English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It's something

It's something tradutor Turco

25,056 parallel translation
Because it sure seemed like something serious was gonna go down if someone was there.
Çünkü, biri orada olsa muhakkak ciddi bir şeyler olacakmış gibi göründü de.
I'm just working on something. It's kind of private.
Daha şimdi, bir iş üzerindeydim de.
It's something only a demon would want.
Sadece bir iblisin isteyebileceği birşey.
It's really, uh, something.
- Gerçekten de, çizim olmuş.
Was it something I said?
Yanlış birşey mi söyledim?
- It was something.
- Evet, haklısın.
It's gonna be something small.
Küçük bir şey olacak.
Seriously, I think it's laced with something.
Cidden, sanırım içine eklemişler.
It's something I admire about her.
Bu onun takdir ettiğim yanlarından biri.
It's also not something my mum would even care about.
Annemin umursamayacağı bir şey yani.
And she always taught me that doubt was really important. I mean, if you don't question something, then what's the point of believing it? Right?
Bana hep kuşkunun gerçekten çok önemli olduğunu öğretti.
We used to call it something else, but, yeah, he's been stalking me.
Eskiden başka bir şekilde söylerdik, ama, evet. Gizlice takip ediyordu.
It's not Audrey, so unless you have something real to back that up, you need to take down her picture right now.
Audrey değil, yani aksini söyleyen gerçek bir kanıtın yoksa onun fotoğrafını hemen indirmen gerek.
Doing something a little dangerous... it changes your point of view.
Biraz tehlikeli şeyler yapmak bakış açını değiştirir.
It's just every time I see you, you seem to be filming something.
Ne zaman seni görsem, bir şeyler çekiyormuş gibi görünüyorsun da.
It's going to be cold, that's something else.
Hava soğuyacak ki, bu da başka bir şey.
I'm gonna go out on a limb and say it's something we didn't pay for that's gonna get cut off.
Riske girip ödemediğimiz için kesilecek olan bir şey olduğunu söylüyorum.
It's something I'm planning for your next task.
Bir sonraki görevini planlamak için yapıyordum.
It's one of those rare times you smell something good coming out the'bago.
Güzel bir şey kokladığın ama manyak bir şey çıktığı nadir zamanlardan biridir.
You're next to the garbage chute, so if it starts to smell, something might be stuck, and you'll need to use a broom to push the stinky stuff through.
Çöp boşaltım kanalının yanında olacaksınız, kokmaya başlarsa bir şey sıkışmış olabilir, bir süpürgeyle itmeniz gerekir.
You're making me afraid there's something more to it.
Daha fazlası olduğu konusunda korkmamı sağlıyorsun.
So that's why it's like a weapon or something?
Silah gibi bir şey mi yani?
It's not as if something happened... it's more that everything stopped happening.
Bir şey olmasından ziyade sanki her şey durmuş gibiydi.
If we have to temp something in now and customize it later, fine.
Şimdilik bu işi yapmaya başlasak sonradan farklı yöne çekersek sıkıntı olacağını düşünmüyorum.
I have come across something that I am convinced is... well... it's something that I really believe in, and we'll leave it at that.
Emin olduğum bir şeyle karşılaştım buna gerçekten inanıyorum. bunu öylece bırakacağız.
The point is, I know it's not cool to ask for something when there's this other thing between us, but I really, really need your help right now.
Mesele şu ki, aramız böyleyken senden bir şeyler istemem doğru değil ama şuan gerçekten yardımına ihtiyacım var.
Don't know if it's related to that or there's something else. There's a problem with his brain.
Bununla mı alakalı yoksa başka bir şeyle mi bilinmez ama beyninde bir sorun var.
Yeah, it's just... something I have to handle on my own.
Evet, sadece kendi başıma halletmem gereken bir şey var.
I reckon it's got something to do with that secret society or something.
Tahminimce bu gizli toplulukla falan alakası var.
Maybe there's something on the key that you can't see, because a hundred years of crap is covering it up?
Belki de anahtarın üzerinde geçirdiği yüz yılların lekesi vardır da bir şeyi gözden kaçırıyorsundur dedim.
It's just, it's something you have to...
Ama yapman lazım işte...
Mm, it's something.
- Var gibi duruyor.
It's full of something called vervain.
Mine çiçeği denen bir şeyle dolu.
It's... Yuri something.
- Yuri... gibi bir şeydi.
If he's willing to do something as monstrous as turning me out of my house, then killing his father isn't such a stretch, is it?
Eğer beni evimden atacak kadar canavarca bir şey yapabiliyorsa babasını öldürmesi o kadar abartı bir şey sayılmaz, değil mi?
I mean, it's something - -
Yani bir şey...
I can't believe I just said that like it's something normal.
Bunu normal bir şey gibi söylediğime inanamıyorum.
We were great, as always, but... somehow... in some way I can't describe, it feels like... something's changed.
Her zamanki gibi harikaydık ama bir şekilde bunu tarif edemiyorum şey gibi bir şeyler değişmiş gibi hissettim.
I'm gonna tell you something, but you got to be cool about it.
Sana bir şey söyleyeceğim ama sakin olmalısın.
It's really something, realizing that you are, for all appearances, the kind of man who would accept the leadership position in a group like that.
Böylesine bir örgütün liderlik pozisyonunu kabul edebilecek bir adam gibi göründüğümü fark etmek gerçekten üzücü.
It's been sewed up, but something happened, I know it.
Dikilmiş ama kuyruğuna bir şey olduğunu biliyorum.
Do you think... he's the one who did something horrible, and now he's gonna blame Dad for it?
Korkunç bir şey yapan o mu dersin? Şimdi de bunun için suçu babama mı atacak?
And then it's like a thriller or something.
- Bir gerilim filmi falan gibi.
Hope it's something good.
Umarım zevkli geçer.
This is something I have to pretend to have an opinion about, isn't it?
Bu, hakkında bir fikrim varmış gibi davranmam gereken bir şey, değil mi?
It must have done something.
Bir şey yapmış olmalı.
Something bigger's happening here, we both know it.
Burada daha büyük bir şeyler dönüyor, bunu ikimiz de biliyoruz.
Normally I wouldn't do that, but this place, they do something with the sea bass that it's just... It would break my heart if you didn't get a chance to try it.
Normalde bunu yapmam ama burada levrek ile öyle bir şey yapıyorlar ki deneme şansın olmasaydı bu çok kalbimi kırardı.
That's why we say it has a ring. To tell the world that you're gay... to tell yourself... is not something you do out of convenience.
Dünyaya gay olduğunu söylemek kendine söylemek kolaylıkla yapılabilecek bir şey değil.
You think it's something?
Önemli bir şey mi sence?
We're finished - and I'll tell you something - it's the best day of my life.
Biz diye bir şey kalmadı. Söylemiş olayım, hayatımın en iyi günü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]