English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ N ] / Not dead

Not dead tradutor Turco

7,907 parallel translation
You're lucky you're not dead like Spider.
- Spider gibi ölü olmadığın için şanslısın.
Well, I'm not dead yet.
Ben henüz ölmedim.
Still not dead.
Hâlâ hayattayım.
OK, I've just taken this woman's blood pressure and she's not dead.
Pekâlâ, bu kadının tansiyonunu ölçtüm ve o ölü falan değil.
- that he's not dead yet?
- bu adamın hala ölmemiş olmasını?
As long as the silent phone calls continue, he's not dead.
Sessiz aramalar devam ettiği sürece ölmüş olamaz.
You're not dead, Bassam.
- Ölmedin Bassam.
- Oh, she's not dead.
- Hayır, hayır ölmedi.
At least we're not dead.
Ölmedik bari.
He's not dead.
Ölmedi.
You want to tell me how you ended up in that trunk and not dead like the rest?
O sandığa nasıl girdiğini ve neden diğerleri gibi ölü olmadığını anlatmak ister misin?
I'm not dead yet.
Ben daha ölmedim.
Dear Hector, if you are not dead, will you please help me?
Sevgili Hector, ölü değilsen, lütfen bana yardım eder misin?
We're not dead, are we?
Ölmedik, değil mi?
Mia's not dead.
Mia ölmemiş.
Why am I not dead?
- Neden ölmedim?
You're lucky you're not dead, Norma Bates.
Ölmediğin için şanslısın Norma Bates.
I am not dead.
Ölmedim işte.
She's not dead in the streets, she's not bored with our life, she's not sleeping with some other cop.
Sokaklarda ölmedi, Hayatımızdan sıkılmadı, Başka bir polisle falan da yatmıyor,
I can confidently say even if God is not dead, Dr. Freud certainly is. "
Tanrı ölmemiş olsa bile Dr. Freud kesinlikle ölü. "
- I wish you were dead, and not my boy.
Keşke sen ölseydin, oğlum değil!
Julian's dead? Erik, now is not the time to start playing games.
Erik, şimdi oyun oynamaya başlamanın sırası değil.
She lived on a dead-end road, not another property for miles.
Çıkmaz bir yolda yaşıyordu, kilometrelerce başka mülk yoktu.
Dead one, not nearly so much.
Ölüsü o kadar para etmez.
I'm not gonna be free until he's dead.
O ölmedikçe, özgür olamam.
Look me dead in the eye and tell me you are not the one that recorded this and uploaded it.
Bunu videoya çekip internete koyanın sen olmadığını söyle.
And you're not gonna die today. You might already be dead.
Hayır, bugün ölmeyeceksin.
This ends with us dead... maybe not today and maybe not tomorrow, but it always ends the same way.
Hepsi de bizim ölümümüzle sonuçlanıyor. Belki bugün ya da yarın değil ama hep aynı şekilde sonlanıyor.
Pronouncing someone dead... not the ideal start to the day.
Birinin ölümünü ilan etmek güne başlamak için iyi bir yol değil.
I did that search you wanted and, mate, you're not gonna believe this but..... Dr Elishia McKellar is dead.
İstediklerini araştırdım ve kulaklarına inanamayacaksın dostum ama Dr Elishia McKellar ölmüş.
- You're not serious. - I'm dead serious.
- Ciddi olamazsın.
So, to anyone who might entertain the notion that he might not be dead, that the Nazarene might actually somehow have remained alive after all of what you've just described, you would say what?
Anlattığın onca şeyden sonra hala Nasıralı'nın bir şekilde hayatta kalmış, ölmemiş olabileceği düşüncesine kapılabilecek kişiler hakkında... -... ne söylerdin?
Not to mention that she's drop-dead gorgeous.
Can alıcı güzelliğinden bahsetmiyorum bile.
He's not yet dead.
O henüz ölmedi.
I regret being born dead, and I regret not being ready to be a father, and I regret going to see The Babadook.
Ölü doğmamdan pişmanım baba olmaya hazır olmamamdan pişmanım ve The Babadook'u izlediğimden pişmanım.
If it were not for Vlad and his men, we would all be dead.
Vlad'la adamları olmasaydı hepimiz ölürdük.
[crying] No. No, it's not because Jeremy wouldn't be dead if I had just been paying attention.
Hayır, değil çünkü daha fazla dikkatli olsaydım Jeremy ölmemiş olurdu.
You're not gonna dig up a dead baby.
Ölü bebek mezarı kazmayacaksın.
- Because we're not dead.
- Çünkü ölü değiliz.
She's not really kissing much ass right now, she's dead.
Artık hiçbir şey yapabileceğini sanmıyorum zira kendisi öldü.
- I got to. I'm not gonna stand by and watch you risk yourself for some slanty-eyed Jake, especially one's likely dead.
Bir çekik için hayatını tehlikeye atmanı seyretmeyeceğim.
I kept on trying to audit. I could not figure out how I could have all these spirits of dead people attached to me, inside me, on me.
Seansı yapmaya çalıştım durdum ama bu ölü insanların ruhları nasıl içimdeler veya üstümdeler anlayamıyordum.
Mia's not dead.
Mia ölmemis.
So his dad, the Synths being built, him not being dead...
Babasi, Sentetiklerin yapilisi, onun ölmeyisi...
If he wanted us dead, he'd have put a bomb in the car, not a cell phone.
Ölmemizi isteseydi, arabaya bir bomba koyardı telefon değil.
All right, well, I'm not going back to the dead zone.
Ölülerin olduğu yere tekrardan gitmem.
It's a dead body, not a bag of weed.
- Bu bir ceset, ot torbası değil.
Did you not see the dead man back there?
Oradaki ölü adamı görmedin mi?
Not even an author can bring back the dead, no matter how much they might wish it.
Bir yazar bile ölüleri geri getiremez, ne kadar istemiş olurlarsa olsunlar.
If Osiris has somehow risen Tutankhamun from the dead, he must be returned to the afterlife, not to Thebes.
Osiris Tutankhamun'u bir şekilde ölümden kurtarırsa, öteki tarafa gitmiş olmalı, Teb'e değil.
The slaves and men of lower rank who bury the dead did not know their Pharaoh was among them.
Ölüleri gömen köleler ve düşük dereceli adamlar Firavunun ölenler arasında olduğunu bilmiyorlardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]