Old fool tradutor Turco
599 parallel translation
"- that damned woman, I saw her kissing the evil one so tenderly... and Sissel, her servant, that old fool, was also there."
"Zaten o lanet kadının Şeytan'ı ne kadar şefkatli öptüğünü gördüm. Ve onun aptal, yaşlı hizmetçisi Sissel de oradaydı."
But when youth sings, the old fool stays home and pays the piper.
Ama gençlik çağırınca, aptal ihtiyar evde kalır ve hesabı öder.
I suppose you'll think I'm a meddling old fool, but... You know, I'd feel a good deal better if you'd clear out of this place after you're married, and have nothing more to do with Mr. Beaumont.
Benim ihtiyar bir bunak olduğumu düşünüyorsunuzdur ancak evlendikten hemen sonra buradan ayrılır ve bay Beaumont'la daha fazla muhatap olmazsanız sevinirim.
I Was A Silly Old Fool.
Meğer salak bir ihtiyarmışım.
That old fool.
- Be ne lan? Aptal ihtiyar.
- To stop the train, you old fool.
- Treni durdurmak için, aptal.
You old fool.
Seni yaşlı aptal.
- Ah, shut up, you old fool.
- Kes sesini seni yaşlı aptal.
- Quiet, old fool.
- Sus, yaşlı bunak.
You're a forgetful old fool.
Sen bunak bir ihtiyarsın.
All right, I know I'm an old fool.
Biliyorum, yaşlı bir aptalım ben.
The old fool. He can't even spit by himself.
Yaşlı aptal, kendi başına tüküremez bile.
- The old fool, double-crossing himself.
- İhtiyar, kendine hainlik yapıyor.
You're a dear old fool!
Sen sevimli ihtiyar bir aptalsın!
What's the matter, you old fool?
Sorun ne seni aptal?
Daft old fool! I had to put him out.
Ben onu dışarı çıkardım.
Look at him barking and barking like a mucky old fool!
Şunun havlamasına baksana tıpkı pis yaşIı bir aptal gibi.
Come on, you silly old fool!
Hadi, seni yaşIı budala!
You mucky old fool!
Seni pis budala!
You're the craziest old fool I guess I ever did see.
Gördüğüm en çılgın bunaksın.
Give me my turnips, you old fool.
Şalgamlarımı ver seni bunak.
You old fool.
Seni bunak.
Give me some of them turnips, you old fool.
Şalgamlarımı ver seni bunak.
Hey, give me some of them turnips, you old fool.
Bana biraz şalgam versene seni bunak.
Take your hands off there, you old fool.
- Çek elini, seni ihtiyar bunak.
- Let go of me, you old fool.
- Bırak beni, ihtiyar bunak.
Such an old fool.
Yaşlı bir sersem!
It's taken this impossible trip to show me what an old fool Father has become.
Bu imkansız yolculuk bana yaşlı zavallı babamın neye dönüştüğünü gösterdi.
Listen old fool, I tried helping you create the character that you're supposed to play.
Dinle ihtiyar ahmak, oynaman gereken o rolü yaratman için sana yardım etmeye çalıştım.
But I'm just an old fool.
Ama ben yaşlı bir aptalım.
Stay away from that telephone you old fool.
Uzak dur o telefondan, seni yaşlı aptal.
Old fool.
Aptal ihtiyar.
- You old fool!
- Seni yaşlı sersem!
- Somebody's got to look after the old fool.
- Birisi yaşlı aptala bakmak zorunda.
Be still, old fool.
Kes sesini aptal ihtiyar!
The crawling old fool creeps closer.
Yaşlı pislik sürünerek ağır ağır yaklaşıyor.
- Old fool!
- Yaşlı aptal!
Can you forgive a pig-headed old fool for having no eyes to see with, no ears to hear with, all these years?
Bunca yıldır gerçekleri görecek gözü, işitecek kulakları olmayan bu yaşlı domuz kafalı, aptalı affedebilir misiniz?
You crazy old fool!
Seni deli yaşlı aptal!
- You drunken old fool!
Seni yaşlı aptal sarhoş!
They'll see I'm not an old fool.
Benim bunak biri olmadığımı görecekler.
Silly old fool.
Aptal yaşlı bunak!
Superstitious old fool.
Seni batıl inançlı bunak.
The old fool's agonising.
Yaşlı moruk acı çekiyor.
Where's that money, you silly, stupid old fool?
Para nerede? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?
Like some fool old creature that hasn't got a bit of spirit left?
Yaşlı bir bunak gibi.
It's an old act, you're good at it, but you don't fool me.
Yaptığın eski bir numara, bunda iyisin, ama beni kandıramazsın.
You can't fool an old campaigner.
Bir emektarı kandıramazsınız.
You wouldn't fool an old friend, Tim.
Eski dostunla dalga mı geçiyorsun, Tim.
I'm old, I'm a drunk... and maybe I'm a fool.
Yaşlıyım, sarhoşum ve belki de aptalım.
Don't you realise that her sister told me the truth, how you were a young fool, and I was an old one, which is worse.
Bayanın bana gerçeği söylediğini hala anlamadın mı? Aptalda olsan gençsin. Ama ben yaşlıyım.
fool 716
foolish 71
fools 125
fool me once 40
fool me twice 24
foolish girl 18
fooled you 23
old fart 19
old friends 70
old female 76
foolish 71
fools 125
fool me once 40
fool me twice 24
foolish girl 18
fooled you 23
old fart 19
old friends 70
old female 76