the lights in the houses, and he would want.
Geceleri evlerdeki ışıklara bakar, onlara özenirmiş.
So, we're gonna look at houses, and there's gonna be that awkward conversation about how many bedrooms we need, awkward because this is kind of new and we haven't really talked about kids, and houses have bedrooms, and kids go in bedrooms.
Evlere bakıcaz ve sonra... sonra aramızda o garip sohbet olacak, mesela evimizde kaç yatak odası olmalı falan gibi. Garip çünkü bu yeni birşey ve... biz çocuk sahibi olmak gibi bir konuyu aslında daha önce hiç konuşmadık. ve bilirsin, evlerde yatak odaları olur ve çocuklar orada yatarlar falan.
This morning, we were making plans to see houses together, and now you want to break up.
Daha bu sabah, birlikte ev bakmak için planlar yapıyorduk. ama şimdi durduk yere ayrılmak istiyorsun.
They're feeding refugees, building houses.
Mültecileri besliyorlar, onlara ev yapıyorlar.
Safe houses, contacts, all of Milton Winter's operational details.
Güvenli evler, olası bağlantılar ve Milton'un bütün harekât ayrıntıları.
This commission check from one of the houses I sold last week is way bigger than I thought.
Geçen hafta sattığım evden gelen komisyon ödemesi düşündüğümden daha da fazla.
They all have cars, houses, wives all decked in gold.
Arabaları, apartmanları, yazlıkları, altınlarla süslü karıları var.
A neighbor a few houses down saw a car racing down the block around 3 : 00 a.m. with Kelly in the passenger seat.
Bir kaç ev aşağıdaki komşu bir yarış arabasının saat üçte sokaktan hızla geçtiğini görmüş.
- He has dissolved his businesses, - _ liquidated his assets, his houses in New York, Newport, Chicago, swathed in dust sheets, void of life.
İşletmelerini feshetti. "THEODORE SWIFT ORTADAN KAYBOLDU" Varlıkları New York, Newport ve Şikago'daki evleri tasfiye edilmiş.
Grace, hotels, boarding houses?
Grace, oteller, konaklama evleri kontrol edildi mi?
Well, thank God we're zoned for Carpenter Elementary, because only three houses over it's Moorpark. Lina :
Çok şükür Carpenter Okulu'nu imara açtık çünkü Moorpark'ta üç ev kalmıştı.
Yeah. Houses are a lot of work.
Ev, bir sürü iş demek.
- there are no houses for rent.
- Kiralayacak ev yok hiç!
Houses burn. Cars crash. People get sick.
Evler yanar, arabalar kaza yapar, insanlar hastalanır.
- We have other houses to see. - Hmm.
Daha bakacak çok ev var.
Hey! Those fridge people with their stupid houses...
Aptal evleriyle şu buzdolabı insanları...
Lord Castleroy has offered me an apprenticeship at one of his spice houses in Spain.
Lord Castleroy bana İspanya'daki baharat tesislerinden birinde ortaklık teklif etti.
Now he has more safe houses than the CIA, he trusts a very small group of people, and, sadly, I'm not one of them.
Şu anda CIA'den fazla güvenli evi var. Çok az insana güvenir ve ne yazık ki ben onlardan biri değilim.
They're looking for houses in Baton Rouge.
Baton Rouge'da ev bakıyorlar.
I bet you must be cleaning up your houses...
Bahse girerim evini çoktan temizlemişsindir...
Just go to one of the passengers'houses.
Yolculardan birinin evine gitsek yeter.
I remember all you taught me... how to think like a puritan, to see through their greedy eyes... these woods were really mighty ships and houses in the making... and how, one day, we would use their unquenchable desire
Bana öğrettiğin herşeyi hatırlıyorum... Yobaz gibi düşünmeyi, onların aç gözleriyle görmeyi. Bu ormanın kudretli gemilerin... ve evlerin yapımında kullanılacağını ve bir gün, onların sonu gelmez kontrol etme isteklerin nasıl kullanacağımızı.
And third are row houses.
Ve üçüncüsü sıra evlerdir.
Lord Castleroy has offered me an apprenticeship at one of his spice houses in Spain.
Lord Castleroy, İspanyadaki baharat evlerinden birinde çıraklık teklif etti.
It just doesn't seem fair, us being locked up inside our houses.
Evimize kapatılmamız adil görünmüyor.
Get all your people together here in 5 minutes from all your fuckin'houses.
Bütün evlerden herkesi 5 dakikaya burada topla amına koyayım.
But if you keep following people around, buying up their homes, painting everything white, breaking into their houses, they will retaliate.
Ama milleti takip edip evlerini almaya, her şeyi beyaza boyamaya evlerine zorla girmeye devam ederseniz karşılık verirler.
One of the auction houses.
Müzayede evlerinden biri.
Do you truly believe, sir, that the great houses would rise up if the Stuarts were assassinated?
Stuartlar suikaste uğrarsa, asil ailelerin ayaklanacağına gerçekten inanıyor musunuz efendim?
I'll send for you when the first houses go up.
İlk evler yükseldiğinde sizi çağıracağım.
Shall we pull down the houses either side, my lord?
Öteki evlere gelmeden düşürmek istiyoruz, lordum?
Get out of your houses!
Evden çıkın!
~ to clear significant ground to stop the spread of this fire. ~ Majesty... with the greatest respect, the Mayor will never agree to that without some assurance from us that we will compensate those whose houses are pulled down.
~ Majesteleri büyük saygı ile belediye başkanı bütün bu evleri yıkarken. zararı karşılayacağımızın güvencesini vermeden asla kabul etmez.
But you need to assemble a large party of men, break out the grappling hooks in earnest and pull down enough houses to create a gap...
Ama erkeklerin büyük kısmının toplanmasına ihtiyacınız var ciddi olarak tutma kancası patlak verdi ve bir boşluk oluşturmak için yeterince ev yıkıldı...
I don't have dinners with men like you in houses like this, and no one cooks me filet mignon. - I got to go.
Senin gibi adamlarla böyle evlerde yemek yemem ve kimse bana fileminyon yapmaz.
I'll be able to show houses in France.
Fransa'da insanlara ev gösterebileceğim.
It created the two houses of congress.
İki tane Kongre Meclisi oluşturdu.
What exactly do you construct? Houses.
- Tam olarak ne inşa ediyorsun?
They also keep a library of documents recovered from raids on Al-Qaeda and Taliban safe houses.
Ayrıca El-Kaide ve Taliban'a ait güvenli evlerden çıkan belgeleri sakladığı bir arşivi var.
"A place that draws inspiration from animal houses across Europe, " to house animals from across the world.
"Tüm Avrupa'daki hayvan barınaklarından, tüm dünyadaki hayvan barınaklarına dek, örnek alınacak bir yer."
We'll host a thing, both houses.
Bir şey, her iki ev ev sahipliği edeceğiz.
Welch and I got the two houses together.
Dani, bu Kamyon 81. Teğmen Casey, olduğunu.
They want to put up 50 houses. 50?
- 50 ev yapmak istiyorlar. - 50 mi?
I won't have 50 ugly modern houses built over a field of mine.
- İyi bir teklif. - Kendi arazime çirkin elli tane modern ev diktirmeyeceğim.
What was that business about building houses at Pip's Corner?
Pip'in Köşesi'nde ev inşa etme işi de nedir?
I heard they don't have showers in their houses.
- Evlerinde banyo bulunmadığını duymuştum.
I own four houses, and they're all empty.
Dört tane evim var var ama hepsi bomboş.
Because I don't have anyone, and it's hard to get my dogs back and forth between the houses.
Çünkü kimsem yok. Köpeklerimi oradan oraya taşımak da zor oluyor.