Not with me tradutor Turco
9,037 parallel translation
Not with me.
Benim hakkımda yok.
Not with me, with Marie Wallace.
Benimle değil, Marie Wallace ile.
So you're not... Angry with me for keeping your parents'secret?
ailenin sırrını sakladığım için bana kızgın değilsin değil mi?
We got cute and then she gave me that card with a note on it.
"Yok" dedim. Yakınlaştık, sonra bana üzerinde bir not yazılı o kartı verdi.
I had gone to a discotheque with Andrew... and a fan came up to me and gave me a note, and he saw me take this note and put it in my pocket.
Andrew'la bir diskoteğe gitmiştik bir hayranım yanıma gelip bana bir not verdi o da bu notu alıp cebime koyduğumu görmüş.
Why do you insist on coming with me if you're not going to help me?
Bana yardım etmeyeceksen neden benimle gelmekte ısrar ediyorsun?
But you will not be negotiating with Ruslan Denisov and you will not be negotiating with me.
Ama Ruslan Denisov ile pazarlık yapmayacaksınız ve benimle de pazarlık yapmayacaksınız.
Well, if that's true, then I'm really glad this meeting's with me and not somebody else.
Dediğin doğruysa bu görüşmeyi başkasıyla değil de benimle yaptığına çok sevindim.
And that's why I'm gonna tell her if she's not okay with me being with you, and being a cop, then she's gonna have to kick me off the force.
Ve bu yüzden ona seninle birlikte olmamın bir polis olmamın onun için bir sorun oluşturuyorsa o zaman beni polis birliğinden kovması gerektiğini söyleyeceğim.
Can you honestly tell me that humanity's not better off with fewer Tommys and fewer Leons... Fewer yous?
Bana insanlığın daha az Tommy ve daha az Leonlar daha az senden olunca iyi olmayacağını söyleme.
- Do not fuck with me!
- Bu oyunları bırak artık!
I am still here, and you are gonna treat me with respect, because without me, you would not be me!
Hala buradayım ve bana saygılı davranmalısın çünkü ben olmasam, sen ben olamazdın.
Annie's got the better ass and an accent that would give a dead pope a hard-on, but, since we talking'bout you, not me, you should probably go with Roman.
Annie'nin götü daha güzel ve aksanı ölü bir papayı ereksiyona uğratabilir ama senden bahsediyoruz, benden değil Roman'ı seçmelisin.
Can we not with the sarcastic quips? I get that it's your insecure defense mechanism, but it's... you know, it's really starting to piss me off.
Sanırım, bu senin çaresiz korunma mekanizmandan kaynaklanıyor ama, bilirsin işte, benim midemi bulandırmaya başladı.
Well, apparently not, unless you want to explain to me why some detective is, uh, sending me letters asking me about your involvement with some missing girl. I don't know what he told you... You know what?
Annen, seyahatimizin üç gününü feda edip benim hemen buraya geri gelmem ve seninle mutlaka yüzyüze konuşmam konusunda çok ısrar etti.
Look, drink up, yeah. I have a rule about not drinking with men who could kill me with one blow.
Sen iç, beni öldürebilecek adamlarla içmeme gibi bir kuralım var.
I appreciate that, but I'm still me, and you're not okay with who I am.
Buna müteşekkirim ama ben hala benim. Sen benim kişiliğimden hoşlanmıyorsun.
Okay, now look, if you come with me, you know he's not gonna help us.
Pekâlâ, bak, benimle gelirsen bize yardım etmeyeceğini biliyorsun.
You're telling me my husband has abandoned his family with no explanation, not even a forwarding address?
Bana kocamın bir açıklama olmadan, bir adres bile bırakmadan ailesini terk ettiğini mi söylüyorsunuz?
I can't tell you how disappointed I am you're not here with me in Northern Cordovia.
Kuzey Cordovia'da yanımda olmadığın için ne kadar hayal kırıklığına uğradığımı anlatamam.
Nah, it's, uh... it's not safe for him to be in contact with me.
- Hayır. Benimle iletişime geçmesi güvenli değil.
You're still you- - kind, loyal, who with one look can convince me that I'm not crazy.
Sen hala sensin... Nazik, sadık bir bakışla beni deli olmadığıma ikna edebilen...
I'll check into it, but it's not going to win me any friends with the local cops.
Bir bakarım ama yerel polisin arkadaşlığını sağlamaz bana.
Nicklas hit him with the rifle, not me.
Ona tüfekle vuran Nicklas'dı, ben değildim.
If either of us was likely to bolster words with blows, it would have been my father, not me.
İkimizden biri kelimeleri dayakla pekiştirseydi... bu babam olurdu, ben değil.
I do. But the answer, it's not out there. It's with me.
Ama cevap dışarıda değil.
I'm not expecting you to welcome me back with open arms.
Beni sıcak bir şekilde karşılamanı beklemiyorum.
When I became ill, with the pain in my ear, and fever, they told me that if the pain returned, I would not survive long.
Ben hastalandığımda kulağım ağrıyordu, ateşim vardı bana eğer ağrı geri gelirse uzun yaşamayacağımı söylediler.
I have my own principality, Antoine, with needs that concern me and not you.
Benim kendi prensliğim var, Antoine, beni ilgilendiren ihtiyaçları olan bir yer.
He crossed the ocean with me from my home land. I will not tolerate trespassing.
Vatanımdan benimle birlikte okyanusu geçti.
Charles, it's very sweet that you want to set me up with someone, but I do not trust your taste in guys at all.
Charles, bana birini ayarlamak istemen çok güzel ancak erkek konusunda zevkine güvenmiyorum.
I want be with someone who puts me first, who cares about what I need, and that's not you.
Beni ilk sırada tutacak, istediklerime önem verecek birisiyle beraber olmak istiyorum. Ve bu sen değilsin.
I could not abandon my family a second time, therefore, I had no choice but to bring you with me.
Ailemi bir kez daha terk etmeyeceğim. Bu yüzden, seni de yanımda getirmekten başka çarem yoktu.
I would not get personal with me, sweetheart.
Ben olsam benimle olayı şahsileştirmezdim tatlım.
Look, I am not gonna let some guy with a knife and some anger issues scare me away.
Bak, bıçaklı ve öfke problemleri olan birinin beni korkutmasına,
I am so grateful that you guys are sharing your not-food lunch with me, but won't we, like, die if we eat cotton balls?
Benimle yemek olmayan yiyeceklerinizi paylşatığınız için minnettarım. Bu pamukları yersek ölmez miyiz?
If I presided over the first sorority ever to accept a gay, imagine how far that would get me with my future gay makeup person, my gay wardrobe person, not to mention my creepy, gross, gay viewers
... ki o da geylerle dolu gibi bir şey. Eğer geyleri kardeşliğe kabul eden ilk başkan olursam bunu gelecekte beni nerelere taşıyacağını düşünsene... Gey makyaj sanatçısı, gey stilist...
You're not seriously accusing me of having something to do with Lieutenant Kutzler's death?
Yüzbaşı Kutzler'ın ölümüyle bir ilgim olmakla beni gerçekten suçluyor olamazsınız.
You're trying to impress me with your legal domination to prove that you're not just a paralegal but an associate.
Sen beni hukuki hakimiyetinle etkilemeye çalışıyorsun çünkü sadece bir stajyer değil bir yardımcı avukat olduğunu kanıtlamaya çalışıyorsun
Letting you come with me is something that I would only do for you if we were friends, which we are not.
Benimle gelmene izin vermem ancak arkadaş olsaydık yapacağım bir şey olurdu, biz de arkadaş değiliz.
- Mr. Clarkson asked me not to speak with you.
- Bay Clarkson sizinle konuşmamamı istedi.
I'm not locked up with you. You're locked up with me!
Sizinle ben tıkılmadım, siz benimle tıkıldınız.
Fine, but you're not taking me down with you.
Öyle olsun, ama beni de yanına çekemeyeceksin.
Claire, trust me, Andy's not gonna run off and elope with Haley.
Claire, inan bana Andy Haley'yle kaçıp gizlice evlenmez.
Not if you control your people, which is why you will stay with me here as a guest...
Halkını kontrol edersen olmaz.
That's not my brother. I mean, he, was created when Lex Luthor hit me with a duplicator ray... to make a clone of me he could control.
Yani, Lex Luthor çoğaltıcı ışınla kontrol edebileceği bir klonumu yaratmak için bana vurduğu sırada oldu.
Do you want me to go with you or not?
Seninle gelmemi istiyor musun yoksa istemiyor musun?
Hey, I'm not sitting in the back with a fraud, and before you even think it, you're not putting him up here and sticking me back there.
Hey, arkada bir üçkağıtçıyla oturmayacağım, ve sen söylemeden, onu buraya öne oturtturup beni de arkada bırakamazsın.
Then I reckon your quarrel is with your past, not me.
Öyleyse senin derdin geçmişimle, benimle değil.
I'm only saying why not just take me with you?
Şunu söylemeye çalışıyorum, neden beni yanınıza almıyorsunuz?
Mister, he smacks me with that whip, he best not stop till I'm dead.
Bayım, ben öldüm kadar o en iyi durmadı o ki kırbaç ile bana smacks.
not without you 77
not without a fight 24
not without a warrant 22
not with 22
not without me 32
not with you 126
not with that attitude 26
not with us 23
not with this 33
not without help 16
not without a fight 24
not without a warrant 22
not with 22
not without me 32
not with you 126
not with that attitude 26
not with us 23
not with this 33
not without help 16
not with him 33
not with her 35
with me 1243
with men 23
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
not with her 35
with me 1243
with men 23
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43