Let you go tradutor Turco
21,381 parallel translation
Who says I'm going to let you go..?
Gitmene izin vereceğimi kim söyledi?
But I have to let you go.
Gitmene izin vermek zorundayım.
Oh, come on, why wouldn't they let you go?
Hadi ama, neden gitmene izin vermesinler ki?
- I won't let you go.
- Gitmene izin veremem.
If you win, your friend will let you go.
Şayet sen kazanırsan, onu serbest bırakacağım.
I did... and I let you go because... I thought you're starting a life with that Abhimanyu.
Aldım ve senden uzaklaştım çünkü düşündüm Abhimanyu ile yeniden barıştınız.
I can't let you go.
Seni bırakamam.
Mummy has to let you go.
Anneciğin seni bırakmak zorunda.
You still have a contract with this hospital, and I can't let you go. Not now.
Hâlâ bu hastaneyle ilişiğin kesilmedi, gitmene izin veremem, şimdi olmaz.
Let me go you bastards!
Bırakın beni, piç herifler!
You let him go get your man.
Adamını getirmek için onu göndermişsin ya.
Why won't you just let me go?
Neden benim gitmeme izin vermiyorsun?
Why can't you just let me go?
Rahat bıraksana beni.
Yeah, they need it. You let your sister go for one week without it, you're gonna pray she turns just so you can kill her.
Kız kardeşini bir hafta oksikodonsuz bırakırsan öldürüp acısına son vermek için dönüşsün diye dua edeceksin.
- Let's go. - You all right?
- İyi misin?
If you're lucky enough to find someone you can halfway tolerate, sink your nails in and don't let go, no matter what.
Yok öyle bir şey. Tahammül edebileceğin birini bulacak kadar şanslıysan tırnaklarını geçir ve sakın bırakma.
Just let me go, and I'll show you!
Beni bırak da göstereyim!
Will you let it go!
Şu konuyu bırakır mısın artık?
Because you won't go away and let me just have fun!
Çünkü beni rahat bırakmıyorsun ki eğleneyim!
We called this board meeting to inform you that it's time for Hooli to let go and move on without you at the wheel.
Bu kurul toplantısını, Hooli'nin başında sen olmadan devam etme zamanının geldiğini sana bildirmek için yaptık.
- You can continue later, let's go.
- Sonra devam edersiniz, hadi.
Okay, let's go over what you're gonna call out one more time.
Şu vereceğin dayanakları bir gözden geçirelim.
Will you let me go now?
Şimdi gitmeme izin verecek misin?
But I ask that you let her go.
Ama senden onu serbest bırakmanı istiyorum.
That's the only reason you let us go through with it?
Bu yüzden mi üzerinde durmayalım?
You got it. Let's go get him.
Tamamdır, gidip alalım O'nu.
You need to let go of your past.
Geçmişini geride bırakmalısın.
But when you showed up on her doorstep in the middle of the night, she realized that you somehow had inherited Sandy's programming, and her MI6 training wasn't about to let that go to waste.
Ama gecenin bir yarısı kapısında belirince senin de bir şekilde Sandy'nin programına maruz kaldığını fark etmiş ve onun MI6 eğitimi bu fırsatı kaçırmamasını sağlamış.
Okay, you really gotta learn when to let it go. You wanna discuss that wall in your bedroom?
Odandaki duvarı tartışmak ister misin?
You fuck up, let her go missing or something- -
Batıran sensin, gidiyorsun o kayboluyor, neyse- -
Let me go with you.
Ben de seninle geleyim.
You have to let them go.
Gitmelerine izin vermelisin.
Dean, it's over, you got to let the girl go.
Dean, bitti. Kızı bırakman lazım.
But when you do, as I'm sure you will, you have to let her go.
Ama onu bulduğunda, ki eminim bulacaksın, onu rahat bırakmalısın.
- You let go first.
- Önce sen çek. - Bırak.
- Let go. I'm going to use every way to stop you from becoming a professor.
Profesör olmanı engellemek için her yolu deneyeceğim.
You let go first.
- Önce sen bırak!
Do you think we should let her go with that gun?
O silahı almasına izin vermemiz sıkıntı yaratmaz mı?
I told you to let go!
Bırakın dedim!
I'll tell you. So let go of me.
Cevap vereceğim o yüzden bırak beni.
Decide if you are going to let go of her hand, or if you will become a man who is worthy of that hand.
Elini bırakıp bırakmayacağına ya da o eli tutmaya değer bir adam olup olmayacağına karar ver.
Let them go, and I'll lure for you.
Onları bırakırsan senin için yem olurum.
- You ever gonna let it go?
Hiç unutmayacaksınız değil mi?
- Oh, you mean like when you let go of the sword and it flew through the air, sticking into my chest, temporarily killing me?
Senin kılıcı havada fırlatırken birilerine saplanacağını unutman gibi mi?
But because I'm a forgiving man, I'm willing to let you decide which way you go out.
Affedici biri olduğum için değil ama gideceğin yolu senin seçmene müsaade edeceğim.
But we told you who he was, and you still let him go.
Biz sana onun kim olduğunu söyledik, sen ise onu salıverdin.
And you have 30 hours to either charge him or let him go.
Ve sizin 30 saatiniz var. Ya suçlayın ya da serbest bırakın.
We're with you. Let's go.
Yanındayız.
The only way you're getting out of here is if you let her go and put the gun down.
Buradan çıkmanın tek yolu kızı ve silahını bırakman.
There's no one to hear you. Let's go. Come on.
Sizi duyucak kimse yok gidelim hadi
All right, if you guys are using those emotion bottles, let's go.
tamam, arkadaşlar bu büyü şişelerini kullanıcaksak gidelim
let yourself go 43
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got something for me 35
you got a minute 371
you got 695
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you gotta help me 173
you got something 185
you got to be kidding me 439
you got something for me 35
you got a minute 371
you got 695
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you gotta help me 173
you got something 185