More to go tradutor Turco
3,207 parallel translation
This is a zipline tour, we got 16 more to go!
Bu bir halatla kayma turu, daha 16 tane var.
I'm afraid she'll have a lot more to go through before the day is over.
Korkarım gün bitmeden daha fazlasını yaşayacak.
Only 199 more to go.
Evet! Geriye kaldı 199.
Just a couple more to go, man, we'll be good.
Birkaç tanesini daha ziyaret ettik mi bitti bizim işimiz.
Six years, six more to go.
- Altı yıl, elden kayıp giden.
Great. I've only got 2,000 more to go.
- Harika. 2000 tane daha var.
I'm going to need a little more to go on.
Anlamam için biraz daha açmalısın.
And you need to give me more to go on.
Sen de burada kalmamız için bana destek olmalısın.
DANNY : Ten more precincts to go, partner.
10 karakol daha var.
I was thinking I could go back to coming down to the set a bit more often.
Sete biraz daha sık gelebilirim diye düşünüyordum.
So you're ready to go because you're fucking special, but I got to stay here for two more weeks?
Senin durumun özel diye gitmeye hazırsın ama benim iki hafta daha mı kalmam gerekiyor yani?
Whoa, they might get to go with all the money but we got something much more precious.
Ovv, onlar bütün parayı alıp gitmiş olabilirler ama biz daha kıymetli bir şey aldık.
That zip goes down one more inch and me and you are going to go toe-to-toe.
O fermuar bir diş daha açılırsa senin kırılacak dişin kalmayacak.
You take a chanel, and I take more cupcakes to go.
Sen Chanell'i al, ben de biraz daha kek alayım ve gideyim.
He was up for a decoration but General Campion told him there were only a certain number of medals to go round, and no doubt Tietjens would prefer it to be given to someone who'd get more advantage from it.
Madalyayı hak etmişti ama General Campion ona, sınırlı sayıda madalya olduğunu söyledi. Elbette ki Tietjens, madalyanın daha fazla avantaj sağlayacak birine verilmesini istedi.
If you want back in the ring to get stuck some more... put your tights on and go right ahead!
Eğer bayrağı yeniden ele geçirmek istiyorsan, gemi azıya al ve saldır! Rica ediyorum. Haydi, ama çabuk ol!
When things go bad, we say we did all we could and then there's nothing more to say.
İşler sarpa sardığında elimizden gelen her şeyi yaptık deriz ve daha da söylenecek bir şey kalmaz.
Just 3-4 classes left to go... What more will I learn in 3-4 days?
Sadece 3-4 günün kaldı... 3-4 günde daha fazla ne öğrenebilirim?
But we can't talk to her again until we have more evidence to go at her with.
Ama onun üzerine gidebileceğimiz daha fazla delil olmadan onunla konuşamayız.
Let it go. I came all the way from L.A. to show you this. You could spend more than 30 seconds.
Bunu göstermek için ta Los Angeles'tan geldim bari bir otuz saniye baksaydın.
Kenneth's replacement. Kenneth wants to leave the page program so he can go make more money.
Daha fazla para kazanabilmek için Kenneth rehber programından çıkmak istiyor.
She said she was scared... scared that it might suddenly go back to darkness and she'd have to live with everyone pitying her even more.
Korktuğunu söyledi bir anda her şeyin geri karanlığa dönmesinden korktuğunu. Böylece ona her zamandan daha çok acıyan insanlarla yaşamak zorunda kalacaktı.
If you want to go to the lake, don't do any more stupid stuff.
Eğer göle gitmeyi istiyorsan, bir daha aptalca şeyler yapma.
I'm gonna go think of a more haunting last word and then say it to you.
Daha çarpıcı bir son söz düşünüp sonra size söyleyeceğim.
A man must be blind or be out of his mind to go out to sea once more.
Bir adam tekrar denize açılıyorsa Ya kördür ya da aklı kısa
We're more likely to go it alone.
Muhtemelen kendi başımızın çaresine bakacağız.
I'm more than happy to go to your superiors at the S.E.C., or to the director of the FBI, the CIA, or any other agency who would like to lay claim to the conviction of a domestic terrorist.
Eğer bana koruma sunamazsanız zevkle S.E.C.'deki üstlerinize gidebilirim. Ya da FBI şefine, CIA'e ya da bir teröristin mahkumiyetini üstlenmek isteyecek diğer herhangi bir teşkilata gidebilirim.
Uh, the espresso machine. And that's only ten more to go until we get to our grand prize, everybody. Very cool.
Espresso makinesi.
Neither have I, but I want to go to North Dakota more than anything in the world.
Ben de gitmedim ama dünyada yapmayı en çok istediğim şey oraya gitmek.
Remember, we do not offer more money. It's their turn to go down now.
Unutma, para teklif etmiyoruz, şu an sıra onlarda, aşağıya inmeliler.
I'm going to go get some more wine.
Ben gidip biraz şarap alacağım.
We'll just hang more balloons and try to keep the guests downstairs. Here we go!
Biraz daha balon asıp konukları alt katta tutmaya çalışalım biz.
If I go over 4,000 I got to charge more.
Ama 4.000'i geçersem daha çok isterim.
Maybe we should go back to Takoma, and read some more articles.
Belki Takoma'ya geri dönüp bir kaç makale daha okuruz.
So, how many more rooms to go?
Kaç oda kaldı.
Even if you had more time, you haven't intimated a great deal of confidence that you actually had anything to go on, that there was anything else you could have done.
- Daha çok vaktiniz olsaydı bile devam etmek için başka bir şeyiniz olduğuna güven duyduğunuzu belirtmediniz. Yahut yapabileceğiniz başka bir şey olduğunu.
There's more than enough blame to go around.
Suçlamayla bitecek bir şey değil bu.
A few more hours, you can finally go to sleep. Ooh.
- Birkaç saat sonra uyuyabileceksin.
I hope that I don't go home, because I need more time to prove myself to Ryan and the mentors, and I just need to be here.
Eve gitmeyeceğimi umuyorum, çünkü Ryan'a ve diğerlerine kendimi kanıtlamak için daha çok zamana ihtiyacım var.
The convent is for those who want to go on this path. And you are midway. You'd stay, you'd go, and this torments you even more.
Manastır Tanrı'nın yolunda gitmek isteyenler içindir ve sen yolun tam ortasındasın.
I'm sorry, but I don't want to go out with you any more.
Özür dilerim ama artık seninle birlikte olmak istemiyorum.
I don't need to go to the concert any more.
Artık konsere gitmeme gerek bile yok.
Just 1 more mile to go.
Ve son 1 mil daha
do you want to go do some more hunting?
Biraz daha avlanmak ister misin?
As much as I'd like to go with you, I'm afraid my sudden departure from here would garner more attention than I'd like.
Ben de gelmek isterdim ama aniden ayrılmam isteyeceğimden çok dikkat çeker.
But even more, the intense heat causes the gases to expand, and they have no place to go but the backside of the planet.
Dahası, yoğun ısı gazların patlamasına neden oluyor. Ve gidecekleri hiçbir yer yok. Fakat gezegenin arka yüzü var.
Only a few more to go.
Birkaç tane daha var.
But why, when Lilith gives us more than enough to go around?
Peki ama neden? Hem de Lilith bize, herkese yetececeğinden bile fazlasını vermişken.
Are you ready to go on television and say that this well wouldn't have blown up if there had been more government oversight?
Ekrana çıkıp, hükümet az daha tedbirli olsaydı bu kuyu patlamazdı demeye hazır mısın?
Am I mixing him up? Can you get him to go to Elliot a little more?
- Biraz daha Elliot'ı konuşturabilir mi?
Anything more than a pack of gum, and I have to go to Congress for permission.
Çok basit şeyler olmadığı sürece meclisten izin almak zorundayım.
more to the point 94
more to the right 17
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820
more to the right 17
to god 31
to go 202
to go where 42
good 48980
google 74
good night 12775
good morning 12476
go on 13820