It seems impossible tradutor Turco
155 parallel translation
It seems impossible that he shouldn't grant a postponement.
Ama İçişleri bakanı bu imkansız görünüyor bir erteleme gerektiğini söyledi.
It seems impossible. It's incredible.
Bu imkansız görünüyor.
It seems impossible, doesn't it?
Kulağa imkansızmış gibi geliyor, değil mi?
It seems impossible.
- İmkansız.
It seems impossible but I can think of only one thing...
- İmkansız. Aklıma tek bir şey geliyor.
- I know it seems impossible.
- İmkansız göründüğünü biliyorum.
It seems impossible for him to have a quiet life.
Sakin bir hayat geçirmesi sanki imkansız.
It seems impossible...
İnanamıyorum!
It seems impossible, but when I say my culpa to you next...
İmkansız gibi geliyor, ama size kusurlarımı beyan ederken...
But it seems impossible!
Ama bu imkansız görünüyor!
Me with anybody else, it seems impossible, you know?
Ben ve bir başka birisi, imkansız gibi geliyor, biliyor musun?
It seems impossible, but there it is.
Olasılık dışı görünüyor ama oldu.
For someone brought up in these parts, it seems impossible.
Buralarda yetişmiş biri için imkansız görünüyor.
Captain... it seems impossible.
Kaptan, olanaksız görünüyor.
It seems impossible.
Olası görünmüyor.
And so we get to the point where it seems impossible for you to say it, and for me to listen to it.
Sizin dillendirmenizin, benim de dediğinizi dinlememin imkânsız olduğu bir noktaya varıyoruz.
It seems impossible.
İmkansız.
It seems impossible to change the schedule of Ambassador J too.
Görünüşe göre Büyükelçi J.'nin programını değiştirmek de imkânsız.
- It seems impossible, doesn't it?
- İmkansız gibi görünüyor, değil mi?
It seems impossible to locate any one particular face.
Hiçbir yüzün yeri tam olarak belirlenemez gibi görünmektedir.
In others, it seems impossible.
Bazen, imkansız geliyor.
It seems impossible.
- Bu imkânsız görünüyor.
I know it seems impossible he escaped the fire, but..
Biliyorum yangından kaçmış olması imkansızmış gibi gözüküyor ama...
I know it seems impossible.
Olanaksız görünüyor, biliyorum.
- It seems impossible.
- Bu imkansız gibi.
It seems impossible.
Olacak iş değil!
- I know, it seems impossible.
- Biliyorum, imkansız gibi görünüyor.
It seems impossible a man like you... would let a dream defeat him.
Senin gibi biri, bir rüyanın kendini alt etmesine izin vermemeli. Hem de başka birinin rüyasının.
It seems impossible, but everyday were here together,
İmkansız görünüyor, ama hergün burada beraberiz,
To a well-endowed blackamoor like yourself it seems impossible that a freak like me could enjoy the pleasure of a woman.
Eminim sizin gibi yapılı bir zenci için, benim bir kadının zevklerinden yararlanmam imkansız görünüyordur.
Because it seems impossible for this person to have committed this crime.
Çünkü bu kişinin bu cinayeti işlemiş olması imkansız görünüyor.
I'd like him to come in for a checkup, but it seems impossible.
Sağlık muayenesi için gelmesini istiyorum, ama imkansız görünüyor.
But, I think it's possible that he found out... that someone told him although it seems impossible, some messages got through.
Ama birisinden duymuş olması muhtemeldir. Her ne kadar imkânsız gibi görünse de bazı mesajlar yerine ulaşırdı.
At first glance, it seems impossible that a bee should fly... but it does.
İlk bakışta, bir arının uçması imkânsız görülür... ama uçar.
I don't know. Man, it seems impossible, but you always find a way.
bilmiyorum dostum, bu imkansız gibi, ama sen her zaman bir yolunu buluyorsun
"It seems impossible to believe that this untested boy " could hope to beat two seasoned champions.
"Görünüşe bakılırsa bu amatör gencin... bu iki şampiyonu yenmesi imkansız görünüyor."
I really wanted to take you there, but it seems impossible.
Seni oraya götürmeyi çok istemiştim, ama bu mümkün gözükmüyor.
To me it's seems impossible.
- Bence, imkansız gibi.
I'm told things it seems impossible to doubt. Lord wallace was my friend at oxford.
Lord Wallace Oxford'dan bir arkadaşım.
It seems I try to do the impossible.
Galiba imkansizi yapmaya çalisiyorum.
It seems almost impossible that today, a girl...
Bu günlerde bir kız için bu neredeyse imkânsız.
It seems to have been quite impossible... to live beside this river... and not to have visions of eternity.
Bu nehrin dışında yaşam tamamen imkansız görünür ve sonsuzluk hayali yoktur.
Non, c'est impossible ça. The princess, it seems, is playing the psychological game of word association.
Görünüşe göre prenses bir kelime karmaşasıyla ortalığı karıştırıyordu.
No reference of time seems apparent in the curious directions so it's impossible to know if we can expect to find Earth tomorrow or many yahrens from now.
Tuhaf işaretlerde açıkça görülebilen bir zaman yok. Bu durumda Dünya'yı yarın ya da yıllar sonra bulabileceğimizi bilmek imkânsız.
No reference of time seems apparent in the curious directions so it's impossible to know if we can expect to find Earth tomorrow or many yahrens from now.
Tuhaf işaretlerde açıkça görülebilecek bir zamandan söz edemeyiz, bu durumda Dünya'yı yarın ya da yıllar sonra bulmayı bekleyebileceğimizi bilmek imkansız.
Now it seems so impossible, so absurd.
İmkansız gibi gözüküyor. Çok anlamsız.
It seems impossible.
Bu imkansız görünüyor.
He seems to think it would be difficult if not impossible, for me to conceive.
Zor olacağını düşünüyor gibi imkansız değilse, hamile kalmam için.
Seems impossible l got to make it possible.
İmkansız gibi.
it seems just impossible They will.
Verma ve Kapoor'u beraber öldürmeliyiz.
Just seems impossible, doesn't it?
Olanaksız görünüyor değil mi?