Just for an hour tradutor Turco
313 parallel translation
Why don't you lie down just for an hour or two?
- Neden bir kaç saat uzanmıyorsun? - Hayır, hayır.
Just for an hour, okay?
Haydi, n'olur!
- It's just for an hour.
- Yalnızca bir saatliğine.
Yeah, just for an hour. There's a hundred bucks in it for you.
Evet sadece bir saat, 100 dolar veririm.
Just for an hour.
Sadece bir saat.
- Just for an hour.
- Sadece bir saat.
It's just for an hour. Just, you know, take care of her.
Sadece bir saatliğine.
Just for an hour or so.
- Sadece bir saat falan.
Not for just an hour
Ne bir saatliğine
But I've been holding this horse for coming on close to an hour. And they've been just talking and talking.
Neredeyse bir saattir burada atla uğraşıyorum ve onlar sürekli konuşuyorlar.
" It's just for half an hour.
" Sadece yarım saat için.
Inspector, lock me up for just half an hour?
Müfettiş, yarım saatliğine bari içeri atın beni?
Just because she's going out with Mr. Porter Hollingsway... does she have to stay in the bathroom for almost an hour?
Sırf Bay Porter Hollingsway ile çıkıyor diye neredeyse bir saat banyoda kalma hakkı var mı?
I'll never forget just sitting there for an hour and a half with my hands in my lap.
Ellerim kucağımda, birbuçuk saat orda beklememi asla unutmayacağım.
Just for an hour.
Sadece bir saatliğine.
The machine broke down just after 7.00 for half an hour.
Makine saat 7'de bozuldu ve yarım saat bozuk kaldı.
It's indecent for me to pose for an artist who sees me as an arrangement of lines and color but it's perfectly ok for you to kiss me all over and lay for an hour just looking at me.
Demek beni çizgilerin ve renklerin bir karışımı olarak gören bir ressama poz vermem edepsizlik, ama senin beni öpüp koklaman ve beni süzerek bir saat boyunca yanımda yatman tamamen doğru.
I just went in, I'd been wandering around for an hour.
Öylesine girdim içeri, bir saattir dolaşıyordum.
In about an hour or so the light will be just perfect for a picture with balloons.
Bir saat içinde balonlu bir resim için ışık mükemmel olacak.
And just as a shark's heart beats for an hour after death, so our guts throb long after making love.
Nasıl ki, öldükten sonra köpekbalığının kalbi bir saat çarpmaya devam ediyorsa bizim bağırsaklarımız da aşk yaptıktan sonra titremeye devam eder.
An hour just to pray for the dead.
Yalnızca bir saat ölmüşlerin ruhuna okuyalım.
I was there on Hanover Street for over an hour, just watching you.
Aslında Hanover Street'de 1 Saat'den fazla bekledim, ve seni izledim.
I'm just out for popcorn. See you in an hour when I go out for jujubes.
Patlamış mısır almaya çıkmıştım. 1 saate, jelibon almaya çıktığım zaman görüşürüz.
I mean, just dealing with them for an hour is a mess.
Bir saatliğine bile onlarla uğraşmak mesele.
It just goes on like that for an hour.
Böyle bir saat devam ediyor.
Look, I need to leave for just about an hour.
Birkaç saatliğine ayrılmam gerekiyor.
Couldn't you stay awake with me for just an hour?
Bir saat uyanık kalamadınız mı?
You keep Mrs. Waverly company just for half an hour.
Siz yarım saatliğine Bayan Waverly'e arkadaşlık edin.
If Daddy the dog is anything like Daddy the man, he'll just put a newspaper under his paw and lock himself in a tree for an hour.
Sağol, Anne. Evlenebileceğin başka kimse yok muydu?
And the thing was, people would live, like, for an hour later... And just, like, lay there and...
..... ve ondan sonra insalar 1 saat filan hayatta kalıyorlardı..
I just sat on the chaise for half an hour.
Yarım saat şezlonga oturdum.
I thought today, since this is our first real session, we'd just go for an hour or two.
Düşündüm de bugün ilk gerçek seansımız olduğu için sadece bir iki saat yapalım.
I'm just going out for about an hour.
Bir saatliğine dışarı çıkıyorum.
Just keep that on for, like, an hour.
- Bir saat kadar gözünde kalsın.
And they wonder why those of us in our twenties... refuse to work an 80-hour week... just so we can afford to buy their BMWs... why we aren't interested... in the counterculture that they invented... as if we did not see them disembowel their revolution... for a pair of running shoes.
Neden biz 20'li yaşlardakilerin onların BMW'lerini alacak kadar paramız olması için haftada 80 saat çalışmayı reddettiğimizi neden icat ettikleri karşı kültürle ilgilenmediğimizi merak ediyorlar sanki bir çift spor ayakkabı için devrimlerini sattıklarını görmüyormuşuz gibi.
I just reported for duty an hour...
Az önce bir saat daha görevime...
You trade off your life for what is it, 20 cents an hour just to keep them going?
Ne yani, sırf onu hayatta tutmak için saatte 20 sente kendi hayatını satar mısın?
The film is just me in front of a brick wall for an hour and a half.
Bu film sadece ben ve bir buçuk saat karşısında durduğum duvardan ibaret.
I didn't just let you die. I fought to keep you alive for over an hour.
Seni öylece ölüme terk etmedim. Hayatta tutmak için bir saatten fazla süreyle elimden gelen her şeyi yaptım.
You're just going to wait for an hour then ride a bus, then slepp on a subway...
Bir saat kadar bekledikten sonra otobüse binecek, ve ahmuk gibi metroya...
I know you're recording but it would just be for an hour.
Biliyorum kayıttasın ama, sadece bir saat için.
ot Can't yo u just sho with me for, lik e, half an hour?
oh sadece yarim saatligine benimle görünemez misin sanki?
Now she'll cry her eyes out for an hour and start dating bikers, just to spite you.
Çok hoş. Şimdi bir saat hüngür hüngür ağlayacak sonra da motorlularla çıkacak, seni çileden çıkarmak için.
Billy Ansell will insist that you were doing 50 miles an hour... just like you've done every morning for the past 15 years.
Billy Ansell, son oş beş senedir her sabah yaptığınız gibi... 80'le gittiğiniz konusunda ısrar edecek.
I just want to be naked with you for an hour... ... and pretend it never happened, and remember it forever.
Caddenin karşısında oturuyorum ve sadece bir saatliğine seninle çıplak olmak istiyorum ve sonra bu hiç yaşanmamış gibi davranıp sonsuza kadar hatırlamak istiyorum.
So we just gotta fight these guys for an hour and a half, and you're in the clear, okay?
O zamana kadar karşı koyabilirsek temize çıkarsın.
It's just for an hour or two
Sadece bir veya iki saat için.
- Just out of curiosity, why didn't you go by yourself instead of sitting with me for half an hour?
Merakımdan soruyorum. Benimle burada yarım saat beraber oturacağınıza neden tek başınıza gitmediniz ki?
Just Filipino kids who worked their fingers bloody for 12 cents an hour.
Evet, saati 12 sente çalışırken elleri kan revan içinde kalan 9 yaşındaki Filipinli çocuk acı çekti ama.
So just let it sit for a half an hour and soften up.
O zaman yarım saat bekle de yumuşasın.
I went into the kitchen and talked to Rosa for half an hour at most and when I went to see how he was I just thought he was asleep.
Mutfağa gittim ve Rosa'yla en fazla yarım saat kadar konuştum sonra nasıl olduğuna bakmaya gittim. Uyuduğunu sandım.
just for you 93
just for today 37
just for fun 120
just for me 70
just forget it 291
just for a little while 80
just for a couple of days 21
just for kicks 20
just for a while 61
just forget about it 73
just for today 37
just for fun 120
just for me 70
just forget it 291
just for a little while 80
just for a couple of days 21
just for kicks 20
just for a while 61
just forget about it 73