Pretty sweet tradutor Turco
542 parallel translation
It was pretty sweet of him to come from New York to Boston.
New York'tan kalkıp Boston'a gelmesi büyük nezaket.
Hey, she's a pretty sweet kiddo, Butch.
Hey, çok sevimli bir çocuk, kuçu kuçu.
That boy may be bashful, Marcia, but he's pretty sweet on you.
Bu çocuk ürkek olabilir ama sana epey vurulmuş gibi.
You know something, a fella get himself a farm, he'd have a pretty sweet setup.
Ne biliyor musun? Bir çiftliği olanın, güzel bir hayatı vardır.
Well, that's pretty sweet.
İşte bu çok hoş.
- Pretty sweet, huh?
- Çok güzel, ha?
What a pretty sweet orange tree!
Ne güzel bir şekerportakalı fidanı!
It's a pretty sweet ride.
Bu oldukça güzel bir savunmaydı.
This is pretty sweet.
Bayağı hoş.
As treacle goes, it was pretty sweet.
Aslına bakarsan çok hoştu.
Pretty sweet.
Oldukça tatlı.
- Sounds pretty sweet.
- Kulağa hoş geliyor.
He's pretty sweet.
Bence çok tatlı.
This is a pretty sweet car, Lincoln.
Nefis bir araba, Lincoln.
Pretty sweet, hey?
Çok hoş, he?
Pretty sweet, huh?
Çok tatlı, huh?
This setup seems pretty sweet to me.
Bu anlaşma bana uygun geliyor.
Yep, we got a pretty sweet future in this town so long as we don't keep running into that clown with the blue tights.
Bu şehirde oldukça güzel bir geleceğimiz var o mavi tayt giyen soytarıdan uzak durduğumuz sürece.
So, Marge, pretty sweet, eh? Oh, I forgot to clean the lint basket in the dryer.
Harika değil mi Marge, ha?
You know Jimmy is pretty sweet on you.
Biliyor musun Jimmy senden hoşlanıyor.
Looks pretty sweet too.
Çok şirin göründü.
My dear, sweet, pretty little bird, tell me that you hate me.
Benim sevgili, tatlı, şirin, küçük kuşum, benden nefret ettiğini söyle.
And just as sweet as she's pretty.
Güzel olduğu kadar da sevimli.
I think you're very pretty, very sweet.
Çok sevimli ve tatlı bir kızsın.
Everybody was sweet and pretty then, Charlie.
Herkes sevimli ve güzeldi.
I shouldn't fret too much about that... not while old man Langford's daughter... is as sweet and pretty... as the sunrise on the mesa, I wouldn't.
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi. İnan bana.
That's a mighty pretty name, B. Sweet.
Bence gerçekten çok güzel bir adın var, B. Sweet.
You not only got a pretty name, Mr. Sweet.
Sizin sadece güzel bir isminiz yokmuş, Bay Sweet.
No, I'm saying that... when I look myself in the mirror... you are so sweet... but really, you can't say I have exactly a pretty face.
Hayır, diyorum ki... Aynada kendime baktığımda çok tatlısın ama gerçekten çok güzel bir yüzüm olduğunu söyleyemezsin.
But are they not sweet, those pretty phrases?
O güzel cümleler hoş ama?
I tell you, there comes one moment, once, and heaven help those who pass that moment by, when beauty stands looking into the soul with grave, sweet eyes, that sicken at pretty words.
Öyle bir an gelir ki, güzelin durup, hoş sözlerden usandığı, vakur ruha, güzel gözlere baktığı o anı yaşayanlara tanrı yardım eder.
A sweet, pretty place you have here, to be sure.
Burası oldukça güzel bir yermiş.
And pretty soon, you're breathing sweet again.
Çok geçmeden rahat nefes almaya başlarsınız.
Somebody sweet and pretty.
Hoş ve güzel birisine.
Looks pretty good, except your sweet potato's got the blight.
Bayağı iyi olmuş ama patates bitkin küflenmiş gibi.
Very sweet and fairly pretty
Çok tatlı ve çok güzel olmalısın
You can't tell what those old fools'll do if they're sweet on a pretty girl like you.
O ihtiyarların senin gibi güzel bir kıza ne yapacağı bilinmez.
A pretty woman ain't good for nothing but smelling sweet and laying around the house.
Hoş bir kadın sadece güzel kokmaya ve evde yatmaya yarar.
I'm not picky... as long as she's smart, pretty... sweet... gentle, and... tender and refined... lovely... carefree.
Yeter ki... zeki... hoş... tatlı... kibar... nazik ve zarif... sevimli... ve de tasasız olsun.
So much loneliness. Sophie is sweet. She's pretty and docile.
Sophie hoş güzel ve tatlı.
Fruit smell sweet, flower look pretty.
Meyva tatlı, çiçek güzeldir
She may be pretty to you because you're... sweet on her.
Sana güzel gelebilir tabii, çünkü ondan hoşlanıyorsun.
You're pretty, you're sweet...
Hoşsun, çekicisin...
I don't know, boys, but they look pretty goddamn sweet to me.
Bilemiyorum çocuklar ama bana acayip tatlı göründüler.
Shake dreams from your hair My pretty child, my sweet one
# Saçlarından rüyaları silkele, benim tatlı çocuğum. #
A beautiful little sheep! She was nice, kind, sweet, pretty.
Sevimliydi, nazikti, tatlıydı, cazipti!
Annie would be perfect, she's smart and sweet and pretty and loving.
Annie mükemmel olurdu, zeki, tatlı, güzel ve sevimli biri.
There's this man there, a farmer - not very pretty, but - sweet and dependable.
Bir çiftçi var orada.. ... çok yakışıklı değil ama tatlı ve güvenilir birisi.
Hey, pretty boy, is your ass as sweet as your face?
Hey, tatlı çocuk. Kıçın da yüzün kadar tatlıymış.
My sweet and pretty youngling...
Benim tatlı ve güzel torunum...
He says it's pretty sweet.
Hoş olduğunu söyledi.
sweetheart 7491
sweetie 7869
sweet home 69
sweet 1935
sweets 394
sweety 68
sweet dreams 374
sweetness 71
sweethearts 30
sweet baby 40
sweetie 7869
sweet home 69
sweet 1935
sweets 394
sweety 68
sweet dreams 374
sweetness 71
sweethearts 30
sweet baby 40
sweet love 29
sweet cheeks 64
sweet boy 68
sweet girl 110
sweet prince 37
sweet guy 19
sweetface 20
sweetie pie 68
sweet child 19
sweet mother of god 19
sweet cheeks 64
sweet boy 68
sweet girl 110
sweet prince 37
sweet guy 19
sweetface 20
sweetie pie 68
sweet child 19
sweet mother of god 19
sweet ride 40
sweet lady 23
sweeties 21
sweet baby jesus 17
sweetpea 18
sweet pea 162
sweet jesus 177
sweet kid 20
sweet potato 19
sweet lord 51
sweet lady 23
sweeties 21
sweet baby jesus 17
sweetpea 18
sweet pea 162
sweet jesus 177
sweet kid 20
sweet potato 19
sweet lord 51