English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / How about that one

How about that one tradutor Turco

332 parallel translation
How about that one over there?
Şuradakine ne dersiniz?
How about that one over there?
Şurası nasıl?
How about that one face in a thousand?
Bin yüzden biri olduğumu düşünmeyi dene.
- How about that one?
- Peki ya bu? - Hayır.
- How about that one over there?
- Şuradaki nasıl?
- How about that one?
- Peki ya şunu? - Hayır!
How about that one?
Buna ne dersiniz?
How about that one right up there?
Şu sağ taraftaki neye benziyor?
How about that one next to it with the little round circle on the side?
Şu kenarında küçük yuvarlak bir şeyi olanın yanındaki?
Hey, how about that one?
Bu nasıl?
Mmm, how about that one?
Mmm, şurada oturana ne dersiniz?
I heard "table." How about that one?
"Masa" duydum. Ona ne dersiniz?
- Here, how about that one?
- İşte, buna ne dersin?
How about that one?
Peki ya buna ne dersin?
How about that one of you surfing?
Şu sörf yaparken çekildiğin mesela.
I tell you what. How about that one right there?
Peki ya şu nasıl?
How about that one with Matt Dillon where he has that really outstanding threesome with Neve Campbell and that chick from Starship Troopers?
Matt Dillon'ın, Nave Campbell ve Starship Troopers'da oynayan kadınla gerçekten şahane bir üçlü yaptığı filme ne dersin?
How about that one?
Bu nasıl?
- Yeah, that's a new one. - How about a sandwich?
- Bunlar, yeni.
How's that one about the witch doctor?
Büyücü hoca ile ilgili olana ne dersiniz?
ONE ABIDING CONCERN ABOUT SOCIETY, THAT IF WALTER BEDEKER SHOULD DIE, HOW WILL IT SURVIVE WITHOUT HIM?
Toplumla ilgili daimi tek kaygısı, Walter Bedeker ölürse onsuz nasıl yaşayacağı.
Say, how about another drink to keep that first one warm?
Birer içkiye daha ne dersin? Hem birincileri cilâlarız.
One day next week I'll put it on a marriage license. How about that?
Önüznümzdeki hafta bu isim bir evlilik cüzdanında yazacak, Bu nasıl?
How about that, folks, a magician and a comedy act both for the price of one.
Millet buna ne dersiniz hem sihirbazlık hem komedi hemde tek fiyata.
In October of that year he went to Paris, he asked Lavoisier and many others about it, but it was not until he himself came back and on the 8th March 1775, put a mouse into oxygen that he realised how well one breathed in that.
O yılın ekim ayında Paris'e giderek,... Lavoisier ve diğer bilim adamlarıyla bu konuyu paylaştı. 8 Mart 1775'te geri döndüğünde,... fareyi oksijen dolu bir kaba koyarak,... hayvanın ne kadar rahat nefes aldığını gördü.
How about if I give you one that isn't even even on that first row?
Peki sana o sirada olmayan bir kelime sorsam?
How about one that says san antonio?
San Antonio yazanına ne dersin?
How can one figure... give some ideas about the complete newness of this, because I think that it was new for themselves too?
İnsan nasıl olur da bu durumun yeniliğini idrak eder?
How about letting me taste that one?
- Şundan biraz da ben tatsam?
How about that one, big guy?
Ya buna ne dersin, koca oğlan?
Jack, I know how you feel about me... after what happened down in Jefferson Parish... with that spy boy, and I don't blame you one bit.
Şu Jefferson bölgesinde olanlardan sonra benim için neler hissettiğini gayet iyi biliyorum Jack. O ispiyoncu çocuk yüzünden. Ve seni hiç suçlamıyorum.
How about all of you take a ride in one of those Tucker cars that don't exist?
Hepiniz var olmayan... - Tucker arabalarıyla tur atmaya... ne dersiniz?
Remember that old fellow we saw at Bishop's the other night, the one that Molly remarked on, about how he'd changed his diet?
Geçen akşam Bishop'ın yerinde gördüğümüz yaşlı adamı hatırlıyor musun? Hani Molly'nin gösterdiği, diyetini değiştiren adam?
We were just remarking the other day... about how an old guy like that... could just drop off the face of the Earth without a sign. Vanish. No one ever see him again.
Daha geçen gün ona söyleniyordum... sonra bir anda... yüzünü görmeden kayboldu.
I'd like to ask you a question about the methodology and study in the propaganda model, and how would one go about doing that?
Örneğin yerli Amerikan nüfusu iddia edilenden çok daha, belki de 10 milyon kadar fazlaydı. Ayrıca aslında ileri bir medeniyette yaşıyorlardı ve soykırım da yaşanan bir gerçekti.
We were talking the other day about how nobody's seen a Vorlon before and he said that according to legend, one human did see a Vorlon.
Geçen gün kimsenin bir Vorlon görmemiş olduğundan bahsederken efsaneye göre sadece bir insanın Vorlon gördüğünü söylemiştin.
How do you feel about Sharon not just being considered acomputer generated virturoid idol anymore? That she's now the number one celebrity everyone wants as a girlfriend?
Bilgisayar tarafından oluşturulmuş sanal bir idol olma zorluğunu aşarak o, gerçekten ateşli bir yıldız oldu ve herkes tarafından bir kız arkadaş olarak istendi.
- Willona dates a deaf guy. How about the one when Gary Coleman comes on... and he's like the little... like, guy doing that...
Gary Coleman'in şu herifi canlandırdığı dizi nasıl...
'Cause we just caught ourselves a live one. How about that?
Çünkü biz bir tanesini canlı yakaladık.
I'd heard stories about how he shot this one how he shot that one.
Hakkında hikayeler duyardık, onu nasıl vurmuş... bunu nasıl vurmuş.
And by taking this one play, Richard III analyzing it, approaching it from different angles putting on costumes, playing out scenes we could communicate both our passión for it our understanding that we've come to and in doing that communicate a Shakespeare that is about how we feel and how we think today.
"III. Richard" oyununu ele alıp farklı bakış açılarından yorumlayarak analiz edeceğiz. Kostümleri kuşanıp bazı sahneleri canlandıracağız.
How about one that did everything?
Çok amaçlı olanlara ne demeli?
You know, sometimes it feels like my whole life here is just one great big detention that I can't escape but then I think about you. And how I've met this great guy who's so romantic and so caring, and who I like and who I want so much.
biliyorsun, bazen bütün hayatım kacamadıgım büyük bir ceza gibi geliyor ama o anda seni düsünüyorum ve nasıl bu muhtesem romantik ve duyarlı adamla tanıstıgımı, ve onu ne kadar cok istedigimi.
And if you say one word about how many mistakes I made in that speech, I'll pelt you with olives.
Eğer birisi bu metinde kaç yanlış yaptığımı söylerse, onu zeytinlerle beraber ezerim.
Now, you'll hear later from Nick about how he does it, but I just want to drive home to you guys that if you could all think about Nick and perhaps come up with ideas to follow his footsteps, Barings will become one of the most successful operations in the derivatives business.
Neler yaptığını Nick'ten de duyacaksınız tabii ki, benim belirtmeye çalıştığımı şey şu... eğer Nick hakkında biraz düşünürseniz... veya onun adımlarından gidecek fikirler üretirseniz, o zaman Barings bu sektördeki en güçlü kurum olacaktır.
One thing that won't change is how I feel about you.
Değişmeyecek tek şey senin için hissettiklerim.
You do realize, don't you, how absolutely imperative it is that no one, and I mean no one, find out about our after-school activities?
Ne kadar zorunlu olduğunun farkındasın değil mi? Kimsenin, hiç kimsenin, okul sonrası aktivitelerimizi bilmemesi gerek.
How about... that one?
Şuna... ne dersin?
It's so good, that I feel really selfish about being the only one who's eating it, that I think we should have everyone taste how good it is.
Çok güzel. Bencil hissettim çünkü.. .. sadece ben yiyorum.
Thinking about how I was gonna take a Polaroid and send it to that lawyer so maybe he could sleep better at night and maybe take one for myself, so I could- -
Onu korumak istiyorum. Hatta ona... bir bakıma hayranım bile diyebilirim. Kendi haklı... davasını kararlı bir şeklide savunuyor.
One thing I've noticed is that if at least one of them is a boy there's an order about how they arrive.
Bir şeyi fark ettim en az biri erkek olursa..... sırayla dünyaya geliyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]