English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ P ] / Pretty bad

Pretty bad tradutor Turco

2,376 parallel translation
Your shooter must have been jonesing pretty bad.
Senin katilin midesi çok kötü bulanmış olmalı.
Yeah, well, it'll look pretty bad If the I.A. Officer investigating you Is found dead in your trailer.
İçişleri memuru seni soruştururken treylerinde ölü bulunursa bu çok kötü görünür.
It's actually pretty bad news.
Gerçekten çok kötü bir haber.
It's pretty bad.
Evet, epey kötü.
If the Secretary wanted me out of there, it must be pretty bad out here.
Genel Sekreter beni oradan çıkartmak istediyse burada durum çok kötü olmalı.
They're pretty bad.
Oldukça kötü haldeler.
It feels pretty bad, I gotta say.
Oldukça kötü.
It was pretty bad.
Oldukça kötüydü.
- He's got a pretty bad reputation.
- Epey kötü bir şöhreti var.
Jetski did catch you pretty bad, huh?
Jetski seni fena hırpalamış galiba, ne dersin?
She's bleeding pretty bad!
Çok fena kanaması var!
He needed some stitches, and he's got a pretty bad bruise, but the doctor was able to stop the bleeding in time, so he's gonna be okay.
Bir kaç dikiş atmamız gerekti. Ayrıca kötü zedelenmeleri var. Ama doktor kanamayı zamanında durdurdu.
Pretty bad, huh?
Oldukça kötü, ha?
Man, Mathers must have wanted you pretty bad.
Mathers seni çok istemiş demek ki.
There's been an explosion, honey, and, apparently, it's pretty bad.
Bir patlama olmuş, tatlım, anlaşılan o ki çok kötü.
Bethany, I know that you got beat up pretty bad out there today, sweetheart.
Bethany, bugün ağır bir mağlubiyet aldığını biliyorum, canım.
I know yesterday was pretty bad, and I wish I could say that today's gonna be less so, but that isn't going to be the case.
Dün çok kötü bir gündü, biliyorum. Ve keşke bugünün daha iyi geçeceğini söyleyebilseydim ama durum pek öyle değil maalesef.
You hit your head pretty bad, but you're okay now.
Kafanı kötü çarptın ama şimdi iyisin.
It's pretty bad.
- Oldukça kötü.
I've given him something for the pain, but he's in pretty bad shape.
Acısı için ona bir şeyler verdim,... ama durumu gerçekten kötü.
He's bleeding pretty bad here.
Aşırı kanaması var.
Uh, pretty bad.
- Fena.
Well, the CIA recruiters on base were hounding me pretty bad until I made it clear I wasn't interested.
CIA'in personel alım uzmanları, ilgilenmediğimi söyleyinceye kadar yakamdan düşmediler.
I don't even know if I should say anything Because I don't know anything officially, But I got a pretty bad feeling about it.
Bir şey söylemeli miyim bilmiyorum bile çünkü resmi olarak hiç bir şey bilmiyorum fakat bunun hakkında kötü şeyler hissediyorum.
Yeah. She's pubing out right now pretty bad.
Evet, çok fena ergenleşiyor şu an.
Beat up pretty bad.
- Epey kötü dövülmüş. Evet.
University life can be pretty bad.
Üniversite hayatı çok kötü olabiliyor.
I snore pretty bad as well.
Ben de çok pis horlarım.
She's in pretty bad shape, no papers on her either.
Pek iyi gözükmüyor, kimliği falan da yok.
- Yes, pretty bad.
- Evet, berbat.
It hurts pretty bad.
Çok fena acıdı.
- Pretty bad.
- Bayağı kötü.
My jaw hurts pretty bad.
Çenem çok kötü acıyor.
It's twisted pretty bad.
Çok fena burkulmuş.
It was volcanoes, earthquakes, or something like that, but I don't know, they said it was getting pretty bad.
Yanardağlar, depremler, böyle şeyler işte. Durumun gittikçe kötüye gittiğini söylediler.
I overheard some of them talking, and it sounds like things were getting pretty bad.
Bazılarını konuşurken duydum,... galiba işler sarpa saracak.
Somebody's in pretty bad shape.
Birinin durumu oldukça ciddi.
I don't want to be the bearer of bad news, but you're pretty much on your own, bud.
Kötü haber vermek istemem ama artık kendi başınasın
You're pretty even with bad personality.
Kötü huylu olmana rağmen güzelsin.
It's just easier for people to hear bad news when they're looking at a pretty face.
İnsanlar, şirin bir yüze bakarken kötü haberleri daha kolay atlatır.
If you ask me, the "not pretty" part was the bad guy running away like a scaredy baby.
Eğer "hoş değil" kısmını soruyorsanız, kötü adam korkak bir bebek gibi arkasına bakmadan kaçtı.
It's not bad, in fact, It's pretty good.
Fena değil, aslında oldukça iyi.
Well, I noticed the bad guys are programmed according to a pretty simple recursive equation that determines their appearance on the screen.
Sadece oyundaki kötü adamların çok basit ve oyun boyunca tekrarlanan bir formüle göre ekrana geldiklerini fark ettim.
If there is a bad egg around, people find out pretty fast.
Eğer etrafta çürük bir yumurta varsa, haber tez yayılır.
It must be pretty bad.
- Çok kötü bir şey olmalı.
You know, I'm pretty sure this is a bad idea.
Bence bu kötü bir fikir.
I was running from some pretty bad fellas in the woods over there by Cleary.
Orada, Cleary'nin hemen yanındaki ormandaydım.
I mean, I'm pretty sure never having sex with the first and only person on my list beats bad sex with the first and only person on my list. Wait.
Demek istediğim, fazlasıyla eminim ki listemdeki ilk ve tek insanla hiç seks yapmamış olmak listemdeki ilk ve tek insanla kötü seks yapmış olmamı da önlüyor.
Would you be interested in having some pretty good fried chicken and / or bad Sushi with me?
Benimle beraber o güzel tavuklardan ya da kötü suşilerden yemek ister misin?
We got the house pretty well cleaned out, tarp over the bad part of the roof.
Evi tertemiz yaptık. Çatının akan kısmına katranlı muşamba serdik.
It wasn't the worst, but it was still pretty damn bad.
Neredeyse ölümün kendisi kadar korkunçtu, bu lafıma inanabilirsin işte!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]