Not working tradutor Turco
6,468 parallel translation
I am not working on that story anymore.
Artık o hikâye üzerinde çalışmıyorum.
I got fired from the library, that's why I'm not working late.
Kütüphaneden kovuldum. O yüzden geç saate kadar çalışmıyorum.
He's not working on a practical level.
Bence kafası yerinde değil.
I'm not working you.
Sana çalışmıyorum.
Your not working with the police, only yourself.
Yanında polis olduğunu düşündüm ama seni tek başına gördüm.
My mobile's not working.
Cep telefonum çalışmıyor.
It's not working.
- Telefon çalışmıyor.
No, it's not working, but I'll call tomorrow.
Hayır, çalışmıyor, ama yarın arayacağım.
It's not working.
İşe yaramıyor.
One's not working right.
Biri düzgün çalışmıyor.
It's my eye. One's not working right.
- Gözüm, bir tanesi görmüyor.
Things are not working out tonight.
Bu gece, işler hiç de yolunda gitmiyor.
This arm-wrestling, sir, it's just not working.
Bu bilek güreşi, efendim, sadece işe yaramıyor.
[in Arabic] No, no. It's not working.
Yok, gerçekten çalışmıyor.
Okay, but you know if we're not working together, then I can't protect you anymore.
Peki, ama eğer birlikte çalışmayacaksak seni koruyamam.
Why are you not working on the boats?
Neden gemiler üzerinde çalışmıyorsun?
It's just not working.
Sadece işe yaramıyor.
It's not working if we are three.
Üç kişi olursak oynanamaz.
And I don't wanna give Elise a reason to tell him... that I'm not working out.
Babam bugün dönüyor ve Elise'e babama söyleyebileceği bir mazeret vermeyeceğim.
That means by the end of this two-week spring practice session, 100 of you are gonna quit, get hurt, or we'll kick your ass out of here for not being good enough or not working hard enough.
Bu da demek oluyor ki iki haftalık bahar antrenman sezonundan sonra aranızdan 100'ünüz elenecek, sakatlanacak ya da biz kıçınıza tekmeyi basacağız yeterince iyi olmadığınız ve iyi çalışmadığınız için.
It's not working for me.
Bana göre değil.
But not working against Michael, no.
Ama Michael'a karşı çalışmadın tabii!
- This is not working.
- Böyle olmuyor.
Your film is not working.
Senin filmin işe yaramıyor.
... check that... our water pump is not working you did civil right?
Şunu kontrol et. Su pompamız çalışmıyor.
There... water... vvater pump... its not working...
Orada, su... Su pompası, çalışmıyor.
So, this low-wage manufacturing, or so-called "sweatshops," they're not just the least bad option workers have today, they're part of the very process that raises living standards and leads to higher wages and better working conditions over time.
Yani, düşük ücretlerle yapılan bu üretim, işçiler için yalnızca ehveni şer bir seçenek değil, onların yaşam standartlarını yükselten bir sürecin parçasıdır, yüksek ücret ve iyi çalışma koşulları sağlar.
So, we're talking about places with very poor working conditions as us normal Americans would experience it, very low wages by our standard, maybe children working places that might not obey local labor laws, but there are characteristics of the ones I want to talk to you about tonight,
Kötü çalışma koşulları olan işyerlerini konuşuyoruz, normal Amerikalıların bakış açısından, bizim düzeyimizdeki, çocuk işçi çalıştıran düşük ücretli işyerleri... Bu, ülkenin iş hukukunu ihlal etmek anlamına geliyor, Ama bazı püf noktaları var, bu gece anlatmak istediğim, Kennedy.
If they have, there will not be any good working atmosphere in the factory.
Böyle olduğunda, fabrikada güzel bir çalışma ortamı oluşur.
It's not working!
- İşe yaramıyor!
Unbelievable. Three hours there, three hours back, working all the way, late night studying in the worst budget hotel yet, and then, this bloke changes his plea to not guilty, in the dock.
İnanılır gibi değil, sen git üç saat gidiş üç saat dönüş dünyanın en ucuz otelinde gece gündüz çalış sonrada bu herif kürsüde savunmasını suçsuz olarak değiştiriyor.
I stopped working years ago. I'm not the person you've heard of. Just...
Çalışmayı yıllar önce bıraktım, aradığınız kişi ben değilim.
It's not, like, working.
Çalışmıyor gibi. - Bir dakika.
They are not going to ask for, say, decent wages... Or decent working conditions... Or the opportunity of free association, meaning unionize.
Düzgün maaşlar ya da düzgün çalışma koşulları ya da serbest birlik fırsatı, sendikalaşma istemezler.
I don't want you working yourself to the bone... not again.
Orada canın çıkana kadar çalışmanı istemiyorum.
Just know I'm working my way through a maze of personal fire, and until the flames of chaos subside, I'm just not ready for public consumption.
Sadece şuan kendi arzularımın karmaşasıyla uğraşıyorum, ta ki alevler içimdeki kaosu sarana kadar, sosyal bir tüketime hazır değilim.
- Yeah, it's not really working.
- Pek olmuyor ama.
I don't know what kind of a game you're trying to play here, but it is not funny or endearing or working.
Nasıl bir oyun oynadığınızı bilmiyorum Evan fakat bu eğlenceli veya sevimli değil.
( Groaning ) It's not working.
İşe yaramıyor.
'Though he was not usually intimidated by the working classes,'he agreed to sell half the club.
Genelde işçi sınıfından gözleri korkmazdı... Kulübün yarısını satmayı kabul etti.
If Albert is working for Carter, why not tell him the whole story?
Albert, Carter için çalışıyorsa, ona neden tüm hikayeyi anlatmıyor?
That thing, uh, I'm not sure it's working.
Bu şey, uh, Çalıştığına emin değilim.
I'm not having a party, I'm working very hard.
Parti falan verdiğim yok hatta çok yoğun çalışıyorum.
I have a staff of creative geniuses that will not stop working until we win this bid.
Bu açık arttırma kazanılmadan durmak bilmeyecek yaratıcı bir ekibim var.
I'm not here to give you guidelines or hold your hand or, God forbid, ever read that novel you've been working on since college.
Sana bir rehber hazırlayacak ve ya... elini tutup, Tanrım bağışla, üniversiteden beri üzerinde çalıştığın kitabı okuyacak değilim.
But it's not really working.
Fakat pek işe yaradığı söylenemez.
I'm not working against
Arkadan iş çevirmiyorum Ralph.
Not one of us, but he's been working on something very promising, a project that might prevent our friends at Ilaria from ending the human race.
Bizden biri değil ama çok önemli bir şey üzerinde çalışıyor. Ilaria'daki arkadaşlarımızın insanlığın sonunu getirmelerine engel olacak bir şey.
Ya even I am not interested in working here...
- Ben de burada çalışmaya meraklı değilim.
I'm not used to working like this.
Bu şekilde çalışmaya alışkın değilim.
I mean, not all the time, but I really thought the things that weren't working, we could fix them.
Yani, her zaman değil. Ama sorun olduğunda onları çözebileceğimizi düşünüyordum.
working 544
working late 62
working hard 48
working together 81
working on it 161
working girl 21
working out 31
working people 18
working with you 23
not worth it 37
working late 62
working hard 48
working together 81
working on it 161
working girl 21
working out 31
working people 18
working with you 23
not worth it 37
not work 17
not war 23
not without you 77
not words 19
not without a fight 24
not we 32
not with me 172
not well 227
not without a warrant 22
not with 22
not war 23
not without you 77
not words 19
not without a fight 24
not we 32
not with me 172
not well 227
not without a warrant 22
not with 22