English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / How's everything

How's everything tradutor Turco

1,352 parallel translation
Well, how couldn't he with you being so sweet and everything?
- Tabii ki, sen çok tatlısın.
So how's everything going?
NasıI gidiyor?
She's borne your children and cooked your food and stood behind you... in everything you did, no matter how misguided or stupid or cruel.
Çocuklarını doğurdu, yemeğini pişirdi, ve ne kadar yanlış, aptalca... ya da zalimce olursa olsun yaptığın her işte hep arkanda oldu.
They put me in hypnosis and tried to recall facts that I had buried. And that's how I first came out, started talking about it, just through being hypnotized and everything
Orada bana hipnoz yaptılar, bastırdığım gerçekleri hatırladım ve ilk kez bunu anlatmaya başladım.
I'll tell you what it is I've always got the feeling that your folks... are not very happy with our marriage. That's how I feel They probably think that if you had got married to Sameer... he could have given you everything that I haven't been able to
sana ne olduğunu söyleyeceğim her zaman ailenin bizim evliliğimizden dolayı mutlu olmadıklarını hissediyordum öyle hissediyorum onlara göre belki de Sameer'le evlenmiş olsaydın benim veremediğimi o verebilirdi bu doğru, konu sadece itibar meselesi değil
Everything's great. How are you?
her şey harika. sen nasılsın?
It's funny how fast everything returns to a state of normalcy.
İşlerin bu kadar hızlı yoluna girmesi çok komik.
Though I always am so much in awe of and express my admiration for his sense of story arc and of how he subordinated everything to story, still I realize my visceral memory and reaction are to individual chunks.
Onun öykü anlatışına ve her şeyi öyküyü geliştirmek adına yapışına ne kadar hayran olsam da en derin tepkim hep belli sahnelere olmuştur.
He taught the kid how to do everything... how to work out, how to eat right.
Çocuğa herşeyi nasıl yapacağını öğretti- - nasıl çalışılır, nasıl doğru şeyler yenir.
We need to know everything about that street and the people on it... what they eat... what they drink... preferred currency... how they greet each other... prevalence of technology... every bit of merchandise that's for sale... each detail helps us focus... gives us new data we can use...
O sokak ve oradaki insanlar hakkında her şeyi bilmeliyiz. Ne yediklerini, ne içtiklerini kullanılan para birimini birbirlerini nasıl selamladıklarını teknoloji kullanımını satılan her türlü ürünü bilmeliyiz. Bütün ayrıntılar odaklanmamıza yardımcı olur bize yeni veriler sağlar ve bizi hedefe yaklaştırır.
I'll call you later to find out how everything's going.
Seni sonra arar, durumu öğrenirim. - Nereye gidiyorsun?
- Hey sweetie, how's everything?
Her şey nasıl? - Her şey iyi.
- So how's everything going?
Eee, nasıI gidiyor?
How do you convey everything with just a look?
Nasıl her şeyi bir bakışınla anlatıyorsun?
So how's everything going with your... relationship?
Peki senin durumlar nasıI ilişkinde?
Of everything that's happening in the world... you can't figure how to love your wife.
Dünyada olan onca şeyin arasında karını nasıl seveceğini bilmiyorsun.
Speaking of, how's everything going on your end?
Laf açılmışken, senin tarafta işler nasıl gidiyor?
- How's everything?
- Nasılsınız? - İyiyiz.
- So how's everything going?
- Ee herşey nasıl gidiyor?
- How you doin'? Give me a pie with everything on it.
Tam karışık pizza istiyorum.
He'd calculate how fast his cavalry could reach enemy lines and cut them off. Speed's everything!
Süvarilerinin düşman hattını kesmek için oraya ne kadar hızlı ulaşacağını hesaplardı.
How's everything at the dam?
Herşey yolunda mı?
How do I cut this kid? He's done everything I've asked.
Çocuklara söylemem gereken her şeyi söyledim.
- How's everything, Mary?
- Nasıl gidiyor, Mary?
How's everything going with your...
Şu şeyle durumlar nasıl gidiyor...
- How's everything going over here, Sol?
Nasıl gidiyor?
Hey Mohan so how's everything else?
Hey Mohan, her şey yolunda mı?
- Everything that happened no matter how small or seemingly irrelevant.
- Olan her şeyin en ufak ve en önemsiz ayrıntısına kadar.
With everything that's happened this is how you're going to tell me?
Bütün olan biteni... Böyle mi anlatıyorsun bana?
I'm enjoying the fact that I really know how to advise you... and the miracle that you are so deeply disoriented... that you are gobbling up everything I say.
Sana ne öğüt vereceğimi gerçekten biliyor olmamdan... ve mucizevi bir şekilde senin dediğim her şeyi kabul edecek kadar... ne yapacağını şaşırmış olmandan keyif alıyorum.
- How's everything?
- Nasıl herşey? - İyi.
How can you convince yourself that something's impossible... when everything around you is telling you it's true?
Etrafındaki herkesin sana bunun doğru olduğunu söylediği zaman... bu şeyin imkansız olduğuna nasıl kendini inandırabiliyorsun?
I know how tough your work has been for you, and we've decided Steve is just gonna help with all the legal expenses, and I just want everything to be as painless and as civilised as possible.
İşindeki güçlükleri biliyorum, biz de, Steve'in mahkeme masraflarına yardım etmesine karar verdik. Sadece her şeyin mümkün olduğunca uygar ve acısız hallolmasını istiyorum.
How about you? How's everything going?
Sen n'aber, hayat nasıl gidiyor?
So, how's everything going?
Peki, işler ne alemde?
- How's everything.
- Her şey yolunda mı?
Blah, blah, how I'm doing, what's new, is everything OK?
Havadan sudan, naber nasılsın falan. Neler yapıyorsun, herşey yolunda mı...
You taught me not just that I was lonely, but how important it was for me to meet you and how I've lost everything like that in my life
Seninle tanışınca sadece ne kadar yalnız olduğumu değil bunca zaman ne kadar şeyden mahrum kaldığımı da anladım.
It's me. How's everything going for the party?
Nasıl gidiyor?
I just want to see how she's doing, you know, with everything after the divorce and all, so... listen, I'm sorry, but, uh, Thanksgiving is only a few weeks away.
Dinle üzgünüm. Ama... şükran günü birkaç hafta sonra.
- How's everything?
- Nasıl gitti?
No, I just wonder how one can be so clumsy. - You had nothing in common. - We had everything in common.
Ama o kadar sıcak oldu ki bir teras daha inşa etmem gerekti.
That's the way of the west, and perhaps one of these days we'll have to change how we think about war, and everything else
Batının izlediği yol budur. Kim bilir belki de günün birinde biz de savaşa olan bakışımızı ve diğer her şeyi değiştirmek zorunda kalırız.
After everything he's done, how can you be sure he'll do what he says?
Bütün yaptıklarından sonra, sözünü tutacağını nereden biliyorsun?
I know how hard it must be to believe everything that everybody's been telling you about your father.
Jane, herkesin baban hakkında söylemiş oldukları herşeye inanmanın senin için ne kadar zor olabileceğini biliyorum.
You notice how everything matches except this one pillow sham?
Farkında mısın, bu yastık kılıfı hariç hepsi takım.
How's that sound? That's your answer for everything, isn't it?
- Her şey için cevap budur.
It's always a difficult calculation, isn't it- - how many glasses stop you being able to drive but allow you to do everything else.
Araba kullanmak hariç diğer her şeyi yapabilmek için kaç kadeh gerekir?
Wh--how long, as it were, before everything's...
Herşeyin... şey olması...
Look how everything's tied in through their main deflector.
Herşeyin kendi ana saptırıcısı aracılığı ile birbirine nasıl bağlandığına bir bak.
So, R-R-Raymond... how's everything in el mundo de los deportes?
Peki, R-R-Raymond... "El mundo de los deportes" te işler nasıl?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]